Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadınlar ve erkekler

Kadınlar ve erkekler
 

Bizler, aynı gökyüzü şemsiyesinin altında farklı hayatlar yaşayan kadınlarız. Şemsiyelerimiz bile kara bulutlara inat gökkuşağı gibi rengârenktir. Puanlı, çiçekli, geometrik, leopar desenli, hatta uçları fırfırlı ama illaki renkli. Zaten erkekler demezler mi  “Hayatın rengidir; kadınlar” diye. Doğrudur. Fakat ruh halimiz değişkendir.  Yaşadıklarımıza göre canlı, pastel, uçuk, silik renkler taşırız iç dünyamızda. Yüreğimizin açıldığı pencereden yansıtırız duygularımızı; yani o derin anlamlar yüklü gözlerimizden.

Kadını anlatmak hem kolay hem de zordur. Klasik bir söylem olacak ama zencisi, beyazı, köylüsü, kentlisi, çalışanı, ev hanımı kadın her yerde kadındır. Bu kimliğini de geçmişten günümüze kalan eserlerle de gözler önüne sermiştir.  Yaşadıkları dönemlerden  kalan eserler;  kadınların  yaşam biçimleri, zevkleri, hayata bakış açıları, arzuları hakkında önemli bilgiler vermiştir. Kadın figürü için bazen başrol biçilmiş bazen de figüranlık. Kadın, kâh yönetimde söz hakkına sahip bir kraliçe olmuş kâh köle olup çalışmış ya da cariye olmuş gönül eğlendirmiş.

Kadın her zaman baş tacı olmamış hatta başında taç taşıdığı dönemlerde bile. Erkek gözüyle baştan çıkarıcı bir obje gibi görülürken bazen de baştan savılan bir kişi oluvermiş. Sadece saçına başına özen gösteren ama aklı, mantığı olmayan bir insan profiline dahil edilmeye çalışılmış.

Kadın, erkeğin soyunun devamını sağlayan bir araç gibi görülmüş. Ondan hep erkek çocuğu dünyaya getirmesi beklenmiş. Çocuğu olmayan kadının üzerine hiç çekinmeden kuma getirilmiş. Kadın bazen töreye kurban gitmiş bazen de evden bir boğaz eksilsin diye başlık parasına kendinden yaşça çok büyük birine hediye paketi gibi sunulmuş.

Kaç çocuğun var, sorusuna kız çocukları düşülerek rakam verilmiş. “Gelin çıktığın eve anca ölün gelir” denerek mutsuz da olsan artık sana baba ocağının kapıları kapalı mesajı verilmiş. Aile meclisi kararıyla; kadının okuma ve çalışma hakkı engellenmiş hatta yasaklanmış. Kadın sadece susmuş, doğurmuş, evinin kadını olmuş ama mutlu olamamış. Medyadan üzülerek takip ettiğimiz gibi bazı kadınlarımız cinayet, şiddet ve tecavüz olaylarına maruz kalmış.

Bu yazdıklarımın gerçekte hiçbir yerde yaşanmadığını sadece yorgun geçen bir günün ardından görülen kabus olduğunu söylemeyi çok isterdim. Ya da yürek acıtan bir masal ama merak etmeyin sonu çok güzel bitecek demeyi nasıl da arzu ederdim! Ama maalesef her kadın mutlu değil. Aramızda gözyaşları kurumayan kadınlarımız, kızlarımız var. Bu duruma sadece biz kadınlar değil kadına nadide bir çiçek gözüyle bakan, sokaktaki kadınlara anası, bacısıymış gibi yan gözle bile bakmayan, saygı duyan erkeklerimiz de üzülüyor.

Kadın ve erkek, aynı dünyayı paylaşan iki farklı cinsiyet. Birbirini tamamlayan ama bazen tam anlayamayan. Kadınlar ve erkekler birbirlerinden ne isterler? Yıllardır bu sorunun cevabı için çabalar, dururuz. Oysa basit olduğunu da biliriz. Yüreğin, gözyaşlarının rengi, dili, dini yoktur. Sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış, dinleme ve anlama.

Bizler için en güzel hediye, partnerimiz tarafından anlaşılmak ve gözünde değerli olduğunu bilmemizdir. Sonuçta; kadın, erkeğin, erkek de kadının yegane gücüdür. El ele, omuz omuza,  mutluluk dolu günlere yürüyelim hak ve hukuk, cinsiyet ayrımı olmadan.

 Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..