- Kategori
- İlişkiler
KADININ ADI HALA YOK DEĞİL Mİ?

HER YERDE, HER ZAMAN... BİR KADIN;
İlk duyguların anne karnında hisedildiğini söylüyor bilim adamları...
Sıcak, güvenli, besleyici bir özel odacıkta başlar hayatımız ve kalp atışlarımız, hareketlerimiz
takip edilmeye başlanılır. Birkaç santimden başlarız büyümeye yavaş yavaş...
Annemize emanetiz bu dönemde sadece ve sadece, bizi her şeyden korur, sağlıklı beslenir, sıcağa ,soğuğa dikkat eder. hastalanmaz, ilaç almaz ve sigara bile içmez..Kimsenin bırakamadığı şu zararlı sigarayı bile bırakır bizim için...Geçen gün iş yerimde asansörde bir arkadaşıma rastladım, sigara molasından dönüyormuş,
"-Bu soğukta bile dışarı çıkıp sigara içiyorsunuz vallahi sizi anlayamıyorum . Bırakmayı düşünmüyor musun ?" dedim.
"-Hamilelikte bir yıl içmedim hiç " dedi. İşin muhteşemliğine bakın, hiç bir şekilde bırakılamayan sigara bile hamilelikte bebeğimiz için bırakılabiliyor.
İşte ilk kadın; annemiz ... Hayatımıza başladığımız ilk andan itibaren yanımızda olan bir kadın.
Ve günü geldiğinde gözlerimizi açarız dünyaya... Hemen başka bir kadın girer devreye, bu öncelikle doktor olabilir, ebe olabilir ve mutlaka bir hemşire görürüz yakınımızda... Ele avuca geldimizden, kısa bir süreden sonra babaanne, anneanne girer devreye,kucaklarda dolaşmaya başlarız.. Sonra yavaş yavaş büyümeğe başlarız.
Okul öncesi eğitimler, ilk öğretimler başlar. Merve, Ayşe, Tuğçe ve Dilara ile tanışırız, ilk beğenilen kız arkadaşlar olur çevremizde...
Yaşlar biraz daha büyür ve ilk aşklar yaşanır, kader arkadaşlıkları ,dostluklar başlar. Saygı ve sevgi dolu meslektaşlıklar, iş hayatları girer devreye sırayla. Sonra hayatını paylaşacağın bir kadını tanırsın, ortak bir hayat başlar. Bir süre sonra sen hayatın başladığı noktaya yani anne /baba dönemine girersin. Ve hayat böyle sürer gider. İstesekte istemesekte belki bir kadın doktor ama büyük bir olasılıkla bir hemşire son anında yanındadır yine.
Aynı hayata başladığımız günde olduğu gibi... Ve perde kapanır...
Hayatımızın bazılarımıza göre normal sürecini yazdım yukarıda sizlere...
Burada sözünü ettiğim hayatın normal akış şeklidir. Ancak ne yazık ki hayat, kadınlarımız için hiçte bu kadar kolay değildir.
Yukarıdaki tüm aşamalarda genel olarak bakıldığında kadın yanlızdır.Yanlızlıkta aslındabelki bir sorun yalşamazlar ancak en ağır olanı varlıkta yaşanan yokluklardır. Bu onları çok daha fazla üzecektir.
Duygu Asena " Kadının adı Yok " demişti yıllar önce, ne yazık ki hala kadınlarımıza bir ad koyamadık..!
Kadınlarımızın yaşadıkları üzerine yapılan bir akademik araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ülkemizde;
- Her üç kadından biri eşinden dayak yediğini söylemektedir.
- Eşinden dayak yiyen kadınların yarısı bu durumdan daha önce kimseye bahsetmediklerini ifade etmektedirler.
- Yükseköğrenim görmüş altı erkekten biri eşine fiziksel şiddet uygulamaktadır.
- Kadınların aileye kocalarından daha çok gelir getirmesi, fiziksel şiddet riskini en az iki misli artırmakta,
bu durumda olan her üç kadından ikisi şiddete maruz kalmaktadır.
- Çocukken tanık olunan veya maruz kalınan şiddetin, erkeklerin şiddet uygulama olasılığını, kadınların da
şiddete maruz kalma olasılığını iki kat artırdığı gözlenmektedir.
- Kendileri tanışıp anlaşarak ailelerin onayıyla evlenenlerin % 28’i, görücü usulüyle evlenenlerin % 37’si en
az bir kez fiziksel şiddete maruz kalmaktayken, bu oran kendileri tanışıp anlaşarak ancak ailelerin onayını almadan evlenenlerde % 49’a çıkmaktadır.
- Öğrenim düzeyi arttıkça fiziksel şiddet gördüğünü söyleyen kadınların sayısı azalmaktadır.
Okuma yazma bilmeyen kadınlar arasında en az bir kez fiziksel şiddet gördüğünü söyleyenlerin oranı % 43 iken, yüksek öğrenim görmüş kadınlar arasında bu oran % 12’dir.
- Alışverişe çıkmaktan aileleriyle görüşmeye kadar kadınların attıkları her adım kocanın iznine tabi görünmektedir.
Her 10 kadından yalnızca biri başka bir şehre/köye eşinden izin almadan gidebilmekte,
üçü eşinden izin alma ihtiyacı duymadan ailesini ziyaret edebilmekte veya alışverişe/çarşıya gidebilmekte,
dördü eşinin iznine tabi olmadan komşu/arkadaş ziyareti yapabilmektedir.
- Türkiye’deki kadınların yarıya yakını Medeni Kanun’da yeniden düzenlenen mal rejiminden habersizdir.
Görüşülen kadınların % 43’ü 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’dan da haberdar değillerdir.
- “Doğulu kadın daha çok eziliyor” görüşünü bu araştırmanın bulguları doğrulamamaktadır.
Ancak Doğu bölgeleriyle Orta/Batı bölgeleri arasında çok çarpıcı eğitim ve gelir eşitsizlikleri olduğu gözlemlenmiştir.
Türkiye’nin Orta ve Batı’sında okuryazar olmayan kadınların oranı % 15,5 iken, bu oran Doğu’da neredeyse üç misline çıkarak % 41,9’a ulaşmaktadır. Doğu’daki ortaokul-lise ve üniversite okumuş kadınların toplam oranı da Türkiye’nin kalanının üçte biri kadardır (Doğu % 10,6, Orta/Batı % 28,8).
Gördüğünüz gibi bazı konular hiçte düşündüğümüz gibi değil. Şiddet, baskı ve tek taraflı bakış açısı ne yazık ki
toplumun her kesiminde geçerli bir hal almış. Yaşananları görmemek veya bizden uzak ise sorun yok mantığı ile hareket ettiğimiz sürece, geçen onca yıla rağmen, bu sorunların yaşandığı bir topluma sahip olmak, düşünebilen her insan için bir utanç kaynağı olacaktır.
"Kadın eli değmiş.." sözü bile ne kadar önemlidir. O eli sıkıca tutmamız lazım, beraber yüreyeceğimiz bir yoldayız.
Kadın veya erkek yok aslında bir insan var. Beraber çalışmayı, yaşamayı ve paylaşmayı öğrenmemiz gerekiyor. Unutmayalım ki her şeyi kanunlarla, cezalarla sağlayamayız. Ağzımızdan çıkan her söz, her davranışımız çevremize örnek olmalıdır.Aile biriminin üyeleri olan Anne,baba ve çocuk kavramını, evrensel ilkeler çerçevesinde yaşamayı/yaşatmayı öğrenmemiz ve öğretmemiz gerekiyor.
Tanıdığım ve tanımadığım tüm "kadınlar" için çağdaş, insanca bir yarın diliyorum.
Saygılarımla,