- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kaldırımlarda yürümek

Yayalar lütfen sağdan geçiniz...
Canın sıkılmıştır. Mutlu huzurlu evinden dışarı çıkayım dersin. “Aman şu sokaklarda yürüyeyim, vitrinlere bakayım, biraz da alışveriş yapayım.” Evet dersin ve güzelce hazırlanıp, sanki sokağa ilk kez çıkıyormuşçasına, hevesle adım atarsın kapıdan dışarı.
Apartmandan çıkıp, yürüye yürüye caddeye gelip kaldırıma çıkıp da yürümeye başladığında yavaş yavaş afakanlar basmaya da başlar. Neden mi? Kaldırımlarda yürüyen, pardon yürümeyen insan güruhu yüzünden. Üç beş kişi kaldırımda durmuş, bir halka oluşturmuş muhabbet ediyorlardır. Geçebilmek için izin istediğinde, sanki evlerinin salonunda imişler de sende onları rahatsız ediyormuşçasına en ters ve pis bakışlarını fırlatırlar anında. Ya fesübhanallah deyip ilerlersin ve ilerlerken, biri gelip omuz atar sana, “bu kaldırımın hâkimi benim” dercesine. Sanki adamın öz malına tecavüz etmişizdir de, o da omuz v.s. atarak bunu anlatmaya çalışıyordur. Bir de adres soranlara cansiperane adres tarif edenler vardır ki; tam yanından geçtiğin anda kolunu gerim gerim gerer ve işaret parmağını da havaya kaldırır. O işaret parmağının gözüne girmemesi için hemen eğilmelisin, eğilmezsen maazallah… Bir de elindeki poşetleri savura savura yürüyenler vardır. Senin poşetlerine çarpmış, ezilecek kırılacak bir madde varmış, düşünmek hak getire. Bir de yine elini kolunu sallayıp bir yandan da sigara içenler vardır. Yanmadan geçmek an meselesidir. O sigara, koluma elime gelecek diye ödüm kopar. Bir de kokusu ya kokusu, yürüyen baca gibidir, mübarek adam. Yani dikkatli olmalısın.
Hep denir ya, trafik canavarı trafik canavarı diye. İşte o trafiği canavarlaştıran kimler; biraz önce yukarıda saydığım insan güruhu. Yollarda nasıl araba kullanıyorlarsa, kaldırımlarda yürümeleri de aynen böyledir. Aynen trafikte araba kullandığın gibi, kendinden çok karşıdan gelene dikkat edeceksin. Şimdi ne yapacak, nasıl kendimi hatasız kurtarabilirim diye.
Geçen gün, Balçova’ya gitmiştim. İzmirliler bilir, orada şifalı su kaynakları ve kaplıca tesisleri vardır. Buraya da Norveç’ten birçok turist tedavi amacıyla gelir. Yine kaldırımda ablamla beraber yürüyordum. Kaldırımda bizden başka Norveçli bir turist çift vardı. Karşıdan geliyorlardı. Hafiften gülümsediler ve adam karısının arkasında kaldı, bile isteye. Beni gördü de korktu falan değil canım)) Adam iki kişilik kaldırıma dört kişinin sığmayacağını bildiğinden yol verdi. Omuz atmadı, üstüme üstüme de yürümedi. İnsanca, olması gerektiği gibi davrandı. Trafik kazalarında niçin dünya sıralamasında öncelikli olduğumuz anlaşılıyor. Daha kaldırımlarda yürümesini, birbirimize saygılı olmasını beceremiyoruz da…. Bir de düşünüyorum ki; şeytan ayrıntıda gizlidir: Acaba biz kaldırımlarda yürümesini öğrendiğimiz zaman mı AB ye gireceğizzzzz.