Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '08

 
Kategori
Dünya
 

Kapanmayan doğu cephesi, durdurun bu savaşı!

Kapanmayan doğu cephesi, durdurun bu savaşı!
 

Rahat uyusun, şehitlerimiz.


Bu kürt halkının savaşı değil, PKK'nın başkalarının adına Türkiye Cumhuriyetine karşı sürdürdüğü bir savaştır.

Eskiden eşkiya dağa çıkar, çıktığı yerde mezar olurdu ona. Şimdi ise rakamlar da çok karışık, olaylar da.

Sahte gündemleri bırakalım, akan gözyaşları gerçek. Elbette Vatan sağolsun! Lakin atık son olsun ve son bulsun.

Şimdi hiç bir yorum yapmadan, vatandaş olarak aşağıdaki yaptığım istatistik araştırmaları bilgilerinize sunarak, yalvarıyorum durdurun bu kanı !

Saptayabildiğim terör istatistik bilgilerine göre 1984 yılından 1997 yılına kadar, olay, ölü, yaralı ve şehit sayıları şöyledir:

1984 -1997

Olay sayısı 39.588

Ölü terörist 14.676

Yaralı terörist 851

Yakalanan terörist 74.008

Ölen sivil vatandaş 5.518

Yaralı sivil vatandaş 7.832

Şehit Polis 366

Şehit Asker 3521

Şehit G.K.K/*) 1025

Yaralı Polis 1546

Yaralı Asker 7541
Yaralı G.K.K.(*) 1389

(bakınız. ekitapyayin.com)

Yıllar geçti, bu kadar can ve mal kayboldu, kan aktı. Hâlâ devletimizin ve siyasi partilerin ortak bir çözüm politikası yok.

İktidara gelen siyasi partiler terörün sonu geldi diyor. Oysa akan kan dur­muyor.

Sayın Sadettin Tantan'ın Arena'da söylediği PKK. Finans Kaynakları ve korkunç rakamlar. Birkaç çapulcunun sardığı bataklığı gerekirse bir demir yumrukla kurutun. Kimse sizden metal fırtına beklemiyor gereken sadece kararlılık.
Bu söyleşininde ayrıca gece yarısı değil ana haber bülteninde geniş yer alması gerektiği inancındayım.

Tüm vatandaşların bilgilenmesi adına önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü hayretle izledim, Bakanlık yapmış bir parti liderinin tespitini. Kimselerin çıkarak çözememesi de ayrı bir yazı konusu.

Ne Ergenekon olmalı ne Deniz Feneri gerçek gündem. Onlar alt başlıklar, Başbakan'ımızın dediği gibi çok su götürür bu iki konunun hamuru.

2008 de ise toplam 35.000 şehidimizden bahsediliyor. Ve başka birçok basın alıntıları ve Mehmedin Kitabı;

SAYILAR...

63 286 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1998'i değerlendirdiği basın toplantısında, "Terör eylemlerinin başladığı 15 Ağustos 1984'ten aralık ayının başına kadar bilanço; meydana gelen 32 bin 853 olayda güvenlik güçlerinden 5 bin 555'i şehit oldu, 11 bin 168'i yaralandı. Sivil halkın uğradığı saldırılar sonucu 5 bin 302 vatandaş şehit oldu, 5 bin 877 vatandaş da yaralandı. Teröristlere verdirilen toplam zayiat ise 35 bin 384'tür. Bunların 23 bin 938'i ölü, 749'u yaralı, 8 bin 693'ü sağ olarak ele geçirilmiş, 2 bin 304'ü teslim olmuştur, " dedi. (28 Aralık 1998, Cumhuriyet)

50 607 "Genelkurmay Başkanlığı adına TSK'nin PKK'ya karşı 1984' ten beri sürdürdüğü mücadelede gelinen noktayı Kurmay Albay Bülent Dağsalı şöyle açıkladı: 1984'te başlayan terörle mücadelede bugüne kadar 40 bin 407 terörist etkisiz hale getirildi. Bu mücadelede TSK'den 243 subay, 221 astsubay, 3 bin 526 uzman çavuş, erbaş ve er olmak üzere 3 bin 990 şehit verilmiştir. Ayrıca 157'si polis, 1115'i köy korucusu olmak üzere 1272 güvenlik görevlisi şehit oldu. Terör olaylarında 5 bin 238 vatandaşımız hayatını kaybetti." (8 Mayıs 1998, Hürriyet)

29 868 "Olağanüstü Hal Bölge Valisi Aydın Arslan, Olağanüstü Hal'in başlangıcından bu yana geçen 11 yılda, 26 bin 415 teröristin etkisiz hale getirildiğini, olaylarda bir önceki yıla oranla yüzde 40 azalma olduğunu söyledi. Bölge Valisi Aydın Arslan, düzenlediği basın toplantısında Olağanüstü Hal'in ilanından bu yana geçen 11 yıldaki terörle mücadeleyi değerlendirdi. Arslan, bölgede güvenlik güçlerince aralıksız sürdürülen operasyonlarda 11 yılda 16 bin 527 olayın meydana geldiğini ve bu olaylarda 21 bin 41'i ölü, 580'i yaralı, 2612'si sağ ve 2182'si kendiliğinden teslim olmak üzere toplam 26 bin 415 teröristin etkisiz hale getirildiğini söyledi. Aynı sürede 196'sı subay, 363'ü astsubay, 2780'i er, 178'i polis, 1089'u geçici köy korucusu olmak üzere toplam 4606 güvenlik görevlisinin şehit olduğunu ifade eden Bölge Valisi Arslan, 11 yılda 3398'i erkek, 508 kadın ve 493 çocuk olmak üzere toplam 4399 vatandaşın da hayatını kaybettiğini bildirdi. 11 yılda toplam 22 bin 563 uzun namlulu silah, 6457 tabanca ele geçirildiğini ifade eden Arslan, 4 milyonu aşkın merminin de elde edildiğini belirtti.

Bölge Valisi Arslan, 1997 yılının ilk 6 ayında bölgede 277 olayın, 1998'in aynı döneminde ise 197 olayın meydana geldiğini, bunun olaylarda yüzde 40 azalmayı ifade ettiğini söyledi. Bu olayların sadece silahlı saldırı ve çatışmaları kapsadığını kaydeden Arslan, şöyle dedi: 'Olaylar bölgedeki tüm örgütleri kapsıyor. 1997 yılının ilk altı ayında tüm olayların sayısı 563, 1998 yılında ise 360'tır. 1997 yılının ilk altı ayında 290 şehit verirken, bu yıl rakam 147'ye düştü. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı da 1997'de 55, 1998'de 48'dir. Bu yıl 1122 terörist ölü, 20 terörist yaralı, 86 terörist sağ ve 86 terörist de kendiliğinden teslim olmak üzere toplam 1314 terörist etkisiz hale getirilmiştir." (3 Temmuz 1998, Anadolu Ajansı)

300 000 "Güneydoğu'da savaşan Türk güvenlik güçleri, Kara, Hava ve Jandarma birlikleriyle polis ve köy korucularından oluşuyor. Güneydoğu'da görev yapan yaklaşık 300 000 kişilik gücün 140 000-150 000 kadarı Kara Kuvvetleri, 10 000 kadarı Hava Kuvvetleri, 40 000-50 000 kadarı Jandarma'ya, 40 000 kadarı polise bağlı ve 67 000 de köy korucusu var... Kara Kuvvetleri birliklerinin yaklaşık beşte birini Güneydoğu'daki ayaklanma bastırma operasyonlarıyla görevlendirmiş durumda." (Türkiye'ye Silah Transferleri ve Savaş Yasaları İhlalleri, Belge Yayınları)

21 000 "Yalnız Avrupa'da 5 bini aşkın parti-cephe çalışanı var. Ortadoğu sahasında rahatlıkla bini aşkın parti-cephe çalışanı var. Dağlarda... 15 bine yakın parti-ordu çalışanı var... PKK kadrosu diyebileceğimiz profesyonel çalışanlar 5 binden aşağı değildir." (Mart 1994, Ragıp Duran-Ertuğrul Kürkçü, Öcalan'la söyleşi, "Diriliş Tamamlandı, Sıra Kurtuluşta")

10 000 "İçişleri Bakanı (Nahit Menteşe) PKK'nın yaklaşık 10 bin militanının yanısıra 50 000 kişilik milis gücüne ve 315 000 sempatizana sahip olduğunu söylüyor."
(Aralık-1994, Stephen Button, Military Review)

95 000 "Bugün 62 bini kadrolu, 33 bini kadrosuz 95 bin korucu var. Aileleri ve aşiretleriyle birlikte çok geniş bir camia bu... Geçmişte 18 ile 65 yaş arasında bu işe uygun olan, olmayan herkes silah altına alındı. Ve bugün koruculukta, uyuşturucudan silah kaçakçılığına, PKK'yla müştereklikten lojistik desteğe kadar uzanan, yüzde 12'lere varan bir suç oranı var." (27 Nisan 1998, Yeni Yüzyıl, Pazartesi Konuşmaları/Neşe Düzel - Devlet Bakanı Prof. Dr. Salih Yıldırım)

3 787 Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde PKK'ye karşı verilen mücadelede yer alan 70 bin geçici köy korucusundan 3 bin 787'si-nin, yasadışı olaylara karıştıkları gerekçesiyle yargılandıkları ve silahlarının ellerinden alındığı belirlendi.
PKK'ye karşı mücadele için devletin silah ve maaş verdiği korucuların 1899'unun ''PKK'ye yardım ve yataklık ettikleri'' iddiasıyla yargılanmaları dikkat çekti.

Bölgede 1073 korucu da ''uyuşturucu ticareti yapmak ve çete kurmak'' suçlarından yargılandı.

Koruculuk sistemi 1984 yılında PKK'nin Güneydoğu'da silahlı faaliyet göstermesiyle oluşturuldu. 1987 yılında Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin kurulmasıyla geçici köy korucularının sayıları 70 bine ulaştı. 1987'den sonra korucularla ilgili şikâyetlerde artış oldu. Bu dönemde binlerce korucu hakkında soruşturmalar açıldı.

Yargılamalar sonucunda suçlu bulunan 3 bin 787 korucunun devlet tarafından verilen silahları geri alındı. Bu korucuların tamamının görevlerine son verildi. Suçlu oldukları mahkemelerce saptanan çok sayıda korucu hapis cezalarına çarptırıldı. Büyük bölümü halen cezaevlerinde.

İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre göreve başladıklarından bu yana sürekli kitle örgütleri, insan hakları kuruluşları ile bölge vatandaşları arasında büyük tartışmalara neden olan geçici köy korucularının Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde işlediği suçlar şöyle: ''108'i rüşvet almak, 1899'u PKK'ye yardım ve yataklık, 196'sı adam öldürmek, 161'i adam yaralamak, 280'i silah kaçakçılığı, 57'si kız kaçırmak, 13'ü meskene tecavüz ve 1073'ü uyuşturucu ticareti yapmak, çete oluşturmak ve diğer suçlar.'' (26 Ocak 1999, Cumhuriyet)

6 200 "Halen 6 bin 200 olan Özel Harekât Polisi'nin sayısı kademeli olarak 5 bine indirilecek. Özel Harekât'ta en az 60, en fazla 300 personel bulunacak. Polislerin 3 bini Doğu ve Güneydoğu'da görev yapacak. " (3 Kasım 1998, Yeni Yüzyıl)

426 000 "Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin verdiği bilgiye göre, askerlik çağında olmasına karşın mazeret bildirmeksizin askerlik hizmetini yerine getirmeyen veya askerliklerini erteletmek için şubelerine başvurmayan yükümlü sayısı 200 bin oldu. Yoklama kaçağı ve bakayalar genelde göç veren veya alan metropollerde yoğunlaşıyor. Bu grubun önemli bir kısmının ise öğrenci belgeleri şubelerine ulaşmayan öğrenciler, mükerrer kayıtlılar, cezaevinde bulunanlar veya mazeretlerini zamanında bildirmeyenlerden oluştuğu belirtiliyor. Yurtdışında çalışma, lisans-yüksek lisans eğitimi, hapis, sağlık gibi mazeretlerin zamanında bildirilmemesi nedeniyle yükümlülerin cezalı duruma düştükleri kaydediliyor. Genelkurmay, yurtdışında yaşayıp da askerlik hizmetini yapmayanların sayısının ise Aralık 1998 itibariyle 226 bini bulduğunu bildirdi." (21 Aralık 1998, Hürriyet)

96 000 000 000 "Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşlerden Sorumlu Müşteşar Yardımcısı Büyükelçi Uluç Özülker, kısa süre önce yaptığı açıklamada, Türkiye'nin PKK'yla mücadele için son 14 yılda harcadığı paranın 96 milyar dolara ulaştığını, bunun da toplam dış borçlara yaklaştığını söyledi. Askeri yetkililerin açıklamalarına göre, TSK terörle mücadele için günde 1 milyon 250 bin dolarlık harcama yaparken, jandarma ve diğer güvenlik birimlerinin harcamaları buna dahil edilmedi. 1996 yılındaki operasyonlarda ele geçirilen silah, mühimmat ve teçhizatlarının parasal değeri 3.1 milyon doları bulurken, bu rakam, 1997'de 3.2 kat artışla 10 milyon dolara ulaştı. Güneydoğu'da 6 bin 153 yerleşim birimi boşaltıldı, 2 bin 322 okul ile 160 sağlık ocağı ve sağlıkevi kapandı. Hayvancılık ve tarım bitme noktasına geldi." (14 Kasım 1998, Hürriyet)

500 000 000 000 000 "Türkiye'de üretilen petrolün %100'ü Güneydoğu'da üretilmektedir. Bunun parasal değeri ise yılda yaklaşık 200 trilyon TL'dir. Türkiye'deki su havzalarının %30'unu tek başına sadece Fırat ve Dicle nehirleri oluşturmaktadır. Bu nehirlerden elde edilen enerjinin neması, yılda yaklaşık 250 trilyon TL'dir. Görüldüğü gibi sadece petrol ve enerji kalemlerinden bir yılda elde edilen nema, yaklaşık olarak 500 trilyon civarındadır. Ayrıca bugünkü şartlarda bile Türkiye'de üretilen fosfatın %100'ü, Antep fıstığının %95'i, buğdayın %10'u, pamuğun %14'ü, mercimeğin %75'i, arpanın %15'i Güneydoğu'da üretilmektedir. Ayrıca sadece GAP kapsamında Çukurova'nın 5 misli bir alan (yani 1.7 milyon hektar arazi) sulanacak ve her alanda verim üçe-dörde katlanacaktır."
(Yard. Doç. Dr. Ahmet Özer, GAP Belediyeler Birliği Eski Genel Sekreteri, Mersin Üniversitesi Genel Sekreterliği ve Metodoloji Ana Bilim Dalı Başkanı, Görüş: Şubat - Mart 1998)

283 Son yedi yıl içinde Diyarbakır'ın aldığı göçlerle nüfusu 380 binden 1.5 milyona çıkmış, yani 7 yılda nüfusu 4 kat artmıştır. (Bu durum bölgenin diğer büyük kentleri için de geçerlidir. Örneğin, Van'ın nüfusu 1990'da 151 bin iken, 1997'de 500 bine, Batman'ın 149 binden 400 bine, Ş.Urfa'nın 226 binden 700 bine, Gaziantep'in nüfusu 627 binden 1.500 milyona, bir ilçe olan Bismil'in nüfusu ise 38 binden 150 bin'e çıkmıştır. ... Birleşmiş Milletler verilerine göre, bir kişinin ölmeden yaşamını idame ettirebilmesi için bir günde alması gereken 254 kalorinin yıllık bedeli 385 dolardır. Bu rakam aynı zamanda yoksulluk sınırıdır. Yapılan araştırmalara göre Diyarbakır'ın nüfusunun %85'i bu rakamın altında bir gelire sahiptir ve bu oran göç etmiş olan gruplar arasında daha da yükselmektedir. (TMMOB Raporu, 1997) Nitekim, Diyarbakır'daki 28 bin çalışana karşılık 312 bin kişi halen iş aramaktadır. Buna göre işsizlik oranı resmi rakamların aksine %70 civarındadır. (Diyarbakır TSO, 1997) Türkiye'de kişi başına düşen GSMH 2500 dolar iken, bu rakam Diyarbakır'da 283 dolardır. Aynı durum Doğu ve Güneydoğu' daki diğer bütün yerleşim birimleri için de geçerlidir.

(Yard. Doç. Dr. Ahmet Özer, GAP Belediyeler Birliği Eski Genel Sekreteri, Mersin Üniversitesi Genel Sekreterliği ve Metodoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Görüş, Şubat - Mart 1998)

1 006 000 DİE'nin (Devlet İstatistik Enstitüsü) Hane Halkı Gelir Dağılımı araştırmasının sonuçlarına göre, İstanbul'da yaşayanların en zengin yüzde 20'si gelirin yüzde 64'ünü, en fakir yüzde 20'si gelirin yüzde 4'ünü alıyor. En yüksek gelirli ailenin yıllık geliri 1 milyon 6 bin dolar (300 milyar 180 milyon TL), en düşük gelirli ailenin yıllık geliri 700 dolar (21 milyon TL).

Ankara'da yaşayanların en zengin yüzde 20'si gelirin yüzde 46'sını; en fakir yüzde 20 gelirin yüzde 6'sını alıyor. En yüksek gelirli ailenin yıllık geliri 633 333 Dolar (100 milyar 900 milyon) en düşük gelirli ailenin yıllık geliri 143 dolar (4 milyon 292 bin TL.)

Diyarbakır'da yaşayanların en zengin yüzde 20'si gelirin yüzde 51'ini en fakir yüzde 20 gelirin yüzde 7'sini alıyor. En yüksek gelirli ailenin geliri 65 600 Dolar (1 milyar 968 bin TL), en düşük gelirli ailenin neyle geçindiği ise bilinmiyor.

"İstanbul'un en zenginlerinin içinde yer aldığı yüzde 20'lik nüfus, İstanbul'da kullanılan gelirin yüzde 64.1'ini tüketiyor. İstanbul Türkiye toplam gelirinin yüzde 27.5'ine el koyduğuna göre, bu en tepedeki 330 bin aileden oluşan İstanbul zenginleri Türkiye gelirinin yüzde 18'ine el koyuyor demektir. Peki bu ailelerin Türkiye genelindeki büyüklüğü nedir? Yüzde 3. ... Türkiye'nin yüzde 3'lük azınlığı İstanbul'da oturmakta ve Türkiye'nin gelirinin yaklaşık yüzde 20'sine el koymaktadır. Diğer illerin en üstteki zenginleriyle beraber bunların sayısı 2 bin 237 aileye ulaşmakta ve hepsi beraber Türkiye'deki ailelerin yüzde 20'sini oluşturmalarına karşılık Türkiye gelirinin yüzde 55'ini almaktalar. ... İstanbul'un en yoksullarının oluşturduğu 330 bin aile İstanbul'un gelirinden yüzde 4.2 pay alıyorlar. Çoğu varoşlarda yaşayan İstanbul yoksullarının payına Türkiye toplam pastasından düşen pay ise yüzde 1 ile ifade edilebilir. (Mustafa Sönmez, Bölgesel Eşitsizlik)

145 231 Devlet Güvenlik Mahkemelerinde, son 4 yılda 18 yaşın altında 2 bin 333 çocuk yargılandı. DSP Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt'ün "Çocuk yargılamalarına" ilişkin soru önergesine verilen yanıtta, 11-17 yaş arasında çok sayıda çocuğun DGM'lerde yargılandığı belirlendi. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, 11-14 yaş arasında 1994'te 73, 1995'te 28, 1996'da 78, 1997'de de 32 çocuk yargılandı. 15-17 yaş grubundan ise 1994'te 694, 1995'te 440, 1996'da 712, 1997'de de 276 çocuk yargı önüne çıktı. Bakanlığın 1989 yılından bu yana tuttuğu istatistiklere göre, bu tarihten sonra çocuklar da dahil toplam 145 bin 231 kişi devlet güvenlik mahkemelerinden yargılandı. Buna göre, 1989'da 7 bin 894, 1990'da 12 bin 564, 1991'de 12 bin 58, 1992'de 17 bin 402, 1993'te 18 bin 792, 1994'te 22 bin 158, 1995'te 18 bin 583, 1996'da 15 bin 583, 1997'de de 20 bin 197 kişinin yargılaması yapıldı. (12 Ağustos 1998, Anadolu Ajansı)

19 962 Türkiye genelindeki Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) başsavcılıklarında, son 3 yıl itibarıyla faili meçhul dosyaların toplam dosyalar içindeki oranında yüzde 9.1 oranında artış saptandı. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün son 3 yıllık verilerinden derlediği bilgilere göre, DGM'lerde 1995 yılında toplam 13 bin 665 faili meçhul dosya bulunuyordu. Bu sayı, toplam dosyalar içinde yüzde 56.4'lük bir orana tekabül ediyordu.

1996 yılında ise faili bulunamayan dosyalar, geçen yıla oranla yüzde 4.5'lik artış göstererek 14 bin 923'e ulaştı. Son verilerin yer aldığı 1997 yılında, faili meçhul dosya sayısı ise 19 bin 962 olarak belirlendi. Toplam dosya içinde bu sayı yüzde 65.5'lik oranı teşkil ediyor.

Son üç yıllık verilere göre, Türkiye genelindeki DGM başsavcılıklarında bulunan faili meçhul dosyalarda yüzde 9.1'lik bir artış olduğu görülüyor.

1995 yılında faili meçhul birinciliği, 11 bin 699 dosya ile Diyarbakır DGM'de bulunuyordu. Faili belli olmayan dosyalarda Diyarbakır DGM'yi sırasıyla 879 dosya ile Malatya DGM, 695 dosya ile Erzincan DGM, 177 dosya ile İzmir DGM, 83 dosya ile İstanbul DGM, 73 dosya ile Ankara DGM, 37 dosya ile Kayseri DGM, 22 Dosya ile Konya DGM izliyordu.

1996 yılında ise toplam 15 bin 321 faili meçhul dosyanın 12 bin 523'ü Diyarbakır DGM Başsavcılığı'nda yer alıyordu.

Diyarbakır DGM'yi sırasıyla 1026 dosya ile Malatya DGM, 687 dosya ile Erzincan DGM, 396 dosya ile Ankara DGM, 112 dosya ile İzmir DGM, 109 dosya ile Konya DGM, 56 dosya ile Kayseri DGM takip ederken İstanbul DGM ise 14 dosya ile son sırada yer almıştı.

Geçen yıl, faili belli olmayan dosya sayısı 19 bin 962'ye yükseldi. Bu dosyalardan yine en çoğu, geçen iki yılda olduğu gibi Diyarbakır DGM'de bulunuyordu. Diyarbakır DGM'deki toplam faili meçhul dosya sayısı, geçen yıl 13 bin 344 olarak belirlendi. Bunu 2 bin 940 dosya ile Van DGM, bin 233 dosya ile Malatya DGM, 807 dosya ile Erzurum DGM, 699 dosya ile Erzincan DGM, 441 dosya ile Ankara DGM, 158 dosya ile Adana DGM, 134 dosya ile İzmir DGM, 112 dosya ile Konya DGM, 63 dosya ile Kayseri DGM ve 31 dosya ile İstanbul DGM izledi.

1995 yılında faili belli olmayan dosyalardan 255'inin faili tespit edildi. 1996 yılında ise 272 dosyanın faili bulunurken bu sayı 1997 yılında büyük bir artış göstererek 3 bin 96'ya ulaştı. Faili meçhul dosyaların yıllara göre ortalama bekleme sürelerinde de değişiklikler gözlendi. 1995 yılında faili belli olmayan dosyaların ortalama bekleme süresi 3 bin 294 gün olarak belirlendi. Bu sayı, 1996 yılında 4 bin 348'e yükselirken 1997 yılında ortalama bekleme sürelerinde büyük bir düşüş oldu ve 1385 gün olarak tespit edildi. (27 Temmuz 1998, Anadolu Ajansı)

7 012 000 000 SIPRI, (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Kurumu) verilerine göre, Türkiye 1997 sonu itibariyle dünyanın en çok silah satın alan üçüncü ülkesi oldu. Yılda en az 100 milyon ABD Doları değerinde silah satın alan 72 ülkeyi kapsayan sıralamada 1993-97 arasında satın aldığı toplam 7 milyar 12 milyon ABD Doları değerinde silahla, Suudi Arabistan ve Tayvan'ıizleyen Türkiye, 1992-96 arasında da dünyanın ikinci büyük silah alıcısıydı. SIPRI kayıtlarına göre Türkiye 1997'de 1 milyar 276 milyon, 1996'da 1 milyar 127 milyon, 1995'te 1 milyar 253 milyon, 1994'te 1 milyar 373 milyon, l993'te 1 milyar 983 milyon ABD Doları değerinde silah satın aldı. (SIPRI Year Book, 1997)

58 244 000 000 ABD Silah Denetimi ve Silahsızlanma Ajansı (Arms Control and Disarmament Agency-ACDA) verilerine göre Türkiye 1985 ile 1995 arasında, 1995 sabit fiyatlarıyla, toplam 58 milyar 244 milyon ABD Doları değerinde askeri harcama yaptı. Türkiye'nin 1985'te kişi başına 2 100 ABD Doları olan Gayri Safi Milli Hasılası 1995'te 2 714 ABD Doları'na çıkarken askeri harcamaların Gayri Safi Milli Hasılaya oranı yüzde 4.6 ile yüzde 4 arasında değişiyordu. Bütçedeki payı 1985'te yüzde 17.9, 1995'te yüzde 17.6 olan askeri harcamalar 1986'da yüzde 22.5'le yüksek düzeye çıkmıştı. 1995'te yapılan sıralamaya göre Türkiye 175 ülke arasında en çok askeri harcama yapan 19. ülkeydi. 1985'te kişi başına 97 ABD Doları olan askeri harcamalar 1995'te 108 Dolara çıkmıştı. Türkiye 1995'te silah altındaki 805 bin mevcuduyla Avrupa'nın en büyük, dünyanın 6. büyük ordusuna sahipti. Türk ordusu Avrupa'daki toplam silahlı gücün yüzde 25'ini oluşturuyor. On yıllık dönem içinde silahlı altındaki asker sayısı azalmakla birlikte 1991-95 arasında yükseliş gösterdi " (ACDA, Askeri Harcamalar Raporu, 1996)

7 000 000 000 Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) verilerine göre, "Türkiye'nin askeri harcamaları 1996'da 4.3 milyar dolardı ve "aynı yıl yapılan 7 milyar dolarlık ayaklanma bastırma harcamaları bu sayıya dahil edilmemiş"ti.
(CIA Factbook)

74 DPT verilerine göre 1995'te bugünkü fiyatlarla kişi başına 117 ABD Doları olan sağlık harcamalarının yüzde 63'ü bütçeden karşılanıyordu. Aynı yıl devlet bütçesinden sağlık için kişi başına ortalama 74 Dolar ayrılmıştı. (DPT)

% 3.2 UNESCO verilerine göre Türkiye 1994'te Gayri Safi Milli Hasılasının yüzde 3.2'sini toplam bütçesinin de yüzde 3.4'ünü eğitim harcamaları için ayırmıştı.

4 300 "Türkiye'de 1994-95 arasında ülkeye sokulmakta olan 2.7, ülkeden çıkarılmakta olan 1.6 ton eroin yakalandı. 1995'te de 4 tona yakın eroin ele geçirildi. Türkiye uyuşturucu imalatında kullanılan kimyasal madde ithalinde de yalnızca bir seferde 21 tonla dünya rekorları kırdı. Dış etkilerin yanı sıra çeşitli iç nedenlerle de Türkiye Batı Avrupa'nın baş eroin ithalatçı ve ihracatçısı oldu. ... 1995'te Türkiye'de 53.3 ton asit anhidrit ele geçirilmişti. Merkezi Paris'te bulunan OGD'ye (Uyuşturucu Jeoplitik Gözlemevi) adları saklı kalmak kaydıyla açıklamada bulunan "Kemalist" subaylar ile eski MIT ajanları, PKK'ye yönelik operasyonlar sırasında ele geçirilen yüzlerce kilo eroinin kayda geçirilmeksizin yılda birkaç kez aşırı sağcı Bozkurt şebekelerince Ispanya limanlarına gönderildiğini söylediler. Uyuşturucu kaçakçılığının büyük bölümü korucular, kimi MİT görevlileri ve Bozkurtların kontrolünde... Her ay kayıtlara geçmeyen 800-1200 kg eroin yakalanıyor. (OGD, 1997 Raporu)

% 557 Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Temmuz 1998'de yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de ruhsatlı 609 bin 470 silah var. Ama suçların yüzde 76'sı ruhsatsız silahlarla işleniyor. 1991 ile 1996 arasında ruhsatlı silahlarla işlenen cinayet sayısı 63'ten 204'e, ruhsatsız silahlarla işlenen cinayet sayısı 344'ten 597'ye fırladı. Aynı dönemde ruhsatlı silahla yaralama beş kat artışla 143'ten 707'ye, ruhsatsız silahla yaralama ise 846'dan 1911'e çıktı.

"Meskûn mahalde ruhsatlı silah atma" 249'dan 2300'e ruhsatsız silah atma ise 809'dan 2537'ye fırladı. 6136 sayılı ateşli silahlar yasasına muhalefet olayları ise yüzde 557 artışla 1991'de 1691 iken 1997'de 9435'e yükseldi.

520 "Gözaltında kayıplar, 1990'u izleyen her yıl, çoğu Olağanüstü Hal Bölgesi'nde (OHAL) olmak üzere artış gösteriyor. İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) yapılan resmi başvurular bugün 543'e ulaşıyor. İHD özellikle OHAL bölgesinde kayıp yakınlarının hepsinin resmi başvuruda bulunamadıkları gerekçesiyle rakamların ülkedeki gerçek gözaltında kayıp sayısını tam olarak yansıtmadığını düşünüyor.

Son 8 yılda kayıp yakınlarının başvurularına göre İHD ve çeşitli kuruluşların çalışmaları çerçevesinde 520 olarak saptanan gözaltında kayıplar yıl yıl şöyle bir seyir izliyor: 1991 - 4

1992 - 8
1993 - 36
1994 - 229
1995 - 121
1996 - 68
1997 - 45
1998 - 9

("Cumartesi Anneleri".... tarihli açıklama)

908 "... Faili meçhul cinayetlerin toplam sayısı 908 olup...Adalet ve İçişleri Bakanlığınca toplam 34 ilimizde faili meçhul siyasi cinayetlerle igili bilgiler intikal etmiştir. 259 faili meçhul cinayetle Diyarbakır ilimiz ilk sırayı almaktadır. Bunu sırasıyla 155 ile Mardin, 145 ile İstanbul, 125 ile Batman, 34 ile Şırnak, 25 ile Malatya, 23 ile Adana, 15 ile Tunceli izlemektedir.

"Faili meçhul siyasal cinayetlerin en çok tabanca ile vurularak öldürme olayı olduğu ve 468 ile ilk sırayı aldığı görülmektedir. 2. sırayı 234 ile silahla öldürülme olayı almaktadır. Bunları sırasıyla Kalaşnikof marka otomatik silahla 55, bomba ile 22, otomatik silah ile 14, bıçak ile 14, uzun namlulu silah ile 10, asılarak 9, boğarak 8, ip ile 6 sert bir cisim ile 4, darpedilerek 4, kesici-delici alet ile 4, sopa ile 2 izlemektedir. Bunların dışında da çeşitli yöntemlerle öldürme olayları mevcuttur."
(TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu, 14 Ekim 1994)

107 965 "Bonn Büyükelçiliğimizce hazırlanan ekli şemalara göre (Almanya'ya) her yıl 100 bin civarında vatandaşımız giriş yapmakta, bunların yaklaşık 20-30 bini iltica talebinde bulunmaktadır. İltica talebinde bulunanların önemli bir bölümünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan olması muhtemeldir.

İngiltere'ye yönelik iltica başvuruları açısından birinci sırada olan Türkiye'den 1984-1996 yılları arasında yapılan 17 784 başvurudan 1749'u kabul, 4841'i reddedilmiş, 5600 kişiye mülteci statüsü tanınmamakla birlikte olağanüstü oturma müsaadesi verilmiştir. 6143 başvurunun da incelenmesi sürmektedir.

Fransa'da 20-30 bin kadar vatandaşımızın kaçak olarak bulunduğu tahmin edilmektedir.

1988-96 yılları arasında Türkiye'den Belçika'ya gelen vatandaşlarımızca 7687 ilitica talebinde bulunulmuş, bunlardan 1607'si kabul edilmiştir.

1997 yılı Nisan sonu itibariyle İsviçre'de 79 600 Türk vatandaşı yaşamakta olup bunların 4806'sı ilticacı statüsündedir... Halen 17 688 vatandaşımızın iltica talebi incelenmektedir. İltica talebinde bulunanların önemli bir bölümünün başta Bingöl, Adıyaman, Gaziantep, Kahramanmaraş olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan olduğu... gözlenmektedir.

(Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'na 1.9.1997 tarihli yazısı).

2 200 Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davaların sayısı 2200'e ulaştı ve Türkiye sonuçlandırılmış davalarda 5 trilyona yakın para ödemek zorunda bırakıldı. Bunun yanı sıra Mahkeme'ye gitmeden önce başvurulması gereken Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na Türkiye aleyhine yapılan başvurularda da artış gözleniyor. Komisyona yapılan her üç kişisel başvurudan biri Türkiye aleyhine olduğu öğrenildi. 1990 yılında Komisyona Türkiye aleyhinde 52 başvuru yapılırken bu rakam 1992'de 180'e, 1994'te 220'ye, 1996'da 270'e, 1997' de ise 352'ye ulaştı.

Türkiye en çok işkence, ifade ve basın özgürlüğü, Kıbrıs ve Güneydoğu konularında mahkemeye şikâyet ediliyor... Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne açılan ve Türkiye'nin suçlu bulunduğu davaların çoğu "örnek olay" teşkil ediyor ve Türkiye aleyhine gelecekte açılacak davalarda veri kabul ediliyor. Bu tür davaların en çarpıcı örneğini "Elekçi Köyü Davası" oluşturuyor. Türkiye'nin bu davada suçlu bulunmasıyla diğer tüm yakılan ve boşaltılan köyler için de AİHM'ne başvurma hakkı doğmuş oldu. Türkiye bundan böyle açılacak her köy boşaltma davası için "yeniden inşa" ile yükümlü olacak. (12 Temmuz 1998, Yeni Yüzyıl) -(Nadire Mater -Mehmedin Kitabı 1998)

Alıntıların tamamını çaresizlikle, yorumlarınıza bırakıyorum. Bir muktedir lider çıkmasını dileyerek, hoşca sağlıcakla ve hayatta kalın.

 
Toplam blog
: 26
: 1200
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

1973 doğumluyum Türkiye'nin önde gelen firmalarından birinde üst düzey yöneticilik yapıyorum. Siy..