Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '22

 
Kategori
Resim
 

Kadın! Nasıl resim yapar

"Kadınlar bizi sevdikleri zaman, her suçumuzu bağışlarlar." - Balzac

HER insanın bir gökyüzü vardır. Yaşamın birbirine girişken akışında, diğer insanlar heykellere dönüşen bezemeler olarak algılanabilir. Hayatı; size tehlike saçan bir canavar sayıp ona zehirli oklar atarken, düşlerine kavuşamayan bir çocuğa dönüşebilirsiniz! Yapayalnızsınızdır. Kendinizi ruh seğirmeleri arasında çırpınırken bulursunuz. Diğer yandan dünya üzerindeki yaşam çok basittir. Dağ yine dağdır, ağaç yine ağaç. İşler iyi gitmeyince; yaşarken ayağınıza takılan tek engelin yine “insan” olduğunu görürsünüz. Olanları renksiz bakışlarla izlemeye başlar, tüm meleklerin yardımınıza koşmasını beklersiniz. Akıl uçuran şaşkınlıklar yaşandığından “bireysel gökyüzü” de kararmaya başlar. Oymak için göz ararsınız sanki. Sonra duvardaki aynadan koca dünya içindeki yitişinizi, erimenizi izlersiniz. Ve o anda tümümüz, annemiz yaşasın ya hayatta olmasın; yaratıcı elleriyle sıcacık bir umut örtüsü serer üzerimize. Uyuruz! Verimli yaşam sevinçleri bizi yeniden filizlendirip çiçeklendirir. Sonunda o bireysel “gök” yüzünü aydınlatır. Artık güneş, yalnızca bizim onurumuza doğmaktadır.

"Bir uygarlığın seviyesini ölçerken, kadının hayat şartlarına bakın." - Stuart Mill

YAŞAMIN en rahat sıralarından iyi bir yer ayırtmak gelir artık bireyin içinden. Nedir? Yeryüzüne insan olarak doğmuştur! Kendisini sarıp sarmalar, gönül duvarlarının arasında neşe dolu ezgilerle süslü, ıslıklar çalar. Öz güveni geldiğinde o coşkuyu başkaları da işitir. Örneğin; bir “Kadın”… Gök yüzü kararmış, o da resim yapacaktır! Bir fırça alır eline, önüne de bir tuval! Yumuşacık darbelerle hayatın sertliğini kırmaya başlar. O ayrıksı ruhunu tuvale akıtır. Sevinçleri pembe, düşleri menekşe renginde aktarır. Hüzünleri sarı, korkuları mor, tedirginliği ise gri simgeler. O bir “Kadın” dır. Renksiz bir yaşamın içinde gizleyemeyiz onu. Coşkularını anlatırken tüm renkleri barıştırır. Hayatını, bir akarsuyun üzerine bırakıp nasıl yüzdüğünü düşlerken o sahneyi bile resmeder. Mutludur, istekli nefesinden etkin dualar uçuşur çok yükseklere. Bir kadın, resmi yapıştırmaya başlar benliğinden; başka bir tuvale! İşte o kendisidir. “Kadın”dır! Kişilikli yıldızların ödüllendirdiği aydınlık, ışıl ışıl bir “Kadın”; onun resmi. Fırçayı bırakıp bir eliyle diğer elini kavrar, benliğini kutlar. Bu bir iç barıştır. Muhteşem, kusursuz bir “Kadın” figürü yaratmıştır. Evet, evet bu odur ve mutludur. Şimdi korumak zamanıdır, hemcinsi tüm kadınları!

"Kadınlar omuz omuza sıralandıklarında aradan kimse geçemez." - Linda Mcfarlane

FIRÇAYI parmak aralarında yine tartar, bakışları boya tüpleriyle hesaplaşırken içinde bir gökkuşağı akordeon gibi açılır. Ve tuvale, görkemli renk trafiğinden soylu koruyucusunu özenle yansıtır. Bu bir kaplandır. Onun kaplanı! Ona gereksinimi vardır. Düşmanlarının düşmanı… Daha daha! Penceresiz ev vardır, içinde bir yerlerde. Dünyaya küstüğünde sığındığı tuhaf bir ev. Kapkaranlık. Gökyüzünün ışıksız bıraktığı incinmiş ruhudur bu ev! Bilinmez! İşte ona çiçeklerden pencereler çizer, boyar. Nedir? Işık çiçekleri, ruh ışığı, çiçekler de yeniden ışığı severler. Benliğindeki mutluluk üçgenidir. Fırçasından çıkan çiçekleri lodosa açık kıyılardan alıp, daha huzurlu köşelere taşır düşlerinde. Kendisi; yani kadınlar, koruyucu o soylu iki kaplan, düşsel yaşamına serpiştirdiği; kara toprağın renk ahenk mucizeleri çiçekler. Ruhunun huzura ulaştığından kuşkusu kalmamalıdır; amatör ressamın! Ona ait gökyüzü, göz kamaştıran bir ışıkla aydınlanmaya başlamıştır. Huzurludur. Eli, martı estetiğiyle uzanır fırçaya. Bedeninin bir konfeti gibi özgür; hafiflediğine tanık olur. Saçlarının çevresindeki hale iyice gürleşmektedir.

"Kadın olmak çok zor bir iştir. Çünkü erkeklerle uğraşmak zorundadırlar." - Joseph Conrad

BULUTLAR, göğün yüzüne merdivenler oluşturur, pamuksu travertenler gibi. Kat kat! “OL” emrini anlatan bir kudüm sesi duyar içinde, oluşumun can bulmasını anlatan ney’in ilahi nefesiyle! Sonra, kâinatın can buluşunu hisseder ışık yağmuru ile. Fırça tuvale dokundukça, semazenler süzülmeye başlar. Sema ederek, rüzgârsız bir bulut yalınlığıyla yükselirler, beyaz basamaklarda. Başında nefsin mezar taşı sikkesi, sonra nefsinin kefeni tennuresi ve yine nefsinin simgesi hırkasıyla; semazen! Bir bir çoğalırlar ak tuvalde! Semaya başlarken, hırkalarını çıkarıp manevi temizliğe soyunmuşlardır. “Allah”ın birliğini bir kez daha duyurduktan sonra çapraz tuttukları kollarını iki yana açarlar. Sola doğru dönerken tüm evreni kucaklamışlardır. Aydınlanan göğün yüzüne dönük olan sağ el ‘hak’tan alır, sol el de ‘halk’a dağıtır. Ressam hanım, yol gösterici o ilahi musikiyi bile resmedecek noktadadır neredeyse. Gösteri, semazenlerin Hak’ta yok oluş vurgulamasından sonra olgunluğa erişmiş bir insan olarak yeniden kulluğa dönmeleri ile sona erer. “Kadın ressam”, artık sergisine hazırdır.

Kararan gök; yüzünü yeniden aydınlatmıştır. Nedir? “Yaşamda Kadın” konusunu zihinsel yönden anlayamıyorsan, belki de böyle biçimsel yönden algılayabilirsin… Kimbilir! / Levent Üsküdarlı

ÖNCÜ “KADIN” RESSAMLARIMIZDAN…

Celile Hikmet / 1880 - 1956 / Nazım Hikmet’in annesi * Mihri Müşfik / 1886 - 1954 / Atatürk’ün portresini yaptı* Müfide Kadri / 1889 - 1912 / Osman Hamdi’nin öğrencisi* Belkıs Mustafa / 1896 - 1925 / Sanayi - i Nefise diplomalı ilk Türk kadın* Nazlı Ecevit / 1900 - 1985 / Bülent Ecevit’in annesi* Aliye Berger / 1903 - 1974 / İlk kazıma / oyma / gravür sanatçılarından* Sabiha Bozcalı / 1904 - 1998 / İlk kadın endüstri üretim ressamımız

 

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..