- Kategori
- İlişkiler
Kapılar ve İnsanlar
Her insan, bir kapıdır aslında. Kimisi güzel, kimisi çirkin, kimisi süslü, kimisi tozlu. Aslanın yatağından belli olduğuna kanıp, bazı kapıları es geçeriz.
Beğenmeyiz kimilerini, zevkimize hitap etmez, tenezzül etmeyiz dokunmaya tokmağına; kimine de cesaret edemeyiz asla.
Bazıları, zamanla kararmışlardır. Pas tutmuştur menteşeleri çalınmaya çalınmaya. Ne yapacaklarını bilemezler bir yabancı gelince. Nötralize olmuşlardır artık. Renkleri kahverengiye çalar. Uzun bir menteşe sesi ardından. İnsan utanır menteşe sesinden.
Sonra, engin bir cennet manzarası. Utanılacak değil, övünülecek bir yerdir iç dünyası.
Kulakları tırmalayan bir huzur ve sessizlik içinde, arka fondan tavuk ve kilim dokuma tezgahlarının sesleri gelir.
Arka fondan, derdinizi anlatınca şırıltısını artıran derelerin sesleri gelir.
Cennet ya.. Bazı sesler bu dünyayla kıyaslanmaz. Kalp sesine benzeyen bir de ses vardır.
Atar, atar; siz üzülünce daha farklı atar. Ne bileyim ; anlatamıyorum ki..
Bu kapıları görmeniz pek mümkün değildir. Ne sayıları çoktur; ne de gösterişlidirler. Genellikle dört yapraklı yonca bulma olasılığı kadardır bulma olasılığı.
Bir de açılıp kapanmaktan yorulmuş kapılar vardır. Janjanlı süsleri sallanır durur.
Kapıda, açılınca otomatik olarak konuşan bir bant kaydı vardır:
"Aman efendim, hoşgeldiniz. Canım, sen bana bakma hep gel. Bilirsin, senin yerin kalbimde başkadır".
İçeri girersiniz, kapı arkanızdan güm diye kapanır.
İçerde bütün ihtişamıyla dimdik duran ancak dokunsanız yıkılacak heykeller..
Otursanız yırtılacak; ancak kıyıp da oturamayacağınızı bildiklerinden baş köşeye yerleştirilen Çin ipeğinden minderler.
Altın kafesinde bulunmaktan mutlu, ama doldurulmuş bir muhabbet kuşu..
Ve daha neler neler vardır.
Gene de bir medet umarsınız, ummaz değil.
Anlatırsınız derdinizi.
Devreye derhal bant kaydı girer :"Aman efendim, hoşgeldiniz. Canım, sen bana bakma hep gel. Bilirsin, senin yerin kalbimde başkadır".
Şaşırırsınız.
Ev sahibi toparlamaya çalışır. Ancak samimiyet unutulan bir kavramdır. İki lafı bir araya getiremez.
Bu arada zil yine çalar. Bant bu defa kimbilir kaçıncı defa devreye girer: "Aman efendim, hoşgeldiniz. Canım, sen bana bakma hep gel. Bilirsin, senin yerin kalbimde başkadır".
Kaçmak istersiniz.
Kuru bir güle güle..
Bant gene devreye girer: "Aman efendim, güle güle. Canım, sen bana bakma hep gel. Bilirsin, senin yerin kalbimde başkadır".
Kaçarsınız.
Bundandır 30 yaşında dağ başına kaçmak isteyişiniz.
Kapılardan, zillerden, bantlardan, risklerden kaçıp, kulağımızı tırmalayan sessizlik isteriz de..
Gene de gidemeyiz. Bizim de telkin bantlarımız vardır.
Çoluk, çocuk, koca, anne, baba, para, ev, araba....
Ve boğazıma kadar balçığa batmışlığımız...