- Kategori
- İlişkiler
Kirlenmek Güzeldir

Bazen sevdiklerimize dokunamayız. Ya “Yasak”tırlar, ya da tabu.
Ve çoğu kez günah!
Yaşamak için geldiğimiz dünyada istediğimiz gibi yaşamamıza izin verilmez… Hep başkalarının isteği vardır ön sıralarda. Bize düşen sadece itaat etmektir!
Seneler evvel, küçük bir kız çocuğuyken bir taş bebeğim vardı. Anneannem almıştı doğum günümde. Neredeyse benim kadar, sarı saçlı, yattığı zaman gözlerini kapatan, üzerinde çok güzel bir elbisesi ve ayakkabısı olan bir bebekti bu. O yıllarda pek az çocuk böyle bir bebeğe sahipti. Adını düşünürken, anneannem, “Gülseren” olsun demişti, kabullenmiştim ben de.
Evet, çok güzel bir bebeğe sahiptim ama onunla oyun oynamam yasaktı. Çelişki tabi. Ama öyleydi…
Onunla oynarsam, üzerini kirletebilirdim!
Ya da elimden düşürdüğümde yüzünde kırıklar oluşabilirdi…
“Bu senin ama o burada duracak,” denildiğinde öylece bakakalmıştım.
Ona dokunmak, onunla oyun oynamak istediğimi söylediğimde annem, “Biraz daha büyü, öyle oynarsın!” demişti, hatırlıyorum.
Biz çocukların girmesi yasak olan misafir odasının bir köşesine konmuştu Gülseren. Yalnız bir prenses edasıyla orada tek başına oturuyordu. Elime bir kez bile alamadan seneler geçti. Her geçen sene onunla oynayacak olmanın umudunu taşıdım. Bir gün, “Artık oynayabilirsin!” diyeceklerdi.
O gün hiç gelmedi!
Ve ben büyüdüm, o bebekle hiç oynamadan…
Ve ben büyüdüm, hayatıma çok sevdiğim biri girdi. Dokunmak, sevmek istediğim biri. Bu kez de karşıma çıkan kurallar oldu. O gün “bebeğimi kirleteceğim” düşüncesi şimdi de karşıma “adını kirleteceksin” diye çıkmıştı. Ayıplar ve günahlar sıralanmıştı önüme.
Zaman içinde bir taş bebekle eşit konuma gelmek, yaşamın ne saçma olduğunu düşündürüyor insana.
Saçma ve anlamsız…
Kirlenmenin bir şeyi yaşamakla ilgili olmadığını kimselere anlatamıyorsunuz!
Sevdiğiniz bir şeye sahip olmanın onu ve sizi kirletmesi ne kadar mümkündür?
İnsan sevdiğine dokunduğunda kirleniyorsa, kirlenmek güzeldir, bence.
Herkese ve her şeye rağmen!