- Kategori
- İlişkiler
Karşılıksız ya da tek taraflı yapılan şeyler onuru zedeler; en delikanlı kanun al gülüm ver gülüm

Bana bakma ben veririm; ama sen almamalısın. Vermek yüceltir, almak insanı küçültür. Hep birilerinin sana bir şeyler vermesinden rahatsız olmuyorsan bir köşede otur, ben onurumu katlamak için her gün bir şey veririm ama isteyerek olmasa da sana küçümseyerek ve acıyarak bakarım; kusura bakma bu işin psikolojisi bu. Veren beydir, alan dilenci. Veren kazanır, alan kaybeder. Dünya birilerine bir şey vererek, hayır işleyerek, yardım dağıtarak onur kazandığını sanan onursuz insanlarla doludur. Ama yine de onları suçlayamam; çünkü elini uzatmışsan o ele bir şey koyarlar.
Bu şekil alaverede hangi tarafın suçlu olduğu tespit edilememiştir. İyilik yapıp denize atan yok gibidir. Genellikle karşılıksız iyilik ve yardımlar onurunu yükseltmek ve cennetten yer kapmak için yapılır. Samimi görünen yardımların arkasında bile bu niyet vardır.
Her şeyinizin tamam olduğunu düşündüğünüz anda bile birilerinin vereceği şeye ihtiyaç duyarsınız; çünkü hiç kimsenin hiçbir şeyi hiçbir zaman tamam olmaz. İlgiyi parayla satın alamazsınız örneğin.
Madem yaşadığımız sürece biz birilerinden, birileri de bizden bir şeyler alıp vermek zorunda, o zaman bunun bir kanuna bağlanması lazım. O veriyor, diğeri alıyor, yine veriyor, yine alıyor, parayla zenginlikle ezme, utanmazlık, yüzsüzlük, üç kuruşa kendini satmalar, menfaat için yalvarma, yalakalık, gurursuzluk, onursuzluk, insanlığın satıldığı, aşkın namusun satın alındığı ikram ve fakir doyuran sofralar…
Bütün bunların tek bir nedeni var: Vermeden alıyoruz; aldığımız kadar vermiyoruz. Madem o bana ısmarlıyor ben ona ısmarlıyorum, herkes cebinden yesin diyebilirsiniz. Ama kişilerle iletişim kurabilmeniz için onlara bir şey vermeniz ya da onlardan bir şey almanız gerekiyor. Hesabını kendi ödeyen kişiyle ne konuşacaksınız. Yani tamam böyle olmalı, ikramı aradan çıkaralım ama bu millet zor Alman olur.
Hadi Alman olmayalım ama karşılıksız bir şey vermeyi ya da almayı kaldıralım kardeşim; yapan/veren için de, alan için de rahatsızlık verici bir durum. Zorunlu kaldım/ayıramadım; adama dördüncü defa ısmarladığım zaman (Hayır teşekkür ederim) demiyor ya da sabah çayımın yanına bir simit koymuyorsa elimde değil, kerizlendiğimi düşünüyorum. Hem dört ziyafete bir simit, bunu geçim yolu olarak görenler olabilir.
Ya al gülüm ver gülüm olduğu zaman aşağılamanın gurur zedelenmesini yaşamıyorum hem de boş mezarcılar tarafından kerizlendiğimi düşünmüyorum; varsın benden fazla çıksın, yeter ki karşımdaki de hiç değilse kuru bir selam bıraksın! Kendisine fi tarihinde ya da yeni, bir şey vermediğim kişi de lütfen bana bir şey vermesin. Şahsıma karşılıksız yapılan iyilik, yardım ve ikramlar nedeniyle insanların yüzüne bakamaz oldum! E hepsini de karşılamayı ekonomik durumum kaldırmıyor. Size ne verdiysem siz de bana onu verin ya! Fazlasını istemeye hakkım yok ki; ortak mı kazanıyoruz hahahahahaha!
Al gülüm ver gülüm harika bir kanun. Sana şunu verdiysem sen de bana bunu verirsin olur biter; bire bir aynı olması gerekmez ki. Ben şahsen karşılıksız bir şey verdiğim zaman da aldığım zaman da rahatsız oluyorum.