Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Kadın'ın Aşkı

Kadın'ın Aşkı
 

Kadın: Gitmesen olmaz mı?

Adam eliyle kadının yanağını hafifçe okşadı ve zarif bir gülümsemeyle kısa biran öylece kadının gözlerine baktı. İnsan hayatında kelimelerin fazlasıyla gereksiz olduğu nadir anlardan biriydi bu. Arkasını dönüp uzaklaşırken kadın gözünden süzülen yaşlara rağmen gülümsüyordu. Şampanya rengi takım elbisesiyle öylece yürüyüp giden adamı bir silüet haline gelene kadar izledi ve mükemmel erkeğin var olmadığına bir kez daha inandı. Böyle bir erkek olamazdı, az önce yok olup gitmişti dünyasından.

Filmin böyle sona ereceğini bilseydi yine severdi onu. Yıllardır hiç sabah uyandığında sebepsiz yere gülümsememişti veya birini düşünürken kıpır kıpır olmamıştı içi. Bir sigarayı paylaşmak, sağlıksız gece yemekleri, sıradışı sevişmeler, bisiklete binmek, sarhoş olmak... Hiçbirşey onunla olduğu kadar keyifli olmamıştı.

Pencerenin yanındaki yalnız berjere oturup camı ıslatmaya başlayan damlaları seyrediyordu. Ayrılıkla biten tüm hüzünlü masallar, filmler, hikayeler ve bütünüyle yapay görünenen o saçma sapan aşk maceraları bile yağmurla sona ererdi şimdiki gibi. Hayır, hiçbir kadın böyle bir erkeğe karşı koyamazdı. Soyunun en asiliydi o, safkan bir centilmendi, yirmibirinci yüzyılda nesli tükenmiş bir şövalyeydi. Olağanüstü hiçbirşey yapmamıştı onu etkilemek için ama doğallığından etkilenmemek için sadece duygusuz olmak gerekirdi. Yağmur hızlanırken gözyaşlarının kuruduğunu hissetti. Göz pınarlarından dudaklarının kenarına ve oradan çenesine kadar olağanüstü bir coğrafyada süzülmüştü gözyaşları ve şimdi kalbine akıyorlardı damla damla.

Birçok kadın bırakın böyle bir erkekle beraber olmayı hayatı boyunca bunun hayalini bile kuramazdı. Kendisini bu konuda şanslı hissediyordu. Ya onu hiç tanımasaydı? Mehtaba vurulmak gibi olağandışı bir duyguydu onunla beraber olmak. Zaten kendi gibi sıradışı bir kadın ve hayali bir erkeğin ilişkisi nasıl olabilirdi ki? Hikaye bir yerlerde biter ve kadın hayatı boyunca kimseyle evlenemezdi çünkü sadece onu tanımak bile diğer bütün erkekleri gözardı edip onun hayaliyle yaşamaya değerdi.

Yeterince beklediğini düşünerek salonun ortasındaki masada ondan geriye kalan içi yarısına kadar dolu şarap kadehini ve mektubu aldı. Pencerenin yanındaki koltuğuna oturup önce şaraptan küçük bir yudum aldı. Hayatının en tatlı sarhoşluğunu bu gece yaşamıştı. Kadehi tutarken bile kanı ısınıyor, bütün bedenini hoş bir sıcaklık sarıyordu. Bir hanımefendi zerafetiyle mektubu açtı ve zarfı masanın üzerine bırakıp dörde katlanmış kağıdı yavaşça açtı. Sanki bu kısacık an saatlerdir devam ediyor gibiydi. İçinden doya doya okuyabileceği sayfalar dolusu bir mektup çıkmasını arzuladı ama çıkmayacağını biliyordu.

“Herşeye rağmen bir erkeğim. Sana hayran bir erkek... Dünyayı boşvermek ve sadece o küçücük yatak odamızda saatlerce senin konunu solumak isterdim. Bir nefes, bir nefes daha... Hoşçakal demek isterdim, unutmak duygusuz bir adam olmak isterdim, sarhoş olup kolayca silmek isterdim seni aklımdan... Seviyorum seni, giderken de seviyorum, sen ağlarken de seviyorum... Kalbimi senin için çoktan feda ettim, acı çekmek artık onun ibadeti. Hoşçakal, bazı gidişlerin dönüşü yoktur. Seviyorum...”

 
Toplam blog
: 128
: 1989
Kayıt tarihi
: 03.10.06
 
 

Gözlerini kapat ve düşün: bir cümle kaç kişide farklı etki yaratır? Birbirimizi anlamanın gittikçe z..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara