Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '08

 
Kategori
İnançlar
 

Kader ve özgür seçimlerimiz

Kader ve özgür seçimlerimiz
 

Yeni uyanmıştı. Yatakta geriniyor, sağa sola dönerek yatak keyfi yapıyordu. İşleri nedeniyle koca hafta doğru düzgün bir kahvaltı yapamamıştı. Artık iyi bir kahvaltı zamanı geldi diye düşünürken aniden yataktan fırladı, terliklerini bile giymeden lavaboya koştu, yüzünü aceleyle yıkadı. Bugünü tatil sanıyordu fakat günlerden cumaydı ve duruşması vardı. Saatine baktı, duruşma henüz başlamamıştı ama yetişmek için fazla zamanı da yoktu. Hazırlık yaparken bir yandan da “ Saati nasıl duymam, nasıl böylesine dalgın olabilirim” diye kendine kızıyordu. Tam evden çıkmak üzereydi ki ev telefonu çaldı (kader) bakmak istemiyordu ‘ ya önemli bir telefonsa ’ diye düşündü ve telefonu açtı (özgür seçim) arayan sekreteriydi. Avukatı önce cebinden aramış, cebi kapalı olunca da merak edip evi aramıştı. Avukat, sekreterine “Evdeyim şimdi çıkıyorum” dedi ve telefonu kapattı. (özgür seçim)

Koşar adım evden çıkıp arabasına bindi. Geç kalıyordu. Otoyoldaki hız limitinin farkındaydı. Buna rağmen duruşmaya yetişmek için hızını arttırdı. İlk kez hız limitini aşmıştı (özgür seçim) yağmur atıştırmaya başlayınca (kader) silecekleri çalıştırdı. (özgür seçim) Aniden önüne bir yaya fırladı (Avukat için kader) frene bastı fakat o kadar hızlıydı ki normal durma mesafesinde duramadı ve yayaya çarptı. (Asla kader değil! Çünkü; Hız limitine uymamıştı.) Avukat hava yastıkları sayesinde yara almadan kurtulmuştu fakat yaya iki metre ileriye fırlamış yerde yatıyordu. Avukat hastaneyi arayacaktı ancak cep telefonunun şarjı bitmişti. Yayanın yanına koştu neyse ki yayanın telefonu vardı ve çalışıyordu (kader) bu kez de hastanenin numarasını bilmiyordu. Bilinmeyen numaralar servisini arayıp numarayı aldı ve hastaneyi aradı. (özgür seçim) Hayret ambulans çabuk geldi. (kader) Doktor: “Eğer 15 dakika daha gecikseydiniz yaralıyı kan kaybından kaybedecektik. Tam zamanında yetiştiniz.” dedi.


Yaya bir hafta sonra hastaneden taburcu edildi. Yaya “Bu kadar hızlı gidilir mi” diyerek avukatı suçladı. Avukat ise “Aniden önüme çıktı, frene bastım fakat yol kaygandı yapabileceğim bir şey yoktu. İnsan böyle yola fırlar mı” diyerek kendini savundu.


Olaylardaki hataları inceleyelim.. Avukat “Saati nasıl duymam” diye kendine kızıyor. Madem ki tek saatle uyanamıyor ikinci saati düşünebilirdi olmadı başucuna alarm taktırabilirdi. Her sorunun mutlaka bir çözümü vardır. İnsan yeter ki istesin ve yeter ki gerekli çabayı göstersin.

Avukat için duruşmanın önemini anlıyorum fakat ne olursa olsun o yol için, belirlenmiş hız limitini asla aşmamalıydı. Üstelik yağmurlu havaların özelliklede yeni başlayan yağmurun trafik için ne kadar tehlikeli olduğunu tüm sürücüler bilir. Risk alınabilir ancak mantıklı olmak koşulu ile.

Yayaya gelince; yanlış tercihinin kurbanı oldu. Üst geçit dururken akan trafiğin içinden karşıya geçmeye çalışması intihar gibi. Ölebilirdi de neyse ki ucuz atlattı.

Bir dizi olumsuzluklar ve hatalar birbirine eklendi. Sonuç elbette üzücü. Şimdi birileri bu kaza için “ şanssızlık” ya da “kader böyleymiş” diyebilir mi ? Lütfen yaptığımız hataların sorumluluğunu kadere yüklemeyelim.


Sorumluluk, sorunun karşılığını verebilme yeteneğidir.


İnsanlar başlarına gelen herhangi bir olumsuzlukta diğerlerini suçlamadan önce bu olumsuzluğun oluşmasında benim de bir payım var mı, bir sorumsuzluğum, ihmal ettiğim bir konu, düşünemediğim bir yön var mı diye aynaya bakıp sormalılar.


Şu anda ne isek bu,

geçmişte verdiğimiz ya da vermediğimiz kararların sonucudur.

Şimdiki kararlarımız da geleceğimizi belirleyecektir.


Sorumluluklarımızın farkında olmazsak,

hatalarımızı şansa, kadere, olaylara ya da başkalarına yüklersek,

soyut ve somut kazalar herhangi bir günün en olmadık anında

bizi bekliyor olacaklar.

 
Toplam blog
: 36
: 6015
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

Günün dünden güzel olsun... ..