Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Mart '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Gerçekten istemek

Gerçekten istemek
 

İstemek yeterlidir dünyayı avcunda tutmak için


Bazen büyütülen çok şeyler olur, sahip olunması imkansız ve sınırları zorlasanda ulaşamadığın şeyler, hayaller, istekler... İnsanlığa özgü olan kurallar vardır, tamah etmeyi bilmeyen kişiler, doyumsuz yürekler ve yalnız kalan kırık kalpler...İnsan olmanın bazen dayanılmaz ağırlığını taşıyoruz, bütün yükler omuzlarımızdaymış gibi, kamburumuz çıkarcasına vücut anatomimiz yamuluyor. Neyi istediğimizi bilmemenin verdiği stres o denli kötü bir hiski! Karamsarlığın oluşturduğu boşlukta yüzüyoruz, belki öylesine bir süzülüş belkide derin bir uçuruma atlar gibi...

Yaşamda istenilen ne varsa, aslında elde edilmesi mümkün olan şeylerden oluşur. İmkansızı başaran kişiler mucit ya da bilim adamı olan üm kazanmıştır. Oysaki nice isimsiz kahramanlar dolanıyor aramızda, her gün doğuyor ve her saat farkında olmadığımız bir kişi ölüyor. Onlarki istemenin dayanılmaz tadını hep yaşamak istemiş ama bir kez parmak çalamamış insanlar hayatın ballı yollarında. Onlarki, susuz kaldıkları her bilgiyi yerdeki bir kuru otta ya da karanlık bir dolapta bulmak için geceleri yıldızlara bakmış ve dua etmişlerdir. Onlarki istekleri hep olmuş fakat asla seslerini duyuramamış sessiz ruhlar gibidirler. Ben de kayıp bu ruhlardan biri gibiyim. İsteklerim bitmiyor, ne tutunacak bir dalım var ne seslenecek bir çifr rengim var. Hayatımın karanlıklarında, daha doğrusu düzenin bana kurduğu felekte yok oluyorum. Bir gün üniversitede bir hocamız demişti, ki o hep ders anlatmaktan çok yaşamdaki tecrübeleri dile getirip hayatı öğretmeyi isterdi bizlere, anlamazdım onu ama şimdi geçen zamana bakıpda o gün söylediği satırları şimdi düşünürken aslında neyi görmemizi istediğini anlayabiliyorum. Hayata adım atarken olmamız gerektiği gibi olmamızı istiyordu. Çünkü hayat ne size sahip çıkan bir kuvvet ne de yol gösteren bir pusula, siz kaptansınız ve ancak kendi kararlarınızla geminizi yüzdürebilirsiniz yaşam okyanusunda. İşte o sözlerdeki anlamı şimdi anlıyorum ben, aradan geçen 36 yılddan sonra... dizeler hala aklımda saklıdır, benim için hazine gibi değerli sözler belkide, o nedenle ki beyin kafesimde bu zamana kadar onu sakladım "Feleğin cevrine tahammül gerek, değil mi sefa ile cefa müşterek". Yaşamda feleğin herkeze dokunduğu bir kader anı vardır, kimi şanslılar onu hemen es geçer çünkü tanrının sihirli elleri dokunmuştur onlara, ama kimileri yaşamın zorlu çarklarını döndermek için kurulu zaman çarkına takılı kalır ben gibi ya da gibiler...İçimdeki karanlığı yok edebildiğim tek dünyam içimde barındırdığım hayallerim ve bitmek bilmeyen isteklerim. Maslov'un ihtiyaçlar hiyerarşisi geliyor aklım, piramidin en üstünde olan tek gerçek istek açlık, sevgi ve yaşam tutkusu. Yaşam tutukusuna sahip olan her canlı, her durumda hayatın koşullarını kendince silkelemesini bilir. Kendini ezdirmez ezmek için yollar bulur. Yalamda ezilen değil ezenlerden olun demiyorum, bu kadar canice bir düşünce belki sadece dizilerdeki Spartaküste olur. Ben sadece yaşama bağlanmaya çalışan küçük yürekleri de gözlerinizin görmesini isterdim. Onlar her tarafımızda, şanslı eller dokunmamıştır omuzlarından ama dokunulmasını isteyen binbir yüreklerin duasını duyarız hep bir bakarsak etrafımızda. Bence dünya sahip olunamayacak kadar büyük değil, avucumuza sığacak kadar küçük. Yaşamın tadı, sevgiyle atılan adımların oluşturduğu basamaklardan geçer, her bir basamak ihtiyaç, ilgi, kararlılık, ümit, yaşam ve sevgi zincirleriyle bağlıdır. Her bir halka yaşımızdan giden her bir dönemi temsil eder aslında. Bu nedenle yaşamınıza sahip çıkın, yaşamına sahip çıkan her ruh, zaman gerçeğinin içindeki tüm çarkları rahatça geçer ve feleğin her bir cevri sadece bir tek noktada birleşir oda SEVGİ... 

 
Toplam blog
: 75
: 735
Kayıt tarihi
: 09.06.10
 
 

Dünü yaşamış yarını ise umutla yaşamaya devam etmek isteyen bir gönül dostuyum. Her söznüzle, her..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara