Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '06

 
Kategori
Meslekler
 

Kahramanlar Tim'inin bir günü

Kahramanlar Tim'inin bir günü
 

Bölük komutanı yüzbaşının odasında verilen kısa brifingten sonra; Bülbül gülü ile buluşmadan çıkıyoruz yola, avcı düzeni ile ilerliyoruz, henüz hava aydınlanmadı, birbirimizi bile zor seçiyoruz. Postalımızın ve sırt çantalarımızın çıkardığı gıcırtadan başka çıt çıkmıyor: Ara, sıra öksüren olmasa tek başımıza bu yer, yer karlarla kaplı dağlarda kaybolduğumuz hissine kapılacağız. Ege'de bahar şimdi tüm güzelliğini sergilemeye başlamıştır. Doğayı bu kadar çok seven biri arkadaşları ile hoyratça adeta buldozer gibi yeni yeni çıkmaya başlayan kır çiçeklerini eziyor, oysa o çiçekleri sevdiğimize toplayabilmek için neler feda etmezdik.

İçimi soğuk mu yakıyor hasret mi bilmiyorum; bir iki assubay arkadaşımız dışında hepimiz sevdiklerimizden ayrıyız. Burada lojman sorunu var ailelerimizi getirmedik. Sahi unuttum biz kimmiyiz? Biz özel kuvvetlerden yani sizin bildiğiniz adımızla bordo berelilerden oluşan B timiyiz.

Ne işimiz var bu dağlarda? Her an karşılaşıp yok edeceğimiz bu çocukları kim kandırmış da vatanına, bayrağına ihanet edecek kadar beyinlerini yıkamış, neyin savaşını veriyorlar? Hangi haktan yararlanamamışlar? Bu bölgeler geri kalmışta Afyon, Yozgat, Çorum hatta İzmir'in birçok yeri daha mı çok kalkınmış? Oralarda geçim sıkıntısı, işsizlik yok muymuş? Neden, neden onlar bu ülkeyi bayrağını benim kadar sevmiyor? Mantıklı bir yanıt bulamıyorum. Kime istediği işi yapma istediği yere yerleşme sınırı konulmuş?

Gün ağardı bulutların arasından nazlı, nazlı kendini gösteren güneş ne gönlümüzü, ne de vucudumuzu ısıtabiliyor. Sırt çantalarımızın, teçhizatımızın ve uzun yürüşüyün etkisi ile bir taraftan üşürken diğer yandan terlediğimi hissediyorum. Artık mola vermek zamanı, aşağıda Zap suyu rüzgardan titriyor; Timin emniyetini alarak mola veriyorum. Bu aynı zamanda yemek molası oluyor. Birkaç serçe yanımıza sokulup ekmeğimize ortak oluyor. Hissi davranmamayı, görevden başka düşünceye odaklanmamayı öğrendik yıllar süren eğitimlerde. Ama kızımı lepiska saçlı sarı kuzumu getiriyorum gözümün önüne, gözlerim doluyor. Rıza üstçavuşun "Ne o komutanım, ağlıyormusun?" sorusu ile irkiliyorum. Bakışlarımdan rahatsız oluyor. Şaka komutanım şaka diyor, oysa askerde ağlayabilmeli, ağlamak en insani duygu değilmi? Cevap beklemese de rüzgardan yaşardı gözlerim diyorum.

Rıza'ya "yenge hanım ne zaman doğum yapacak, hayırlısı ile?" diye soruyorum, "Süpriz olsun diye cinsiyetini öğrenmedik ama oğlum olacak içime doğdu; ismini de ilk müjdeyi verenin adına koyacağım" diyor. Yıldırım assubay "Rıza müjdeyi Aysel hemşire verirse oğluna Aysel ismi çok yakışır, meşhur olur" diyor ve bütün tim ilk defa kahkahalar atıyoruz. Ayak parmaklarım yine sızlamaya başladı. Doktor "asteğmen başçavuşum ihmal etme bu tedavi geçici mutlaka ileri tetkik için hastahaneye gitmen gerekir" demişti, kısmi donma varmış; ayağımızın ağrısı ne gam başka şehitlerimiz olmasın diye, öğretmenler vurulmasın diye, köyler iş makinaları yakılmasın, bayrağımız hep dalgalansın ve de bu dağlarda bir tek terörist kalmasın diye biz ayağımızın da yüreğimizin de sızısını unutmak zorundayız.

Tekrar yola koyuluyoruz yine kısa molalar; akşam oldu görevimizi gece görev yapacak Time devredeceğiz, toplanma bölgesinde helikopteri beklemeye başladık. Şimdi helikopterdeyiz. Kanat sesleri gecenin sessizliğini parçalıyor. Birliğe dönerken karşımdaki gencecik fidan gibi arkadaşlarıma bakıyorum, gözümden kıskanıyorum onları. Bir kahpeliğe kurban gitmemeleri için dua ediyorum çünkü on gün önce bu helikopter bir kahramanı hastahaneye götürmüştü. Erkekçe çarpışamayanların kahpe mayın tuzağına düşmüştü komandolardan bir assubay. Aman tanrım o sağır eden patlama sonucu parçalanan bir bacak ve etrafa yayılan et, postal ve kumaş parçaları, herkes koşuşturma içinde bir üsteğmen ilk yardım yapıyor sıhhıyeler gelinceye kadar. Bu metanetli kahraman arkadaşım "Hiç acı çekmiyorum. Ayağa kalkmak istiyorum. Hiç acı çekmiyorum, bırakın beni!" diyor. Bu kahpe teröre inat ayaktayım dercesine ayağa kalkmaya uğraşıyor yapılan morfin de dindiremiyor acısını ve bayılıyor. Bir kameramız olsaydı çekip ulusal bir kanalda yayınlamak isterdim. İsterdim ki bu ülkeye ihanet edenler seyretsinler; çıkarları uğruna sattıkları bu civanların hayatları, parçalanan uzuvları ihanetlerinin karşılığında aldıklarına değer miydi acaba? Düşünmelerini, utanmalarını isterdim. Bu vatan bu bayrak ebediyen var olacak, unutulmamalıdır.

Bu kahraman kimmidir? Ne fark eder? Yaşanmış bir günün kahramanının adı Hasan başçavuştur, Ali-Yılmaz-Ömer-Yıldırım başçavuştur ne fark eder? Vatan sağolsun yeter.

 
Toplam blog
: 45
: 10277
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

1948 Edremit doğumluyum.Kara Kuvvetleri personel okulu ve Dicle üniversitesi sosyal bilimler Sevk ve..