Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '09

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Kadınların yeri neresi?

Kadınların yeri neresi?
 

İŞTE TÜRKİYEMİZDEKİ KADINLARIN YERİ!


Kadınlar gününü mü kutluyoruz? Aman, ne olur güldürmeyin beni!

Hangi kadınlar gününü?

Ülkemizde hangi kesim, kadınların değerini biliyor ve bunu bizlere hissettiriyor? Kadınlar gününü kutlamak, bu güne mi aittir? Ya da “kadınlar günün kutlu olsun” dendiği zaman ne değişiyor?

Kadınların; bu ülkede yıllar yılı ezilmişliği bitmiş mi oluyor? Ya da sokaklarda evlerde uğradığı şiddet, bir anda unutuluyor mu? Evlerde aile içinde yaşanan, tüm kadına yönelik olumsuz davranışlar, bir anda kadının ruhundan silinip gidiyor mu?

Bu günün kutlanmasıyla bir daha bunlar yaşanmayacak mı?

Tüm erkekler bilinçlenip de “biz neler yapmışız böyle” diyerek düşünce yapılarına sihirli bir değnek mi değecek?

Tabiî ki hayır! Nasıl ki Babalar günü kutlanıyor, Anneler günü kutlanıyor, değerleri anlaşılamadan gelip geçiyorsa, bu da öyle olacak!

Kadınlar günü 26_27 Ağustos 1910’da, Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında ortaya atılmış ve kabul edilmiş. Daha sonra Moskova’da Uluslararası kadınlar konferansında, 8 Mart 1921’de kutlanması kabul edilmiş. Edilmiş edilmesine de Allah aşkına, biz Türk Kadınları olarak hala bu günü yaşayamıyoruz ki!

Hem de dünyada eşi benzeri görülmeyecek kadar eşine ve yuvasına sahip çıkan tek ulusun kadınları olarak… Bırakın her gün kıymet bilinip saygı duyulmayı, yılda bir kez bile olsa gönlümüzce bu etkinliklere katılıp eğlenemiyoruz bile… Hangi şehrimizde bir eğlence düzenlenip de “hanımlar buyurun” bütün her şey bizden, eğlenin” denilip böyle bir hizmet sunulmuş!

Sözde aydın, medyada tanınmış yüzler, ”kadınlarımız baş tacımızdır” der. Madem ki Kadınlar baş tacınız; Neden bu tür bir etkinlik hazırlamıyorsunuz? Yoksa bu tür bir organizasyonun para değeri, verdiğiniz duygusal değerden, daha mı değerli!

Biliyor musunuz bu tür günler artık bana öylesine sıradan, ruhsuz ve değersiz geliyor ki!

Çünkü görüyorum çevremi… Adam karısını her fırsatta azarlıyor, aşağılıyor sonrada kadınlar günü geldiğinde, eline bir demet çiçek alıp “günün kutlu olsun hanım” diyor. Kadınsa kalbi içten kırılmış, kendine güvenini yitirmiş bir halde, çiçeği alıyor ama gözlerinin içine yerleşen hüznü silemeden, kocasına bakıyor... Adamsa “sana çiçek aldım halamı memnun değilsin” deyip yeniden bir eleştiri daha sunuyor kadına... Kadınsa “sil baştan” monotonluğundan bıkmış bir halde, teşekkür ediyor ve yaşamına devam edip gidiyor.

Kadınlar, iş dünyasına giriyor ama en az erkekler kadar acımasız olmak zorunda kalıyorlar. İş yerlerinde yine olumsuz davranışlarla karşılaşıyorlar. Kimse bunlar da bizim anamız bacımız demiyor. Kadın boşanıyor her hareketi göze batıyor. Erkek boşanıyor “ee dul adam yapar” deniliyor. Öylesine isyan edilecek bakış açıları var ki toplumumuz da, bu sıkışmış değer yargıların da boğuluyor Kadın! Değerlisiniz denilip de gösterilemeyen suni sözler kalıyor geride!

Hiçbir emeğinin karşılığını layıkıyla alamıyor… Bakın sizlere ilginç bir tespit sunayım;

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;

1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.

Türkiye’den Rakamlar ( Milliyet, 8 Mart 2001)

1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57, 7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

Bu istatistiklere bakarsak çok mücadele etmemiz gerektiğini anlıyorum. Yılmadan, ayaklarımızın altına cam kırıkları batarak yürümek gibi bir şey bu!

Oysa ne çok isterdim kadının gerçek değerinin bilinmesini;

O olmadan bir yuvanın kurulamayacağını,

O olmadan neslimizin sürdürülemeyeceğini,

O olmadan” ana gibi yar olmaz” sözünün hiç olacağını,

O olmadan paylaşımların değersiz olacağını,

O olmadan “yaşam” olmayacağını…

Öncelikle kadına, kadının sahip çıkması gerektiğini sonrada ağı genişleterek yaymanın çabası içinde olmalıyız diyorum. Yüksek mevkide olan kadınların bu ezikliği hissetmedikleri için bu konuya değer vermediklerini görüyorum. Bu da bana çok acı veriyor!

Kadınlarımız sadece vitrin olmamalı yaşam kavgasında… “Kadın” dendiği zaman cinsellik değil, doğurganlık, annelik, fedakârlık ve saygı akla gelmeli…

Gözlerimizde esaret kalmış bakışlar değil, hür vicdanımızın özgürlüğü olmalı! Bu değerlerin farkında olmalıyız. Önce biz bunu bileceğiz ki başkalarına da anlatabilelim. Yoksa bilmediğimiz bir şeyi nasıl savunabiliriz ki!

8 Martımız hepimize hayırlı uğurlu olsun hanımlar!

Saygılar.

“Gözlerimden akan yaş değil, sessiz isyanlarımın çığlıklarıdır!”

Aysen Aydın

 
Toplam blog
: 76
: 720
Kayıt tarihi
: 26.04.09
 
 

Kendi halinde, düşünmeyi/yazmayı seven  biriyim. En çok değer verdiğim konu ise herkesin bilinçli..