- Kategori
- Güncel
Kanmayın Kızmayın
Türkiye'de yaz yaz, konuş konuş bitmeyecek o kadar çok konu var ki, hangi birinden bahsedeceğimizi bazen hiç bilmiyoruz. En iyisi kulak üstü yatmak, denilenleri dinlememek, hiç bir gündemi dikkate almamak. Hele şişirilmiş gündemler hakkında hiç yazmamak, konuyu konuşmamak, susmanın erdemine ermek, susmak benim en güzel huyum diyebilmek, tepki almamak, ne hoş olur. Zihnimiz huzur bulur. Herkes her konuda bir şekil fikrini beyan ederse, ortalık laf curcunasından geçilmezse, sağlığımız bozulur. Kimsenin umurunda olmayız.
Gündüzümüzde, gecemizde en önemli gündemlerin biri şüphesiz yerel seçim, diğer gündemler seçimin gidişatına göre belirleniyor. Vatandaşın nabzı yoklanıyor, nabza göre şerbet hazırlanıyor. Yerel seçim için yapılan çalışmalardan biri de halkın dikkatini dağıtmak, bakışları hakikatten başka yerlere çekmeyi başarmaktır. Bunun içinde ya yapılan bir çalışmayı hizmete sokarsınız, takdir toplarsınız. Yahut Suriye konusunda husus belirtip durursunuz. Ara sıra da marketlere vurursunuz.
Şu sıra vatandaşın ilgisini çeken iki konu var, biri marketlerle pazarlar arasındaki fiyat farkı, ötekisi Atatürk adından nemalanan bir kalemin kasidesi. Marketler hayatımızda ne kadar süredir varlar?
Yaygın olarak 90'lı yıllardan bu yana. demem o ki marketlerle pazar fiyatları arasında o günlerden bugünlere hep bir ücret farkı vardı. Market sahibi kocaman alanı kiralıyor, içini donatıyor, yanında elaman çalıştırıyor. Vergi veriyor, daha pek çok gideri bulunuyor. Pazardaki satıcıların pek çoğu köyünden getirdiğini satıyor. Satış yaptığı alanı kapladığı kadarıyla belediyeye yer işgal parası ödüyor. Pazarda meyve sebze satıcılarının pek çoğu doğal ürün deyip pahalı fiyat isteyebiliyor. Satıcının beyanı esas alınıyor, zabıtalarca etkili denetim yapılmıyor. Hâlden ürün alanlarsa genelde manavlar oluyor. Yani ürünlerin fiyat çizelgesi hâl çıkışına göre belirleniyor. Yani marketler ve pazarcılar meselesi dünden bu yana detaylı konular. Nedeni, nasılı irdelenmeden salt gündem olsun diye insanları birbirlerine düşürmemeli. Onca konuşulacak mesele varken, ortaya vatandaşın geçimiyle ilgili böyle bir konu atılmamalı. Atıyorlarsa, havasına hemen kapılmamalı. Denilene hemen kanmamalı, sonrasında kandırılmaya kızmamalı.
Haberlerden haberdar olduğumuz kadarıyla Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan market ve mağazalardaki fahiş fiyatların, ekonominin iyi yöndeki sinyallerine rağmen düşüş göstermemesine tepki gösterip herkesi vicdana, insafa ve ahlâka davet ettiğini belirtmiş.
Devletin başı Cumhurbaşkanı böylesi bir durum var ise, en sert sözlerle kınayıp, failleri vicdana, insafa ve ahlâka mı davet eder, yoksa en sert bir şekilde gereğini mi yapar, önce bu sorulara bir cevap aranmalı. Her denilene hemen kanmamalı, sonrasında kandırılmaya kızmamalı.
PAHALI KİTAP
Bu günlerde başka bir gündem vatandaşı hayli sardı, bazılarının vaktinin pek çoğunu kitap konusu aldı. Okumaktan azade olanlar bile bu kitabı gününün bir saatinde mutlak konu ediyor. Bize de, "Kitabı hazırlayanlarca istenilende budur." dedirtiyor. Kitabın yazarı kazançlı bir yol bulmuş ordan yürüyor. Daha öncede çocuklara yönelik Mustafa Kemal serisi hazırlamış. Amacına ulaşamamış, voliyi vuramamış, burdan yüksek kâr elde etmek istemiş. kapılmamak gerek reklam seline, takılmamalı oltasına, ağına.
Bir kitap 2.500 lira olur mu, kimi olur diyor. Kimi yazara veryansın ediyor. Küfür savuranlar da yok değil. Böyle hırçınlanasıya almayın kitabı, olmasın hitabı. Konuştukça adamın kitabının reklamını yapıyorsunuz. O para kazanıyor, siz günaha batıyorsunuz.
Bana soruyorlar "Bu konuda sen ne diyorsun?" diye.
"Ben şahsen bu tür yazarların kitabına beş kuruş bile vermem. Yazdıkları hiç bir yazıyı okumam, gözlerimi yormam. Göz nuruma acırım, vaktimi ziyan sayarım. Hele ki bir kitabın basım maliyetini iyi bilen biri olarak, böyle bir fiyatı fırsatçılıktan nemalanmak addederim. Türk milletine mâlolmuş Atatürk gibi bir şahsiyetle ilgili bir kitabı 2.500 lira gibi yüksek bir fiyata satılmasını asla etik bulmuyorum. Madem önemli bir şeyler yazdın, parasız dağıt kitabı herkes bilsin olanı biteni. Başka da bir şey demiyorum." diyerek konuyu kestirip atıyorum.
Bu yazar acaba kitabın içine kimsenin duymadığı, bilmediği ne yazmış? İşte fahiş fiyatla bu merakı uyandırmak istemiş yazar. Bir de imza gününde arkasına sanki Mustafa Kemal kendi imzalıyormuş gibi, algılı afiş asmış. Cazibeyi artırmak için ticari taktik uygulamış. Şu sıralar boyacı küpüne fırça banar gibi, durmadan Atatürk kitabı yazıyor yazar ve doğrusu iyi de kazanıyor. Meraklıları sayesinde dadandı üne paraya donanıp duruyor, doymak bilmiyor. Zamanımızda İnternet'te her konuda her bilgi var. Merak ettikleriniz konuların doğrusunu bulun, açıp okuyun. Atatürk'le ilgili bu yazarın yazdığı bir tane bile kitabını almayın boşa çıksın hevesi. Benden demesi, alelacele yazılan kitabın yoktur albenisi.
Ayfer AYTAÇ