Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Kanın çığlıkları

Kanın çığlıkları
 

Oysa hayali vardı ;

Oyunlar oynayacaktı daha babasıyla , annesiyle arkadaşlarıyla…

Koşacaktı özgürce köyünün tarlalarında , bozkırlarında….

Ağaçlara tırmanıp , meyve toplayacaktı belki…

Savaş ortasında havada uçuşan , kurşunlardan , hayatına , belki ömrüne mal olacak , o zehirli , kirli , içinde nefret ve kin tohumları ekili kurşunlar izin verseydi…

Şaşkındı ! halleri…dünya hep bundan mı ibaret ? der gibi baka kalmıştı etrafında dökülen kanlar , edilen ağıtlara ve feryatlara…

Neler oluyordu ? anlam veremeden sadece yüreğini ve gözlerini korku ve dehşete büründürmekten başka şansı olmadığını farkediyordu…

Büyürken savaşın ortasında , ruhu savaşçı olmaya , yüreği nasır tutmaya , öldürmeden yaşamanın imkansız oluşuna , kurtuluşun ve özgürlüğün sadece kan dökerek , can alarak silahın ucunda olduğunu öğretmişlerdi sevgili büyükleri…

Belkide ; bir cani büyüyordu bu soykırımların devamını getirmek , büyüdüğünde gördüğü katliam manzaralarının devamını sürdürmek için…

Ya da daha gördüklerine bile anlam veremeden , o da diğerleri gibi katliam , savaş kurbanı olacaktı…

Küçücük bedeni atılan merminin hedef tahtası , kabire yakışmayan ufak bedeni harmanlanacaktı toprağında…

Ne bir dur diyen , ne önüne siper olup , “katliam olmasın , insanlar ölmesin “ diye haykıran bir ses olmayacaktı kulaklarında…

Ölüm sessiz sedasız esintisiyle saracaktı yüreğini , alacaktı o küçük yüreği bedeninden….

Bırakacaktı geriye yaşanmamışlıkları , aklında güzel bir dünyanın varlığından bi haber , sadece gördüğü hıçkırık sesleri , dökülen masum kanlar , gözlerden acıyla akan kanın gözyaşları kalacaktı gittiği yerde anılarında…

Dur diyen olmamıştı çünkü ….

Anlatmamıştı kimse ona ve oda şahit olmamıştı aslında ; dünyanın ne yaşanması keyifli , sevgi tomurcuklarının insanın ruhuna sızan huzur kıvılcımlarını…

Öğrendiği tek şey ; dünya denen kara parçasından ve insan denen canlıdan , kinin , nefretin , kanlı gözyaşının,

feryatların ve çığlıkların ayak sesleri olmuştu…

Yazık böyle bir dünyada yaşamış olmak çok acı…

Kimsenin engel olmadığı , düzeltemediği çivisi bozuk politikaların yapıldığı düzene “ LANET OLSUN “….

Lanet olsun bunları bilerek engelleyemeyen dünya ve insanlık örgütlerine….

Seyiri bile zordur bu hikayelerin manzaralarını …

İçinde olmanın insanda yaratacağı çarpıntıları , yaraları , acıları , duygu depremlerini düşünemiyorum bile…

Denizin engin huzurunun , filizlenip süzülürken , yaprak yaprak , ince ince , rengarenk çiçeklerin yarattığı renk cümbüşünün , sevginin , içine her çektiğinde verdiği güven ve huzurun farkına varamadan …

Dünyaya dair ; acı , nefret , ölüm ve savaşı öğrenen , bu keşmekeşliğin içinde güzellikleri fark edemeyen insanların…

Çığlık sesleri olmak isterdim…

Onları bu keşmekeşlikten kurtaran bir kahraman olmak isterdim…

Ya da dünyaya hakim bir imparator olsaydım , o kadar güçlü olabilseydim keşke…

Savaşa dur diyebilecek kudretim ve zekam olsaydı…

Ağlamasaydı bebecikler …

Kanlı kundağıyla kalmasaydı annesinin kucağında…

Feryatlar yükselmesiydi lanetli ülkelerinde veya şehirlerinde ….

Göremeseydiler şahit olmasaydılar keşke şehirlerindeki kanlı göllerinin ve denizlerinin rengine…

Uçsuz maviliği ve yeşiliyle seyre doyulmayan engin güzelliği olduğunu bilselerdi keşke …

Bir dilek tuttum sizin için…

Semaya her elimi açtığımda unutmayacağım sizi…

Ben dünyanın güzelliklerini yaşayıp içime çekerken …

Aklımdan ve hafızamdan silmeyeceğim , kanlı küçük bedeninize sarılan kefenleri….

Aklım , duam , yüreğim ve dileğim elimi semaya her açışımda sizinle….

 
Toplam blog
: 73
: 717
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

1979 D.bakır doğumluyum. AÖF bankacılık bölümü okumaktayım. Yazmayı çok seviyorum, hayata bağlayıcıl..