Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Mayıs '11

 
Kategori
İnançlar
 

Kader nedir bence?

Kader nedir bence?
 

Kader, insanın hayatını inancı kadar etkileyen teolojik bir kavramdır bence. Kimileri kaderi toptan reddederken, kimileri her şeyi kadere bağlayan bir inanca teslim olur. Bence doğru olan ikisinin ortası... Yani her şeyi kadere bağlamayan; ama kaderi de tümden reddetmeyen anlayış doğru olan... 

Çünkü "Her şey kader!" diyeceksek eğer, aklı, mantığı, iradeyi, bunların tümünden oluşan, insiyatif ve sorumluluk almayı, bu sorumluluk duygusuyla kendine, topluma, Allah'a hesap vermeyi nereye oturturuz acaba? Her şey kaderse eğer, doğrunun, yanlışın, iyinin, kötünün ne anlamı, ne farkı kalır ki? Cennet ödülü hekese verilirken, cehennem cezası, korkutması anlamsız, içi boş bir hiçliğe dönüşür heralde kendiliğinden. 

Kaderi tümden reddederken, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşen, doğum olayını nasıl açıklarız mesela? Hangi vatanda, hangi millete, hangi dine ve hangi aileye mensup olarak doğacağımızı biz mi belirliyoruz sanki?... 

Hayattaki en temel, en büyük gerçek, ölüm. Ölümümüz hakkında söz hakkımız nedir peki? Ne zaman, nerede, nasıl, ne yaparken, ne şekilde öleceğini bilen veya bu konuda tamamen kendi insiyatifiyle sonuca giden;Kendi ölümüne karar verebilen birini tanıdınız mı bu güne kadar? 

Sakın bana "İntihar ya da intihar eden kişi ölümüyle ilgili karar verir. İnsiyatif alır." demeyin. Çünkü intihar, aklı yerinde sayılmayacak kadar bilincini kaybetmiş, girdiği yaşamsal zorluk ya da ruhsal çıkmazlarla baş edemeyen, temelde yaşam mücadelesi, yaşam direnci çok zayıf, güçsüz ve çaresiz, kişiliği, hayat felsefesi oturmamış kişilerin, tamamen yaşama, kader çizgisine, haddini aşan, küstahça bir müdahalesidir. Kendini, iradesini evrenin şaşmaz kurallarının üstünde gören, tedavisi bulunamamış hiper megolomaniden, kendine aşık bir narsizimden başka bir şey değildir intihar. 

Kaderi, kaderciliği reddedenler, hayatımızdaki kontrol dışı ani, büyük, geri dönülemez değişim, dönüşüm ve kırılmaları nereye koyarlar peki? Büyük kazalar, tedavisi olmayan ani ve büyük hastalıklar nereye konur bu durumda? Hayatını en iyi programlayan, azıcık sapma ve değişimlere bile izin vermeyen, tahammülü olmayan hedef profesyonellerinin bile başlangıç ve bitişteki hedef farklılaşmaları nasıl açıklanabilr sizce bu durumda? 

Hiç aklında yokken, tamamen raslantısal tesadüflerle; ama kesinlikle kendi kontrolleri dışında, farklı işler yapıp, çok başarılı olup zirveye çıkanları sadece şansla; başarısız olup yerin 7 kat dibine geçenleri sadece basiretlerinin bağlanmasıyla açıklamak mümkün müdür? 

Bir yolculukta tanışıp, ömür boyu dost olanlarla, ülkesinden binlerce kilometre uzakta, mesela Amerika'da, tanışıp evlenenlere ne diyelim sizce? Ve onların çocukları da sadece raslantısal bir durumun sonucu mudur? 

Örfleri, adetleri, geçmişleri, temel değerleri, yaşam felsefeleri, toplumsal temelleri birbirinden 1500 derece farklı olan bir türk kızıyla, Hindu bir genç erkeğin evlenmeleri sadece yaşamsal tesadüflerle anlatılabilecek kadar basit bir durum mudur? 

Örnekleri daha fazla uzatıp, laf salatası, kavram karmaşası yaratmak yerine kişisel görüşümle bağlamak istiyorum yazımı izninizle. 

Doğum - Ölüm - Evlilik kesinlikle kader bence... Başımıza gelen büyük kaza ve felaketler de... Ya da yaşamımızı tahmin edilemez derecede değiştiren ani zenginlikler, hesapta hiç yokken servet sahibi olmak da, sahip olunan servetle vedalaşmak da aynı yolla; kader bence. 

"İnsanın kendi, aklı, iradesi nerede senin denkleminde?" Diyenlereyse, cevabım çok basit: İyiyle, kötüyü, doğruyla yanlışı, yaşam kalitemizin düzeyini belirlemeyi, kendimize uygun bulduğumuz kendi yaşam çizgimiz, yaşama şeklimiz belirliyor. 

Yani sözün özü; bence kader; değiştiremeyeceklerimizi olduğu gibi kabul etmek, değiştirebileceklerimiz için her şeyimizle mücadele etmek, bu ikisi arasındaki farkıysa aklımızın, irademizin yardımıyla doğruca ayırıp, yaşamımıza devam etmektir. İyisiyle, kötüsüyle; adına kader denen bilmece... 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara