Kadın kısmısının derdi çok :)

Koca baskısı, töre vs. değil mevzu.

Daha ''farklı'' dertlerden şikayetçiyim.

''Sabah ne giysem?'' derdi misal.

''Etek giyeyim'' desen...

Ebisede gözün kalır.

Sabah pantolon üstüne bluz bakınırsın.

...

Ruj almaya gidersin parfümeriye...

Üç tane oje, iki tane parfümlü sabun alır çıkarsın.

Ofiste giymelik şık bir ayakkabı alma niyetiyle ayakkabı vitrinine bakınırsın...

Son moda o katlanan çzimelerden alırsın mağazada.

Saçını kestirmeye gidersin kuaföre...

Boya üstüne gölge yaptırsın ojeni kuruturken.

...

Ne kadar zor seçmek :)

Seçmek zorunda kalmak ne kötü :)

Kıyafetin sana uysa havaya uymaz bazen mesela.

En sevdiğin topuklularınla yağmurda üstüne su sıçratmamak için seke seke yürüyemezsin yolda.

Mantonun etekleri yere değecek diye iki adımlık merdivende, asansörle inmek zorunda kalırsın metroda.

Öğle arasında kuaföre yetişmek dert...

Yemeğini alelacele yersin.

Nasıl bir çiledir, bilirim :)

Fönün bozulacak diye dertlenirsin.

Çorabın kaçacak diye üzülürsün.

Topuğun çizilecek diye telaşlanırsın.

Rimelin akacak diye korkarsın.

Rujun taşacak diye endişelenirsin.

Gün yüzü görmezsin neredeyse :)

...

Hakikaten zor kadın kısmısının işi :)

Hele ojen çizilmiş...

Saçın bozulmuşsa...

Başına yıkılır dünya.

Dert sahibi olursun :)

Yazık bize :)

Vallahi :)