- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Su savaşları kapıda
Yaşadığımız çağda veya günümüzde gün geçtikçe su stratejik bir sorun olarak kapıda bekliyor.
Etopya'da, Bengal'de, Mısır'da, Çin'de su kıtlığı yüzünden büyük anlaşmazlıklar yaşanıyor. Bu sorun uluslar arası boyutta bile git gide gerginliklerin artmasına neden oluyor. Suriye ile İsrail'in paylaşamadığı Golan Ovası, kurak bir bölgede yer altı su haznesi. Fırat Nehri üzerinde inşa ettiğimiz barajlar ülkemizle Suriye arasında tartışma konusu. Bu sorun dünyanın bir çok ülkesinde büyük huzursuzluklara yol açmaktadır. Akarsuların debilerinin azaltılması da veya kısmen de olsa yataklara su bırakılması hızla kapıya dayanan bu sorunu çözmeyecek. İndus nehrinde son dört yılda su seviyesinin en düşük seviyede seyretmesi bu bölgede ekilen buğdayda ürünün % 40'ın altına düştüğü göz önüne alınırsa yavaş yavaş bu sorunun yüksek sesle kapıya dayandığını göstermektedir. Oldukça büyük sorsıntılara yol açacak bu durum önümüzdeki yıllarda yaşayacağımız en büyük sorunların başında (su kıtlığı) olacaktır. Dünyada yer üstü ve yer altı suların gittikçe azaldığı göz önüne alınırsa bazı ülkeler yakın bir zamanda tarımdan vazgeçmek zorunda kalcaklardır.
Çin bu sorunlar yüzünden politikasını değiştirdi. Burada en çok suyu kentler ve endüstri tüketiyor. Bu ülkede tarım arta kalan suyla idare ediyor. Bunun sonucunda tarım üretimi hızla azalıyor. Aşırı nüfusa sahip olan Çin'de her yıl suyu çekilen binlerce kuyu terk ediliyor. Yer altı su seviyesi sürekli düşüyor. Yani sular tükeniyor ve bu ülkede yeni açılan 200.000'in üzerinde kuyu da yavaş yavaş kuruyor. Düşünün yüzmilyonlarca Çinli nüfus susuz kaldığında ne olacak. Ülkemizin de bazı bölgelerinde bu durum çok ciddi sinyaller veriyor.
Dünyada nehirlerden ve yeraltı suyundan sondajlarla çekilen suyun % 70'i tarımda, % 20'si endüstri'de kullanılyor. % 10'unu insanlar içme ve diğer kullanma ihtiyaçlarında tüketiyor. Sıcak iklime sahip ülkelerde kuraklık tüm dünya yı doğrudan etkileyebilir.
Uzaydan çekilen fotograflara bakıldığında kentlerimiz, dikkat edin planlı büyüyen demiyorum.. şişen kentler diyorum. En verimli toprakları, sulak alanları, yer altı su havzalarını hastalıklı ölümcül bir virüs gibi kemiriyor, tüketiyor. Bir başka sorun da tarım üretiminde bilinçsizce kullanılan gübre ve diğer zirai ilaçların yer altı sularının kirletmesi. Öyle ki bu durum kuzey ülkelerinde bile içme su rezervlerini tehdit altına almış durumda. Kentlerin ve diğer irili ufaklı yerleşim merkezlerin önemli bölümünün atık suları nehirlere deşarj ediliyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında tahıl ekilen toprakların yüz ölçümü kişi başına 0,24 hektardan 0,12 hektara düştü. Dünyada dengeleri bozacak öncelikli sorunların başında su kıtlığının olacağı akıllara kesinlikle kazınmalıdır. Bu durumu görmek için tarihin geçmiş sayfalarına bir göz atmak yeterli olacaktır.