Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadınlarımız, kadınlar

Kadınlarımız, kadınlar
 

Berçin Yaylasında bir Türkmen Kadını. H.S


Mutluluğu gönlünde yaşayan, bahar çiçekleri hiç solmayan kadınlar.  

Örf ve törelerin etkisiyle ”Çoluk çocuk hatırı için.” dertlerini, mutsuzluğunu içine gömen kadınlar.  

İç dünyasında hiç bahar rüzgarı esmeyen kadınlar, daha açmadan bahar çiçekleri kuruyan kadınlar. 

Mutsuzluğunu hiç belli etmeyen, içinde fırtınalar gezen kadınlar.  

Mutsuz olmak ve mutsuz etmek için bahane arayan kadınlar. 

Kadın vardır, mutludur. Şansından mıdır? Becerisinden midir? Kimse nedenini bilemez. Bahar rüzgarları ile doğar, bahar rüzgarları ile yaşar.  

Bir eli yağda, bir eli balda olan, bir dediği iki olmayan kadınlar. 

Kuşkusuz aynı şeyler erkekler için de geçerlidir. Ama, konu kadın.  

Daha birçok karakter çizilebilir. Mızmızcılar, dedikoducular, kıskançlar, her zaman gönlü yüksekte uçanlar, çalışkanlar, tembeller, işgüzarlar, hükmedenler, çok bilmişler… gibi.  

Buraya, çoğu kırsal yörelerde hala var olan, kadın tipinin olağan programını, gerçeğine sadık kalarak kısaca çizmeye çalışacağım; 

Sabahları altı sularında kalkış. Büyük ve küçük baş hayvanların temizlik ve bakımlarından sonra, çevre temizliği (Buna kapı önü süpürme denir.) İneği sığıra salma. Çeşmeye birkaç kez giderek eve testi veya kovalarla elde su taşıma.Su taşırken, kış mevsiminin beyaz ayazlarında soğuktan kıpkırmızı olan kadın elleri. Sonra ateşe çay, çorba koyarak ev halkına kahvaltı hazırlama. Çocukların üstünü başını giydirme, karınlarını doyurarak onları okula, eşin işi varsa onu işe, yoksa kahveye veya köy odasına gönderme. Arkasından ortalığı derleyip toplama; bulaşık, çamaşır işleri. ( Çamaşırlar elde yıkanır.)  

Mevsime göre tarla, bağ, bahçe işleri; gidilecek arazi, yaya olarak bazen bir saat gidiş, bir saat geliş sürebilir. Tarlada çapa, bel, ekin işleme, yığın yığma, hasat yapma gibi işler. Sonra eve dönüş. Akşam yemeği telaşı, yine inek, koyun kuzu işleri. Evde devam eden rutin işler. Arkasından gece, çocukların tek tek yatırılması. Ağırlıklarının her biri on, onbeş kilo olan yün döşeklerin yorganların taşınması, serilmesi, yatakların yapılması.  

Bunlarla birlikte geçim sıkıntısı. Ekmek, aş ihtiyacı. Giyecek, yiyecek darlığı. 

Kış hazırlıkları. Un öğütme, ekmek yapma, bulgur yapma, yakacaklar.v.s 

Günde ortalama, on kez köy çeşmesinden eve su taşıma, en yorucu işlerin başında gelir.  

Bir de ceviz kabuğunu doldurmayan nedenlerden dolayı tekme tokat dayak yeme olağan sayılır. 

Tüm bunları yaşamış, sonunda tek başına kalmış bir örnekle buluşmamı buraya aktarmak istiyorum;  

Fatma Kadın, seksen yıllık bir ömür geçirmiş, eşi yurt dışında tam otuz yıl işçi olarak çalışmış çoluk çocuk için. Birlikte dayanmışlar hasrete. Ama sonunda başarmışlar, çocukları okutmuşlar. “Şimdi her biri, bir tarafta memur.”  

Fatma Kadın, “ çocukların babasını” iki yıl önce kaybedince yapayalnız kalmış. 

“ Hani evlatlar, hani torunlar? Yer demir, gök bakır. Gece yarısı uyandım yapayalnız. Bir büyük ağrı yapıştı kafama. Telefon var etmesini bilemem, araba var sürmesini bilemem. Konu komşu ne yapsın? Senin derdinle uğraşacak değiller ya. Dolan dur koca evin içinde tek başına sabaha kadar.Ölsen kimsenin haberi yok. Yalnızlık yalnızlık. Arkadaş olsun diye televizyonu açıyorum. Programlar büyük bir üzüntü kaynağı. Her zaman acı, her zaman üzüntü. Televizyonlar, üzüntümüz üstüne efkar katıyor. Yalnızlık çok korkunç. Torunlar gelmez, gelinler gelmez. Evlatlardan umut kesik, canları sağolsun. “  

O kadınlarımız, hastalanmaya bile hakları olmayan, kendi kurdukları sofraya çekinerek oturan ve oradan da , yarı aç kalkan, bunlara rağmen yine de mutlu görünen kadınlarımız. Bilmem, bizleri affedebilecekler mi acaba?
 

Hüseyin Seyfi 

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..