Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kahve tadında...

Kahve tadında...
 

"İnsan" diyor "duvarlara çarpa çarpa yaşamın ne demek olduğunu öğreniyor." Sorarcasına yüzüne bakıyorum. Gözlerinin etrafında derin kırışıklıklar var. İşaret parmağıyla burnuna dokunup duruyor. Aklını toparlamaya çalıştığını ve susmam gerektiğini anlıyorum. Fincanımda kalmış kahvenin son yudumunu içiyorum. Gözlerini bana dikip devam ediyor: "İnsan hayatının ilk dönemlerinde sanır ki; dünya aklında şekillendirdiği gibi, büyülü, tuhaf ve şaşırtıcı. Kafasında bir cennet tablosu oluşturur. O tabloyu çiçeklerle bezer. Mavi bir gökyüzü çizer fırtınalardan, kara kışlardan habersizmiş gibi. Bir gökkuşağı oturtur ortasına. Sanki o gökkuşağı çılgınca yağan yağmurlardan sonra çıkmazmış gibi. Sonra büyümeye başlar. Hayat ona tanıdığı krediyi geri ister. Başına türlü türlü işler gelir. Duvarlara toslar. Hayalkırıklıkları cebinde şehrin içinde dolanır durur. Gün batımlarını izler ve hayatın ne kadar hüzünlü olduğunu düşünür. Martılara bakar "herkes ekmek derdinde" der. Hayat onu sımsıkı çiviler toprağa.Ve insan unutur bir zamanlar nasıl da ayakları yerebasmaz bir gökkuşağı sakini olduğunu."

Kahvesini bitiriyor.Dışarıda çılgın bir yağmur camlara vuruyor. Bir süre susuyor ve yağmuru izliyoruz. Gözlüğünü çıkarıp gözlerinin arasına işaret ve baş parmaklarıyla masaj yapıyor. "Yorgun musun?" diyorum. "Hayır" diyor "Sadece düşünüyordum." Gözlüğünü yeniden takıyor ve devam ediyor: "Biliyor musun eskiden hayatın çok karmaşık olduğuna inanırdım. Çözülmesi imkansız düğümleri içimizde taşıyarak yaşamalıyız derdim. Ve elbette bunu pek çok duvara çarptıktan sonra öğrendiğimi sanırdım." Gülümseyerek bana bakıyor "Duvara çarpmak ne demek sence?" Çok da emin olmadan "düş kırıklıkları mı?" diyorum. O benim bunu anlamış olduğumdan emin bir şekilde başını sallıyor." Evet" diye devam ediyor. "Düş kırıklarını ne zaman yaşarız biliyor musun? " Soruyu yanıtlamama izin vermeden devam ediyor: "Düş kırıklıklarını ancak içimizde yarattığımız dünya ile gerçek dünya uyuşmadığı zaman yaşarız. Ve gerçek dünya bize katı, acımasız gelir. Oysa onun bir doğası vardır ve bu doğa bize uymak zorunda değildir. Aslında belki yaşamayı öğrenmek de dünyanın doğası ile kendi doğanı bütünleştirmektir. Böylece duvara çarpmak yerine duvarın üzerinden atlamayı ve herşeyden önce bir duvar olduğunu kabul etmeyi öğrenebiliriz." Gülümsüyor. Onun gülümseyişini sevdiğimi düşünüyorum.

Kahve isteyip istemediğini soruyorum, gülümseyerek aklını okuduğumu ve bir kahveye daha hayır demeyeceğini söylüyor. Kahvelerle birlikte dönüyorum.Daha kapıdan girdiğim anda "Peki ya sen"diyor "Sen duvarlara çarpıyor musun?" Oturuyor ve usulca fincanımı elime alıyorum. "Kim çarpmıyor ki?" diyorum. Başıyla onaylayarak mırıldanıyor "Doğru kim çarpmıyor ki..."

Fotoğraf: Tarık Aytaç Gürbüz

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..