Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Karanfil

Karanfil
 

Karanfil farklıdır; Erkekler dişilerine ilan-ı aşk etmek için karanfil götürmezler, ne de hastalara götürülür karanfil. Bütün çiçeklerin bir anlamı vardır, bir şeylerin mesajını verir karşı tarafa. Gül aşkı anlatır, orkide zarafet ve lüksü, papatya doğallık ve saflık demektir. Ama karanfili görenin aklına hemen bir şey gelmez. Karanfil elinde pankartla dolaşmaz, karanfile önyargıyla anlam katmak da mümkün değildir. Bu yüzden belki de her şeyi anlatabilir ve belki de bu yüzden insana en çok benzer. Karanfil ilk karşılaşmanızda size hiçbir şey söylemez. Tanımak, tanışmak, bakmak, dinlemek, görmek, dokunmak, koklamak, konuşmak gerekir. Bu nedenledir ki koparılmış karanfil hiçbir şey anlatmaz. Bir demet karanfil sadece solacak bir demet karanfildir.

Karanfil ilk aldığım çiçektir, daha doğrusu bana verilen ilk çiçektir. Bir çiçekçiye yardımımın sonucu emeğimin karşılığıdır. Karanfil, çiçeklerle ilk yakınlaşmamı sağlayan, hayatıma ilk giren, annem de olsa, bir başkasına verdiğim ilk çiçektir.

Karanfil diğer çiçekler gibi buram buram da kokmaz. Yani hiçbir zaman çevreye davetkar mesajlar göndermez. Görüntüsü de anlı şanlı değildir, hiçbir albenisi yoktur. Bir çiçekçiye gittiğinizde bütün çiçekler bağırır “Beni al, beni al” diye ama karanfil sadece seni süzer. Hani neredeyse istediği “Karşılıklı, seviyeli bir ilişki”dir. Çiçekçiler bu yüzden pek sevmezler, pek alıp satmazlar karanfili. Genellikle diğer çiçeklerin mevsimi değilse “Ortalıkta çeşit olsun” diye getirir çiçekçiler. Zaten para karşılığı satılmak da pek yakışmaz karanfile. Bu nedenle bir karanfille tanışmak istiyorsanız çiçek bahçelerine, hatta en güzeli parklara gidin.

Karanfili mutlaka canlı alın, hatta çalın. Park bekçisine görünmeden çalabilmek için plan yapın. Köklerine zarar vermeden sökebilmek için sağlam bir değnek arayın. Köklerini toprağıyla beraber sarabilmek için kağıt arayın, hepsini koyabilmek için gidin büfeciden poşet rica edin. İşte buna bayılır karanfil. Onu elde edebilmek için paradan çok şey vermelisiniz. Gerekirse gömleğinizin içine sokmalısınız. Teninizin sıcaklığını hissetmesi, kokunuz, kalp atışlarınız size bağlanması için şart olmasa da, iyi bir başlangıç olacaktır.

Eve gelince saksıya dikip balkona atmayın karanfili, yada bir süsmüş gibi sizden uzak odada bir yerlere koymayın. Evde en çok neredeyseniz oraya koyun karanfili. Bulaşık yıkarken mırıldandığınız şarkının sözlerini duyabilsin ya da dışarıyı seyrederken bir yandan da onun kokusunu duyabileceğiniz pencerenin kenarına.

“Karanfil diğer çiçekler gibi kokmaz” dedim ve şimdi kokusundan bahsediyorum diye bıyıkaltı gülüşlerinizi duyar gibiyim. Gerçekten koku yayan bir çiçek değildir karanfil. Hele “geçerken uğradım, koklayım ayıp olmasın” derseniz kokabileceği izlenimi veren bir çiçeğin hayretle kokmadığını görürsünüz. Ama pencerenizin yanına koyduğunuz karanfille “seviyeli” bir ilişkiye girerseniz, yani sabahları “günaydın” deyip, açmakta sancılar çeken tomurcuğuna küçük bir buse koyarsanız, kahvaltı sonrası içtiğiniz keyif çayından birkaç kaşık da ona ikram ederseniz, sigara külünüzün tadına bakmasına izin verirseniz, “iyileşen ekonomik değerlerin tabana yayılmasından” ve “midenizdeki yanmadan” söz ederseniz ve kafanız uyuşursa o muhteşem “buruk, baharatlı ve tatlı” kokusunu çok geçmeden duyabilirsiniz.

“Kafanızın uyuşması” lafını biraz iddialı söyledim galiba. Haklısınız fikirlerinizle çok da ilgili değildir karanfiller. Daha çok sizin ilginizle ilgilidirler. Bu yönleriyle kız çocuklarına benzerler daha çok. Ama çocukluktan çıkmış, ergenliğin ilk adımlarındaki genç kızlara. İlgiye ihtiyaçları olduğunda ve ilgilenildiklerini hissettiklerinde ne arsızlık yaparlar ne de huysuzluk. Sizleri dinlemeleri de konunun değil, ilginin çekiciliğindendir. Onlar gibi hafif ürkek, hafif mahcup.

Çiçekçi değilim, çiçeklerin dillerinden de anlamam; inanmam da zaten. Yani ben “Çok hoşsun, davetkar mesajlarını aldım, seninle güzel vakit geçirebiliriz” niyetiyle bir hercai menekşe yolluyorsam da karşı taraf “Ben ilişkilerde duygusallığı ön planda tutarım, aşk ve saflık benim karakterimdir” diye anlarsa çiçekler hoş bir iletişim aracı olmayabilir. Bana göre çiçek çiçektir, onlara gereksiz anlamlar yüklemenin bir gereği de yoktur. Karanfil de zaten o klişe laflardan hiçbirini söylemez. Yalnızca ilginizin karşılığını en iyi o verir.

Yeni arkadaşınıza, size alışmış, ilginizden yaprakları parlamış, üzerinde çiçekleri ve tomurcukları olan karanfilinizi hediye edin. Kuraldır; arkadaşlar birbirlerine gösterdikleri veya göstermek istedikleri ilgiyi onların hediyelerine gösterirler. Bir ay sonra arkadaşınızın evine karanfilinizi görmeye gidin. Karanfiliniz ilgiden şımarmış gülümsüyorsa ne yapacağınıza karışmak istemem. Ama karanfiliniz, tarafınızdan kurtarılmak için dört gözle size bakıyorsa alın karanfilinizi hem çiçeğinizi hem de kendinizi kurtarın.

 
Toplam blog
: 11
: 688
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Orta yaşlı bir emekliyim. Okumayı, spor yapmayı ve muhabbet ortamında içki içmeyi severim. Türkiye'n..