Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '21

 
Kategori
Blog
 

Kahve İçerken Yazma Özgürlüğü

Aslında yazının başlığını “Sabah Kahvesi Eşliğinde Yazabilme Özgürlüğü” koyacaktım ama… Teknik nedenler yüzünden, okuduğunuz başlığı atmak zorunda kaldım. Özür dilerim.

Ve evet. Ne çok isterdim her sabah yapacağım kallavi geleneksel Türk kahvaltılarının ardından, bol köpüklü, şekerli Türk kahveleri eşliğinde dilediğimce klavye şakırdatabilmeyi. Oysa şu an yaptığım şu: Sokağa çıkma yasağı sayesinde bulmuş da olsam, yazabilmek adına yakaladığım süreyi, aç kalma pahasına, bir paket Pötibör büskiviyle beraber kupa fincanımda içilmeyi bekleyen çift paket atılmış 3’ü 1 arada Nescafe’mi yudumlamak!

Derdim ne, peki? Hazır ilham perilerimi yakalamışken, onları üzerimden kaçırmadan, bir an önce planladığım satırları döktürebilmek!..

Elbette“Peh, peh, peh! Delinin zoruna bak hele! Oğlum, başka işin, farklı derdin mi yok?! Nedir bu telaşın?” diyenler çıkabilir aranızdan. Ve böyle diyenleri asla yadırgamasam da… Yazmayı ölesiye seversen, her seferinde iki arada bir derede zamanlarda, her tür şahsi konforundan vazgeçme pahasına alfabemizi konuşturabiliyorsan… Yapacağın Kallavi geleneksel Türk kahvaltısı sonrası, üstünde dumanı tüten enfes bir Türk kahveni yudumlarken cümlelerini sıralamak yerine; karnın guruldaya guruldaya derdini anlatmaya, fikrini demeye, inançlarını haykırmaya kilitlenirsin! Örnekte görüldüğü gibi!

Ne diyeyim? Buna da şükür. Belki başka yazı sevdalıları bunca fırsatı bile yaratamayabilir kendilerine. Ne demişler? : “Beterin beteri var!”

Ne kadar isterdim yazmaya dolu dolu, sınırsızca vakit ayırabilmeyi… Şöyle rahatça arkama yaslanıp, pür neşe, pür dikkat, ince eleyip sık dokuyarak dizmeyi sözcükleri…

Ama yok! İlle de dar vakitlerde, olmadık zamanlarda, imkansız şartlarda bulmalıyım yazı fırsatını! Yoksa evren bana bozulur! Şans meleğimle küsüşürüz!

Benim her yaptığım, irademi, potansiyelimi zorlamak zorunda! Ekmeğim aslanın ağzında olmazsa olmaz! Hep mucize anlar kollayıp, yüksek stres altında, en düşük verimliliğimle yazmalıyım yazılarımı! İnsanca, adam gibi sakince yazmak haram bana! Gel de işin içinden çık!

Sırf bu imkansızlıklar nedeniyle, çoğu sefer, yayınladıktan sonra, tekrar okurken görüyorum özenle sakındığım kelime tekrarı türü hatalarımı. Her ne kadar en iyi, en mükemmel şekilde yazmaya, söylemeye çabalasam da iddia ettiklerimi… Günlük ekmek telaşı, geçinebilme derdi hedeflediğim kadar iyi bir yazar olmamı; en kötüsü, yeterli bulacağım/sayacağım seviyede okumamı da engelliyor ne yazık ki. O kadar okuyunca, ancak bu kadar yazabiliyorum! Elimden daha fazlası gelmiyor. Üzgünüm.

Tüm bu olumsuzluklara aldırmadan, enseyi karartmadan, becerebildiğimce gerçekleştirmeye uğraşıyorum en sevdiğim şeyi. Ancak bu kadar yazabiliyorum gördüğünüz gibi.

 Dilerim bir gün gelir, o günden sonra, özgürce, hem keyifli kahvaltılar  eder, hem değişik değişik aromaları olan envai çeşit Türk kahvesini tadabilirim! Ya nasip, ya kısmet! Gerisi Allah’a kalmış.

Aha! Her seferinde olan şey, tekrarladı yine kendini: Ne doğru düzgün bisküvi yiyebildim, ne buz gibi olmuş kahvemi bitirebildim. Hep böyle olur nedense. Yazı telaşı sarınca ruhumu, bedenim gönlünce davranamaz. Varsa yoksa yazmak, yazmak, yazmak!... Rabbim sonumu hayretsin. Amin.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..