Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '12

 
Kategori
Mizah
 

Karadeniz ve İsviçre dağlarının farkı

Karadeniz ve İsviçre dağlarının farkı
 

Karadeniz mi İsviçre mi?


2007’de eşimle İsviçre’ye gitmiştik…

Havaalanında halaoğlu karşıladı bizi. Arabasını Zürih kent merkezine kadar tıngır mıngır sürdü. Bu kadarla yetinse iyi, ikide bir yerli yersiz durdu, önüne gelene yol verdi… Sarı ışık yandığında gazlamak yerine firene basınca dayanamadım:

 “Sürsene birader, kırmızı yanmadı ki daha.”

 “Olur mu?" diye itiraz etti, "Geçtiğinde 400 frank ceza yersin...”

 Birkaç adım ötede yeniden durdu.

 “Ne durdun? Işık filan yok ki?”

 “Yayayı görmedin mi? Adamın niyeti geçmek. Yol vermezsen, 200 frank ceza...”

 Birkaç yüz metre sonra yeniden firene bastı.

 “Bak, geçiş hakkı yandan gelen arabada. Fabrika çatısına benzer çizgiyi gördüğünde bekleyeceksin. Geçersen 250 frank...”

 Sıra park etmeye geldiğinde neredeyse yarım saat dolandık. Oysa kaldırımların hepsi boş, yol kenarlarının tamamı müsait.

 “Yol kenarına park etmenin cezası 400 frank, ama kaldırıma park etmeye para yetmez…”

 Neyse, engelleri aştık, beyaz çizgiyle işaretlenmiş bir yer bulup park ettik. Halaoğlu, hemen yol kenarındaki parkometreye bir sürü bozuk para attı...”

 “İki saatlik para attım...”

 Şaşırdım...

 “Yahu niye iki saatlik? At 15 dakikalık, kontrol gelirse, abi valla helaya gittim, sanki herkes aynı anda sıkışmış, öyle bir kuyruk var ki, yetişemedim, dersin.”

 “Yemezler... Geciktin mi, kurtuluşun yok, 100 frank ödersin...”

 Karnımız acıkmıştı. Yemekte “Ne memleket yahu! Ağız tadıyla araba sürmek mümkün değil,” diye düşündüğüm anda telefonum çaldı. Arayan çocukluk arkadaşımdı. İkinci günden sonra onunla görüşecektik. Salimen gelip gelmediğimizi merak etmiş. Sesimde bir donukluk hissetmiş olacak,  

 “Rahat konuşamıyorsun, bir terslik mi var?” diye sordu

 Trafikte yaşadıklarımın şokunu üzerimden atamamıştım.

 “Terslik yok,” dedim. “Sadece yüksek sesle konuşursam, kaç frank ceza alacağımın endişesi içindeyim...”

 Velhasıl, İsviçre hükümeti insanları para korkusuyla iyi terbiye etmiş...

 Aslında benzer kanunların Türkiye’de de olduğunu anımsadım, ama mesele uygulamada... Hani iki arkadaş bir trafik kazasında ölmüş, günahları çok fazla olduğu için cehennem gidecekler. Demokratik zebanilere rastlamışlar.

 “Seçin bakalım,” demiş zebaniler, “Türk cehennemine mi gitmek istersiniz, Avrupa cehennemine mi?”

 Bu demokrasi karşısında şaşırmışlarsa da, şımarmaktan geri kalmamışlar ve iki cehennem arasındaki farkı sorma cüretinde bulunmuşlar.

 “Avrupa cehenneminde her gün bir kaşık dışkı yersin, Türk cehenneminde ise bir kova...”

 Arkadaşlardan biri, “Memleketimin dışkısı bile güzeldir. Zaten bize Türk b…kundan başkası alerji yapar. Memlekette Türk yaşadık, cehennemde de Türklüğümüzden vazgeçmeyiz,” diyerek Türk cehennemini tercih etmiş; diğeri perhizde olduğunu, her gün bir kovanın aylardır sürdürdüğü diyeti bozacağını söyleyerek Avrupa cehennemini seçmiş.

 Aradan aylar geçmiş. Avrupa cehenneminde yaşayan Türk, geldiğinden beri, tel örgüyle ayrılan diğer taraftaki insanların,  mutluluk ve huzur içinde yaşamalarını hayretle izlemiş ve arkadaşına seslenerek bunun sebebini sormuş.

 “Bak,” demiş arkadaşı gülerek, “Avrupa cehenneminde her gün bir kaşık dışkıyı mutlaka yedirirler, ama Türk cehenneminde kova bulunduğu gün dışkı bulunmaz; dışkı bulunduğunda da kova. Her ikisi bir arada olsa bu defa tahsisat çıkmaz. Bu yüzden şimdiye kadar dışkı yiyene rastlanmamıştır.” 

 Arkadaşı bu işe hayret etme fırsatı dahi bulamamış. “Yemek saati… Yemek saati…” diye yaklaşan zebaninin çağrısına uyarak günlük gıda takviyesini almaya gitmiş…

 

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..