- Kategori
- İlişkiler
Kadın ne istemez
Kabul, kadının ne istediğini çözemiyoruz. Çünkü biz, şahsına münhasır, biri diğerine benzemeyen, her birimizin, kendi türünün tek örneği olduğu, cins bir topluluğuz.
Kabul, ne istediğimizi biz de bilmiyoruz bazen, her şeyi istiyoruz, istediğimiz her şey de olsun istiyoruz, istediğimiz her şey olunca da “aslında istediğim tam olarak bu değildi diyoruz”, bazen sadece oldurmak istiyoruz, bazense istemeyi istiyoruz.
Binlerce farklı yol deniyoruz, kafanızı karıştırıyoruz ve sanki her şey çok karışıkmış ve biz anlaşılmazmış gibi davranıyoruz. Denediğimiz tüm farklı yollar, aynı meydana çıkıyor aslında ve biz o meydana çıkmak uğruna, başlıyoruz istemeye…
Hediyeler alsın, sürprizler yapsın, şaşırtsın, yaratıcılığının sınırlarını zorlasın, benim için en fazla ne yapabiliyorsa onu yapsın, uçursun beni, hatta uçakla uçursun, pilot olsun, pastadan çıksın, pastadan tavşan olarak çıksın istiyoruz.
Abartıyoruz, yüksekten atıyoruz, kanıt istiyoruz aslında, sadece kanıt, sevildiğimize dair güzel bir hikayemiz olsun istiyoruz..
Hiç durmadan arayabiliyoruz bazen, takıyoruz kafaya;
Toplantıdayken arıyoruz, mesaj atıyorsun toplantıdayım diye, yine arıyoruz,
Tam erkek arkadaşlarınla, içki sofrasında, en hararetli konuyu konuşurken; Yıldırım Demirören mesela veya Türkiye’yi kurtarıyorsun o sırada, ısrarla çaldırıyoruz telefonu,
Maçın 85. Dakikasını bulabiliyoruz bazen veya acayip bir gol pozisyonu sırasında arayabiliyoruz,
Sen poker oynarken arıyoruz veya playstation,
Tam da işten eve gelip kendini koltuğa ilk attığın anda arıyoruz ve senin hiçbir şey düşünmek istemediğin o anda telefonun çalıyor, zorluyoruz sonuna kadar..
Çok basit; İlgi istiyoruz işte, seviyoruz sevilmeyi, çok fazla, gereksizce, lüzumsuzca sevilmeyi seviyoruz.
Tek istediğimiz; sen her ne yapıyorsan, bilelim bizi düşündüğünü, aklında bir yerlerde bizim için çalışan bir yer olduğunu bilelim.
Ya aramazsak sonra, ya telefonu kapatırsak ve sen bize ulaşamazsan, üstüne bir de gece dışarı çıkarsak, içip dağıtırsak… Yaparız biliyorsun, istediğimizden değil, sadece inat uğruna, her ne yapıyorsan eğer, bırakırsın ve bitersin yanımızda.
Sadece açmadığın için telefonu veya bizden önemli işlerin olduğunu düşündürttüğün için, huzurunu kaçırabiliriz ve her ne yapıyorsan, sana zindan edebiliriz.
Eğer, uçurduysan bizi ve her ne yapıyorsan, bizim için 5 dakika mola alabiliyorsan, garantideyiz demektir, meydanı bulmuşuzdur artık ve deli gibi aşık olabiliriz sana, takarız pembe gözlüğümüzü, değiştiririz rolümüzü ve bozarız kadınlar arası sessiz sözleşmeleri, inanırız artık ve deriz ki;
Biz kadınlar,
İntikam almayı hiç sevmeyiz aslında, çorba dediğin sıcak içilir bize göre, diyelim ki aldattın ve yakalandın, en basitinden, beyaz bir yalan söyledin sadece, unutabiliriz hepsini, hafızamız kuvvetli değildir aslında.
Her kadın, ev kadınıdır..Yemek yapmaya, çamaşıra, bulaşığa bayılırız. Para kazanalım, ekonomik özgürlüğümüz olsun, toplum içinde sayılalım, kariyer sahibi olalım, kendi bağımsızlığımız ve öz irademiz olsun hiç istemeyiz.
Evin pislik içinde olsun, bulaşıkların biriksin dağ gibi, çamaşırları 3 gün çıkarma makineden, leş gibi koksun, önemli değil, biz hallederiz nasıl olsa, büyük şevkle yaparız, bayıla bayıla. Bir de gündelikçiye para mı verilecek, yok artık!
Sen sadece arada bir de olsa; evimin kadını, sen olmasan ben ne yapardım, annemden bile güzel yemek yapıyorsun de, yeter bize.
Çiçek falan almanı gerçekten hiç istemeyiz. Asmalı Mescit’te masanın başında nöbet tutan veya trafikte cama yapışan çingeneden sararmış beyaz gül al, dünyalar bizim olur,
Bir de üstüne, internetten fotoğrafa bakıp çiçek seç, kuryeyle gelsin o çiçek, senin için yapmayacağımız şey kalmaz artık..Ne istiyorsan söyle..
Tutamayacağın sözler ver veya gerçekleştiremeyeceğin vaatlerin olsun, sadece susalım diye öylesine söyle hepsini, “ne var”la başlasın cümlelerin, “işte”yle bitsin,” ne var, gideceğiz dedik ya işte” de mesela…
3 saat televizyon karşısında oturalım ve yeşil ekrana bakalım birlikte, hiç konuşmayalım ama ve sen ömrümüzde ilk defa duyduğumuz küfürleri öğret, bizse sana, bir yandan çay, kahve, bira servisi yapalım, kül tablasını değiştirelim sürekli. Zevkle yaparız, emin ol, sen mutlu ol yeter ki.
Aşıksa bir kadın, her daim gözündedir pembe gözlüğü ve seni mutlu görmek uğruna, ne istiyorsan yapar. Ama senin gözlerin, onun ne yaptığını göremeyecek kadar tembelleşiyorsa eğer ve alışarak sermeye başladıysan, koltukta minder kadar hareketsiz kalabiliyorsan artık, yavaş yavaş soğur kadın, çaktırmadan başlar uzaklaşmaya…
Vaatlerin gerçek olmadığını, sözlerin tutulamayacağını, dinlenilmeyeceğini, özenilmeyeceğini, el üstünde tutulmayacağını ve kendini her şeyden önemli hissetmeyeceğini anlayan kadın, çıkarır pembe gözlüğünü, her ne pahasına olursa olsun, hareket planını yapar, gideceği yeri seçer ve gider.
Bir kadın gidiyorsa eğer, gideceği yeri bildiği içindir, elveda dediyse eğer, bir daha dönmeyecektir.
Son raunt kadınındır her zaman, kadın istemeden hiçbir şey olmadığı gibi, kadın istemeden de hiçbir şey bitmez.
Kadın, mutfakta aşçı, sokakta hanımefendi ve sahnede Madonna olabilir her zaman, doğasında vardır. Ama sen bunu fark edememişsen eğer, bırakır seni ve vazgeçer senli hayallerinden.
Ve işte o zaman, içki sofralarının konusu değişir ve sen uzun uzun bakarsın artık, bir türlü çalmayan telefona, ilgilenmezsin Yıldırım Demirören’le ve anlayamazsın bir türlü;
“Bu kadın neden gitti?”