Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz taka’sı/ Sahibinden kelepir yazılar

Karadeniz taka’sı/ Sahibinden kelepir yazılar
 

19 mayıs Tıp Fak. Duvarında asılıydı...


Ankara’da gezerken o arka sokaklarda konuşlanmış, yerin altına doğru inen, karanlık, izbe merdivenleri, tek tek inerken içimi ürperti kaplar. Geri dönmek isterim ama başaramam. Gümüşçü, dövmeci, siyah tişörtçü, incik, boncuk satıcılar birde falcılar konuşlanmıştır. Her Ankara’ya gidişte ayaklarım o izbe yer altı pasajlarını arar, bulur ve gezer…

Yıl 1999’un en soğuk aylarından şubat’ta kurstayım. Kar, beş dakikada 50 cm oluyor. Rüzgar harbi harbi ıslık çalıyor. (ne hikmetse hep kış aylarında giderim ben bu Ankara’ya, daha geçenlerde yine gittim şubat ayı idi) Biz eğitim merkezinden; derslerden çıkınca koşa koşa servis otobüsüne yetişip, soluğu Kızılay’da alıyoruz. Ha yeri gelmişken oda arkadaşımın ismi güneş, benim adım yıldız (yemin ediyorum ki böyleydi, iki gözüm önüme aksın ki ) Bir hafta sonu girdiğimiz böyle bir pasajda, koyu göz kalemi ile gözlerini boyamış, dağınık topuz yaptığı uzun kızıl saçlarıyla, eksantrik bir hava yaratmış kadının karşısına oturdum ve tarot falı baktırdım. Yıl 2008 hala ne görüntü gitti gözümün önünden, ne de söyledikleri.

“Kartları seç” dedi, 6 kart seçtim sanırım, yorumlamaya başladı; Birincisi, işim ile ilgiliydi “İş değiştireceksin başka bir bina gözüküyor, yada başka servis” demişti, 2002 yılında servis değişikliğini yaptım, şimdide kurum değişikliği sırada… İkincisi, “en yakınlarından biri size veda edecek” olmuştu… Evet giden oldu ama, ben 1999 yılından bu yana hep kendi kardeşlerime baktıkça ürperirdim. Şimdilerde o kadar değil. Çok kabus gördüm bu yüzden. Dayımı kaybettik kaza da, amcamı kaybettik intiharda… Bir daha da tarot falı baktırmadım. Çok korkmuştum çünkü…

Neyse, yine Ankara, bu kez yer Simitevi… Simitevi’nde “fal bakılır” yazısını görünce Bartın’lı arkadaşımla içeri daldık... Yıl 2004

Suya bakıyormuş Berrin, kadının adı Berrin di, hatta numarasını bilem verdi bişey olursa ara, sor diye… Bir daha arayamadım. Dedikleri, bir, bir çıktı. “Memleketinde; bundan, bundan uzak dur! yoksa başın çok ağrıyacak” dedi, Hem de accayip ağrıdı, yan etkileri devam ediyor!...

“Anahtar görüyorum” dedi, gördü doğru gördü, araba aldım halâ borcunu ödemekle meşgulüm... (Değil 250 ytl’lik giysi, 5 ytl olsa almıyorum. )

“Bina değişikliği var” dedi, bekliyorum elim yüreğimde, ha bugün ha yarın havuza düşeceğiz. İş değişikliği nedeniyle ben bir ara dükkanı bilem kapatabilirim… Hatta vitrinlerde yazar; “İş değişikliği nedeniyle maliyetine” ya da “ Kapatıyoruz, ne alırsan 5-10 YTL” “Tadilat nedeniyle kelepir” türü gibi, ben bir gün kapatacağım; yazılardan ne alırsanız kelepir….

Siz olsanız fal baktırır mısınız?

Fal konusunda yazısı ile ilham veren Fulya'ya teşekkürlerimle.

***


Bu yıl fındık harmandan kaldırılınca, arkadaşlarıma göndermek üzere ayırdığım fındıkları, torbalara koydum ve arabanın bagajına attım. Kimilerini gönderdim, bir tanesi vardı ki adresini kaybetmiştim haliyle ağustos ayı’nda arabanın arkasına konulan fındık Aralık ayı olmuştu hala bagajdaydı. Ne zaman arabayı temizlenmesi için bıraksam. Utanır; “Fındık yemek isterseniz, çuvalı yine getirdim” diye espri yaparımJ Bir gün aradım arkadaşımı adresini aldım. Yazdım bir kağıda, evde duruyor. Gel zaman, git zaman adreste kayboldumu size… Efendime söyleyeyim, bizim fındık arabanın arkasında; köye, işe, çarşıya, pazara, misafirliğe, hastaneye, alışverişe, sinemaya her yana benimle geziyor.

Annem-babam ne zaman görseler, “yine mi göndermedin, tuh saaaa, yazıklaaarrrr olsun” diye beni bir güzel haşlarlar. Bir akşam dayanamadım eve çıkardım, güya paket yapıp göndereceğim. Fındık dalları yine yeşerdi inanmazsınız ama her akşam gönderemediğim fındığı yiyoruz. Ohhh çıt, çIt evin her tarafı kabuk oluyor, annemi, arkadaşımı anıyorum fındığı yerken de, geçen akşam Mevlid Kandili münasebetiyle bir mesaj geldikiii, utandım: Fındığı göndereceğim aile’ydi, ama olsun ben yine fındık yedim. Yüzsüzüm ya… Bu ara fındık yüzünden hormonal değişikliğe uğrayabilirim yani.

***

kıssadan hisse;

İki büyük tartışıyorlarmış, biri “asalet” demiş, öbürü “eğitim”;

“Eğitim” diyen; “falan gün gel, kedimi eğiteceğim ve sen de göreceksin” demiş, “tamam” demiş, öbürü… Gün gelmiş çatmış, buluşmuşlar. “Bak şimdi, şuradan kedim sırtında kahve tepsisini getirecek, onu öyle eğittim ki, tek tek bize ikram edecek” el çırpmış ve kedi sırtında kahve tepsisiyle gözükmüş. O an, “asalet” diyen, cebinde getirdiği fareyi usulca çıkarıp yere bırakmış, fareyi gören kedi sırtındaki kahve tepsisini, aldığı eğitimi falan unutmuş; farenin peşinden koşmaya başlamış tepsi de, kahve de yerlerde…

“Asalet” diyen, “gördün mü kedinin asaletini, ne kadar eğitirsen eğit bunun eğitimi, fareyi görene kadardı” demiş…

Vesselam “asalet”

***

Aşkların en güzeli, kaybedilen aşk’tır…YY. (ben söyledim oldu)

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..