- Kategori
- Mizah
Karagöz Ve Hacivat yerine gölge

Siz de bilirsiniz, karşılıklı konuşmaya dayanan, bir perde de oynatılan; iki boyutlu gölge oyununa Karagöz ve Hacivat:
Karagöz ve Hacivat’ı ışık önünde oynatana hayalbaz, yardımcılarına da çırak, yardak, dayrezen, sandıkkar falan filan diyoruz...
Son yılların hayalbaz’ı, oyun kadrosunu genişletti, Karagöz ve Hacivat tan başka karakter de kadroya dâhil oldu.
Yeni karakter katılımı ile “reis ve gölge” Karagöz/ Hacivat ikilisinin pabucu dama atıldı...
Fırsatı değerlendiren kalemim sizin için bir çalışma hazırladı, karagöz ve Hacivat’tan esinlenerek; Edison’un muhteşem icadı ampul ışığında yeni bir gölge oyunu oynatmayı başardı.
Sürçülisan edersek, Karagöz ve Hacivat tan, onu sahneye koyanlardan, gerçek izleyicilerden peşinen özür dilemeyi bir borç kabul ediyor ve sahneyi aralıyorum.
Hadi buyurun ister gülün isterseniz gülerken düşünün. Beğenirseniz beni arayın yine geleyim, beğenmeseniz o zamanda söyleyin daha iyisini sahneleyeyim.
Demem odur ki bu deveyi gütmek var, bu diyardan gitmek asla yok! Öyleyse sessizce yerinize oturun perdeden gözlerinizi ayırmayın.
REİS – Hoş geldin Gölgem, boyun çok çok kısalmış gün öğle vakti mi?
GÖLGE – Hoş bulduk Reis’im, istikbal yoldaşım. Saatim yok öğlemi akşam mı bilemem sen boyumu birde güneş batarken gör, söylediklerini yer yutarsın!
REİS –Alınma be yahu, biz seninle yağan aynı yağmurda ıslanmadık mı?
GÖLGE – Ben nereden bileyim, yağan yağmurda mı, karda mı ıslandık? Hiç ıslak yanım yok ben kup kuruyum.
REİS – Gölgem, hani ben şiir okuyorum ya, “Beraber ıslandık yağan yağmurda” hani sen ıslanmamışsın kurusun yağmayan yağmurda!
GÖLGE – Reis’im gözüme güneş geliyor, sen ıslak ben kuru; ayakkabı kutusu döviz dolu ne fark eder ister yağmur ister dolu.
REİS – Gölgem dövize olan düşkünlüğünü, Diplomat olmaya ayırsaydın çarşafa dolanmazdı şimdi ipimiz…
GÖLGE – Reis Hiç duymadın mı “bir ipte iki cambaz oynamaz atasözünü.”
Karıştırdık ikimiz at ile it izini!
REİS – Dostum çok konuşuyor vıdı vıdı ediyorsun, alırım kelleni. Benim kim olduğum bilmiyor musun?
GÖLGE – Sen dövizi koy Reis kutuya, kallemi sonra kırarsın daha dün kardeşim dedin, el âlem ne der sonra…
REİS – Gölge’m mademki aynı geminin yolcusuyuz, sana el çabukluğunun faydalarından bahsetmek istiyorum.
GÖLGE – Reis’im ben el çabukluğu nedir bilmem, Deniz’e açılmaya korkarım yelken istemem. Sen başımızda ol, sizden artan bize de yeter!
REİS – Gölgem, konuşmamızı hep yemeye içmeye ayırdık, bölmeyi/ parçalamayı unuttuk!. Bize birkaç kepçe bir buldozer lazım.
GÖLGE – Reisim o kolay! BAYRAKTAR’A bir selam verirsin, o harmanın altını üstüne getirir, hatta a…na bile koyar pamuk gibi atar.
REİS – Bak şimdi şeytanlığa iyi çalıştı aklın söylediklerini yaz bir yere, unutma sakın!
GÖLGE – Reis’im unutur muyum hiç benim de kinim nefretim hazır, Tuz gölünden tuz aldım kokmasın diye tuzladıydım…
REİS – Yahu ben nasıl da akıllıyım, İçi kin nefret dolu devşirmeleri tuzlamadan kokutmadan sakladım.
GÖLGE – Reis sende iki de bir ben ben deyip durma, seninle benim aramda çok fark yok ben senin gölgenim. Güneş akşama gider ben de cebine girerim.
.
REİS – sakın ha öyle abuk sabuk bir şey yapma, Pensilvanya aynasızları peşimde cebimde görürlerse filmimizi çeker vizyona girer sonbahara
GÖLGE – Çekerlerse çeksinler eskisi bayatladı ne güzel yeni film ve tapelerimiz olur. Havuz medyası da bizden dem vurur.
REİS – Gölgem sen ayran mı içtin kafayı bulmuşsun, Yeni filmin başrolünü sana bıraktım. Bundan sonra cebime saklanmayacak kamera önüne çıkacaksın!
GÖLGE – yemin et de inanayım, yoksa inanmam ben şimdi başrol oyuncusu mu oldum?
REİS – gölgem sana gölgem demekten yoruldum, sana aynalı bir isim bulsak ne dersin?
GÖLGE – fındık kurdu desen olmaz mı ben zaten cep sodası kadar bir şeyim.
REİS – yahu sen ne yerden bitme şeysin! Fındık kurdu isim olur mu? Daha afili bir şey olmalı.
GÖLGE – Afilli dedin beyaz kolalı bir gömlek giysem, zaten beni herkes tanır. Hoca iken öyle giyerdim.
REİS – Ne alka şimdi? Sen adamı uyuz eder kafayı yedirirsin!
GÖLGE – kafa dedin de ben kelle paçayı çok severim eskiden Üvey anam Kahvaltıya kelle paça yapardı. İçine ekmek doğrar yerdik.
REİS – Sus lan sus bana kafayı yedireceksin. Seninle çok işim var çok!
GÖLGE – kalbimi kırıyorsun ya ne dedim ben de kızdın? Sen kelle paça sevmez misin?
REİS – Sevmez olur muyum, TC’nin başını yiyecek köküne kibrit suyu sıkacağım.
GÖLGE – Hani onları tabeladan sildiydin, yeniden mi yeşerdi kökleri mi var?
REİS – Ah gölge Ah sen bir ömürsün, saçlarıma ak düşürecek; yeni aldığım Jetime binmeden beni öldüreceksin.
GÖLGE – öyle söylemeyin ben sizin yerinize biner de gezerim, “Beraber yürüdük bu yollarda” diye şiir bile okurum.
REİS – Ben ne diyom sen ne konuşuyorsun, ben gidiyorum sen arkamdan tin tin gelirsin..
GÖLGE – Git gayrı yolun açık olsun, ben gelene kadar vezirler hazır olsun, evde beni bekliyor istikbal.
REİS –. En iyisi sen şimdi gir cebime, liste hazır söyleme çakmasın kimse. Yarın güneş doğunca getir 1071 rakımlı tepeye.
GÖLGE – söyleyecek söz bırakmadın bana, İmzaladıktan sonra listeyi kalemi kırma. Bu günlük böyle kapansın perde. Yine hasbıhal ederiz bir başka günde.