- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kalbimi Kırıyorsunuz
O değil de;
’İyi bir şair her vakit şiir yazabilmeli’ demişler. Diyen falan yok, ben uydurdum... hem de şimdi uydurdum. Yani yazsa fena olmaz zannımca.
İyi bir yazar da her dem yazı yazabilmeli. Tahmin edileceği üzere bunu da ben uydurdum.
’Keşke yapmasaydın!’ dediğinizi duyar gibiyim. Yani kalbimi kırıyorsunuz... o kadar da fena değildi... bu saatte bu kadar...
O değil de;
Saat dedim de, eskiden hiç guguklu saatimiz olmadı. Kırmızı çok klasik bi saatimiz vardı. Çalınca bütün mahalle hazırola geçerdi... Şimdi nostalji olsun diye evde duruyor.
Radyomuz vardı. Televizyon kadar. Havada biyerlerde duruyordu. Üstünden işlemeli örtü sarkardı.
Televizyonun da yerden ayakları kesilmişti. Onun üstünde de işlemeli örtü vardı. Sonra bizimkiler ne düşündülerse televizyonu yere indirip sözüm ona televizyon sehpasına koydular. Küçük buzdolabı kadar televizyon sehpası.
Regülatör diye de bişi vardı. Salak bişidi. Belki de televizyon salaktı bilemiyorum. İlk açtığınızda göstermiyordu. Önce ısınması gerekiyordu. Şimdi hatırladım, bide sanki herşey tamammış gibi televizyon ekranının önünde mavi mi yeşil mi ne olduğu belli olmayan pis bi renkten ekran koruyucu vardı.
Bütün bu teknoloji harikası bile maçlarda ilk dakkalarda atılan golü göstermeye yetmiyordu...
Abimden biliyorum. Küfrederdi. Sonrasında anne-babamdan ’kardeşlerine güzel örnek ol’ başlıklı uzun vaazı dinlemek zorunda kalırdı. Vaaz sonrası televizyona yeniden küfrederdi. Hep senin yüzünden dinledim o vaazı diye...
O değil de;
’Kalbinde yuva yapan/kimsesiz bir serçe kuşuyum'
O değil de;
Saat diyorum, 01.37
De hadin gidin yatın artık...
İyi bayramlar...