- Kategori
- Anılar
Kafamda ütü izi kalmış!

Doğum günü partime yetişebilmek için yapmam gerekenleri düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Sabah kalkacağım, çarşıya gideceğim, pasta seçeceğim ki çok nanemolladırlar gelenler herşeyi de beğenmezler! Ondan sonra eve gel ne giyeceğini seç! Şimdi tüm kızlar dergiden fırlamış gibi pürmakyaj, şıkşıkırdım gelecek. Bu benim günüm. Tamam spor giyim rahat giyim ama bugün özel bir gün. Çok şık olmalıyım çok! Annem "abiye" giy diye tutturuyor. Tabii yine aynı konuşma geçiyor aramızda "anne neden abiye deniyor da ablaya kardeşe falan denmiyor" ve bu lafı söyler söylemez kaçıyorum kızgın bağırışlarını duymamak için. Bal gibi de biliyorum bu kelimenin "a" harfiyle nasıl değişik bir hal aldığını. Ama olsun hoşuma gidiyor onu kızdırmak!
Neyse sonunda uygun bir kıyafet buldum. Onsekizinci yaş günüm için makyajda şart. Saçım da yapılacak. Hemen kuaföre gidiyorum. İyi ki annem bir gün önceden randevu almış. Yoksa yer bulmam imkansız. İçeri giriyorum içerisi ana baba günü. Ben gayet emin oturuyorum boş bulduğum bir koltuğa sıkışsamda. Kuaförün kalfası geliyor yanıma boyalı elleriyle. "Ne yaptıracaktın?"
Ben randevulu olduğuma eminim ya "dalgalı fön, makyaj, manikür pedikür" diyorum. "Tamam sen şimdi git akşam üzeri gel" "Olamaz!" çığlığımla tüm kuaför bana bakıyor, hatta gürültülü fön makineleri bile susuyor. "Bugün benim doğum günüm, hemen yetişmem gerekiyor." Uzun lafın kısası annem randevuyu almış ama öteki kalfa bunu söylemeyi unutmuş. Kızgınlık içerisinde eve dönüyorum süklüm püklüm. Annem bu halimi görünce "üzülme kızım hallederiz" diyor en tatlı sesiyle. "Ne yapabilirsin ki" diye ağlamaya başlıyorum. Koltuğa gömülmüş ağlarken annemin ütü masasını ve ütüyü getirdiğini fark etmiyorum bile. Beni çağırıyor. "Hadi gel." Oturuyorum kurbanlık koyunlar gibi koyuyorum başımı ütü masasına. Ağlıyorum bir yandan da. Annem "kıpırdama bir yerini yakacağım" diyor. "Yansın yansın" diye daha çok ağlamaya başlıyorum.
Kafa (saç) ütüleme işlemi bitiyor. Sıra makyajda. Geçiyorum annemin odasına. Ne kadar malzeme bulduysam sürüyorum yüzüme. Ağlamaktan şişmiş gözlerimi kapatmaya çalıştıkça daha da bir belirginleşiyor sanki. Saçıma bakıyorum hiç de fena olmamış. Makyajım da abartılı değil !
Kıyafetimi giyip çıkıyorum odadan. Annem o sırada ütü yapmaya devam ediyor. Hazır ütüyü açmışken gömlek ütülüyor sanırım. Pahalı parfümünü tüm vücuduma sıktığımı farketmesin dualarımla süzülüyorum mutfağa. Hazırladığı kurabiyeler, kekler muhteşem. Pasta da gelmiş bile.
Ah annem iyi ki varsın sen. Bana kalsa hiç bir şeyi yetiştiremeyecektim. Bahçeye çıkıyorum. Harika, masalar hazır. Babam gelecek annemle çıkacaklar. Ve biz gençler başbaşa doğum günümü kutlayacağız.
Kızlar geliyor tam da tahmin ettiğim gibi. Hepsi moda dergisinde fotomodel sanki. Olsun bende çok şıkım. Parti başlıyor. Herşey yolunda. Sonra kabus başlıyor. Yan sınıftaki hep sinir olduğum kız da gelmiş. Onu davet ettiğimi hatırlamıyorum. Bana yaklaşıp "Saçın ne güzel olmuş, hangi kuaföre yaptırdın?" diyor gülerek. Ciddi mi söylüyor dalga mı geçiyor anlayamıyorum. "Yalnız sanki değişik bir model mi denemeye kalkmış" diyor. O anda başım dönüyor. Yeni kestiğim pastanın içine kafasını sokmamak için kendimi zor tutuyorum. "Nasıl yani?" diyorum en masum halimi takınarak. "Ne bileyim sanki kafanda ütü izi kalmış gibi" demez mi?
Gülüyorum, kaçıyorum. Odama kilitliyorum kendimi. Annemde evde yok ki beni gelip çıkartsın. Arkadaşlarım geliyor kapıya, açmıyorum. Doğum günüm bensiz bir şekilde son buluyor.
Saatler sonra bizimkiler geliyor. Mutlu gülümseyerek. "Amanda kızım büyümüş de evde parti veriyor" diyor annem tatlı tatlı.
Ben de de tiz bir çığlık yükseliyor. "Anne kafamda ütü izi kalmış!." Babam şaşkın, annem ağlamaklı ben perişan. Gece uyumadan önce günlüğümü yazıyorum. "Onsekiz yaşıma kafamda ütü iziyle girdim, ama yine de çok mutluyum..."
15/05/2007