Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Karagöz, hayali küçük Ali ve Ben...

Karagöz, hayali küçük Ali ve Ben...
 

Son yıllarda, kalitesi düşük TV dizilerini görünce, aklıma eski günlerdeki doğal gece eğlenceleri ve güzel radyo proğramları geliverdi.

Orhan Boran'ın ''Yuki'' si harika bir proğramdı... YUKİ için özel bir blog yazacağım ve bu yazımı Orhan Boran'a yollayacağım...

Mizah ustası, Mahmut Baler'i hatırlayanınız bilir.... Ağzından bal aktığı için lâkabı :''Bal Mahmut'tu ...''

Halit Kıvanç'ın  çok yönlü proğramları, her yönüyle kusursuzdu..

Üstad, Halit Kıvanç'ı burada anlatmak için de bu sayfalar yetmez...

Şimdi, izninizle,  çocukluğuma götüreceğim sizi...

* * *

Ramazan gecelerinde tombala oynamak için gizlice eniştemin kahvehanesine giderdik... Birinci çinkoya bir hindi, ikinci çinkoya, küçük altın, tombalaya ise koca bir ''yarımlık altın '' çıkıyordu.

Tek korkum babama yakalanmamaktı... Babam, kahvehane ortamını hiç sevmezdi; hele oyun oynayanlardan da hiç hazzetmezdi... Bizim ahlakımızın bozulacağından korkardı. Haksız da değildi hani... Orada , el altından kumar oynayanlara bile rastlanıyordu.

Eniştem tam bir hayat adamıydı. Gözü kara eski bir kabadayıydı... Tek korktuğu kişi :''Babamdı''. O'nu çok sever, sayar bir o kadar da korkardı... Çünkü küçük yaşta öksüz kalmış ve babamın elinde büyümüştü... Her türlü meslekten arkadaşı vardı. Hatta yargı mensuplarına, kaymakama bile özel oyun odası tahsis etmişti. Ben de o kahvehanede garsonluk yapmayı düşünüyordum. Hayatı tanımak ve çalışmak istiyordum... Bunu babam duysa canıma okurdu...

Bu düşüncemi enişteme açtığımda henüz onbir yaşındaydım ve eniştem, bunu memnuniyetle karşılamıştı. Önceki yaz tatilinde de otobüslerde gazoz satarken, fazla abartmış, arabanın hareket ettiğini fark etmemiştim. İlçenin dışında inip, evime otostopla dönüşüme de çok gülmüşlerdi...

İçimdeki bu çalışma hırsını bir türlü yenemiyordum. Üzerime bir garson önlüğü uydurup , evden habersiz o gece işe başladım... Bir arkadaşımı da görevlendirip tombala başına oturttum... Çaylar, kahveler gırla gidiyor; cebim bozuk parayla dolup taşıyordu... Bu işe tam ısınmıştım ki arkadaşımın ''Tombala...!'' diye haykırışını duydum. Yarımlık altını kapmıştık...

Boşa dememişlerdi :''Gezen tilki, uyuyan aslandan yeğdir'' diye... Harekette bereket vardı... İşte para , parayı çekmeye başlamıştı bile... Altını hemen orada bozdurup, paylaşmıştık. Ve kazandığımız paralarla yeniden ''Tombala''ya başlamıştık.

O gece , ülkemizin en büyük ''Karagöz''oynatıcısı, ''Hayali küçük Ali ''de az sonra mekanımızda, ''Sahne alacaklardı''...Yandaki büyük salon da bu amaçla küçük bir tiyatro salonu haline getirilmişti...Kahvehane değil mübarek yer, ''Kültür Sarayı ''gibiydi. Şimdi ''İki arada, bir derede kalmıştım.''Çünkü Karagöz oyunlarının ''Fanatiğiydim.''

Evimizin kömürlüğünde , az karagöz oynatmamıştım.Bu konuda da acaip ''Karizmam ''vardı.O kadar başarılıydım ki okulda lakabım:''Karagöz Mesut'a ''çıkmıştı... Tek korkum, ''Karagözü''çok seven babamın arkadaşlarıyla kahvehaneye gelmesiydi... Yaz tatilinde olduğumuz için de Ramazan geceleri oldukça renkli geçiyordu... Çalışma tempom ve ''Tombala''keyfim yüzünden zaman su gibi akıp gidiyordu...

Hayali Küçük Ali, salona gelmiş, hazırlıklarını yapıyordu. Eniştem beni hemen o büyük ustayla tanıştırdı ve bu konuda ne kadar becerikli olduğumu böbürlenerek anlattı. O da: ''-Benimle çalışmak istersen yanıma gelebilirsin ''dedi ve bana o meşhur ''Küçük Teflerinden'' birini hediye etti. Dünyalar benim olmuştu.

Tam o sırada arkadaşımın, ''-Birinci Çinkooo...!!!'' diye haykırışını duyunca ''Keleğe gelmemek için'' yanına koştum... Bu sefer de HİNDİYİ kapmıştık... Heyecanla hindiyi kucaklamıştım ki bir de ne göreyim ! Babam ve dayım kolkola salona girmiyorlar mı...?

Korkudan ve heyecandan kucağımda hindiyle kendimi ''Karagöz''perdesinin arkasına attıvermiştim... Hayali Küçük Ali, beni görünce, elimdeki hindiyle yanına oturtmuştu. Ve ben ''Acil Durumu''kendilerine arzetmiştim. Bana ''Sus...!''dedi ve yardım etmemi istedi...

Salon dolmuş ve gösteri başlamıştı... Babam beni göremiyordu. Ama ben onu perde aralığından çok net görüyordum... Gösteri, ustanın harika sunuşuyla akıp gidiyor arada bir hindinin çıkardığı garip seslere babam ve izleyiciler kahkahalarla gülüyorlardı... Usta nefis doğaçlamalarla oyunun içine beni ve hindiyi de katmıştı... Küçük çocuk seslerini bana yaptırıyor... Ben de ustalıkla doğaçlamalara ayak uyduruyordum...

''- Alli güllüüü gülllüüü....'' Salon yıkılıyor...

Tombala seansı bitmiş; oyun salonundakiler bile salonu doldurmuşlardı... Babam ve arkadaşları oyuna kendilerini kaptırmışlardı ki ben bir yolunu bulup sıvıştım. Eve geldiğimde anneme herşeyi anlattığımda çok gülmüştü. Babama söylememesi için de kazandığım paraların bir kısmıyla, ona güzel bir ''Yemeni''hediye etmiştim.

Ertesi gün babam, nereden geldiğini bile sormadan, hindiyi, afiyetle midesine indirirken bir taraftan dün geceki gösteriyi ballandıra ballandıra anlatıyor; bana da yan yan bakarak :

''-Ülen, gece sokaklarda oynayacağına gelip Karagöz'ü izleseydin, kültürün artardı kerata...! '' ...''- Hele bir hindi sesi çıkarıyordu ki adam, vallahi gülmekten geberiyordum... Kih...kiiihhh...! '' diye keyifleniyordu...

Halbuki ben, o gece ne numaralar çevirmiştim, adamcağız bilmiyordu tabi. Rahmetlik nur içinde yatsın...
 

 

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..