- Kategori
- İlişkiler
Gitmek
“Yaşamak, birbiri ardınca kapılardan geçmeye benzer. Bazen biri ötekine yetişemez!” “Shoot The Moon filminde parçalanan ailenin annesi, büyük kızına, çekip giden yazar babanın davranışını bu sözlerle açıklar. Henüz büyüme eşiğindeki kız acılı bir şaşkınlıkla sorar: “Peki, neden birbirlerini beklemezler?”
Beklemezler…
Hele erkek hiç beklemez!
Çünkü beklemek sorumluluk demektir!
Erkek duygularının bile sorumluluğunu taşımak istemez…”*
Çoğu kez doğrudur. Duygularının sorumluluğunu taşımak zordur erkekler için. Kısacık yaşam içinde fazla sıkıntıya gerek yoktur. Sıkılınca giderler…
Gitmek kolaydır çünkü.
Bazen “Bir sigara almak için” çıkarlar evden. Gidiş o gidiştir. Bazen bir “Hoşça kal” bile demeden… Arkalarında bıraktıkları hasarı hiç düşünmeden…
Ve gitmeyi göze alamazlar bazen de. Onlar kalarak gitmeyi seçmişlerdir. En kötüsü de budur: Kalarak gitmek!
Sizi terk etmezler, ama acımasız bir aldırmazlık, hoyrat bir boş veriş ve can yakan bir görmezden gelmeyle sürdürürler bu oyunu. Kendilerini bir sadaka, bir lütuf gibi sunarken, uzak ve ulaşılmaz olurlar.
Asla sorgulamamanız, verdikleriyle yetinmeniz gerekir. Uzun sessizlikleri ve susuşları kabullenmeniz…
Ve siz sonunda birbirinizde zorla kalmanın anlamsızlığını taşımaktan yorulursunuz. Her kadının katlanma kat sayısı yüksek değildir elbet.
Bu kez giden siz olursunuz.
Bavulunuza geride kalanlardan ne sığdırabilirseniz…
Bazen sadece anılarınızı, bazen de incinmiş, örselenmiş yüreğinizi…
*Erendiz ATASÜ / Edebiyat Dostları Mayıs 1988 s.13