Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '11

 
Kategori
Sinema
 

Karanlıklar ondan sorulur: John Carpenter

Karanlıklar ondan sorulur: John Carpenter
 

John Carpenter


Korku sinemasına yaptığı katkılar ile tanınan Carpenter, çok başarılı başladığı kariyerinde, zaman zaman düşüşler yaşadı. “Halloween”. “Sis-The Fog”, ”13.Bölgeye Saldırı”, ”New York’tan Kaçış” gibi korku ve fantastik türünün baş yapıtları arasında sayılan filmlere imza atmış olan usta yönetmen son yıllarda gittikçe açılan aralar ile film çevirmeye başladı. On yıl aradan sonra yaptığı “Koğuş” vizyona girerken, ustanın sinematografisine göz atalım 

DARK STAR-KARANLIK YILDIZ (1976) Gelecek yıllarda efsanevi “Alien-Yaratık” filminin senaryosunu yazacak olan Dan O’Bonnon tarafından yazılır. Carpenter’ın USC de eğitim esnasında çektiği kısa filmin, dört yıllık çalışma sonunda uzun metrajlı versiyonu olur. Bir çeşit uzayda geçen “Godot’yu Beklerken” olan film Stanley Kubrick’in iki baş yapıtı olan “2001-Uzay Macerası” ve “Dr.Strangelove” dan esintiler taşır. Kötü niyetli uzaylı, bomba ile yapılan “düşünüyorum öyleyse varım” tarzı varoluşçu diyaloglar yönetmenini ilk uzun filmini bir uzay parodisine dönüştürür. 

ASSAULT ON PRECINCT 13-13.BÖLGEYE SALDIRI(1977) Carpenter’ı sinema dünyasına tanıtan, hatta bir çokları için en iyi filmidir. Hayranı olduğu Howard Hawks’ın ünlü klasiği “Rio Bravo”nun Los Angeles versiyonu olarak bilinen film, silahlı bir saldırının şiddetini yansıtan kareleri ile hafızlara kazınır. Terörist bir grubun ağır silahlar ile LA dışında bir polis karakoluna yaptıkları baskın şiddete eşlik eden müziği, soğuk atmosferi ile tarihe geçer. Dondurma alan küçük kıza acımasızca ateş eden terörist sahnesi unutulmaz. 

EYES OF LAURA MARS-LAURA MARS’IN GÖZLERİ (1978) Hitchcock esintileri taşıyan gerilimin tepe yaptığı bir TV filmi olur. Sürpriz finali, filmin gerilim atmosferini ustaca tamamlar. Daha sonra Irwin Kershner tarafından sinemaya uyarlandı. 

HALLOWEEN-CADILAR BAYRAMI (1978)- Tüm zamanların en iyi korku klasikleri arasında sayılır. İllinois’te sessiz, sakin bir kasaba doğa üstü güçlere sahip Michael Myers tarafından kana bulanır. Carpenter tarafından bestelenmiş özgün müziği yanında korkunun son derece klasik öğeler (açık pencere, uçuşan perde, aniden kapanan kapı gibi) üzerinden hissettirildiği çağdaş efekt bombardımanlarından uzak mütevazi bütçeli bir klasik olur. Jammie Lee Curtis çığlık kraliçesi olma yollarını açan film zamanla, seriye dönüştü. İlk ikisinin senaryosunu yazan Carpenter sayesinde, Michael Myers kültleşen bir psikopat katil oldu. En son Rob Zombie tarafından tekrar ele alınan bu kült seri, tekrar yenilenen öyküsüyle çevrilir. 

ELVİS (1978) En sıra dışı Carpenter filmi olarak bilinir. Elvis Presley’e saygı duruşu niteliği taşıyan filmde Carpenter sonra iki önemli film yapacağı genç Kurt Russell ile ilk kez çalışır. Sade hiçbir özellik taşımayan bir film olarak bir film olarak anımsanır. 

THE FOG-SİS (1980) California Antonio Bay kasabası, 100 yıl önce gemilerini batıran kasaba halkından intikam için geri gelen altı korsanın şiddeti ile sarsılır. Atmosfer, müzik ve şok motiflerin ustaca harmanlandığı önemli bir korku klasiği daha olur. Filmin gerilim dolu atmosferi kasabanın doğa güzelliği ve yumuşak caz nağmeleri ile hoş bir tezat yaratır. 

ESCAPE FROM NEW YORK-NEW YORK’TAN KAÇIŞ(1981) Dünyanın sonu ile ilgili karanlık ve etkileyici bu aksiyon, “Mad Max” başta olmak üzere türünün bir çok filmine ilham kaynağı olur. Snake Plissken rolünde Kurt Rusell’ı kült bir kahramana dönüştüren film, post apokaliptik bir New York tasarımı ve her yerden çıkan sürpriz tehlikeler ile Carpenter yaratıcılığının en güzel örneklerinden olur. 

CHRİSTİNE-KIRMIZI ARABA (1983) Stephan King’in katil kırmızı arabasını beyazperdeye uyarlarken şiddeti mümkün olduğu kadar orta seviyede tutar. Sonuç bir Disney yapımı filme dönüşür. 

THE THING-ŞEY (1982) Christian Nyby’nin 1952 yılı filminin 15 milyon dolara mal olan tekrarı. Antarktika’da bir istasyonda görev yapanların hayatını cehenneme çeviren yaratığın öyküsünde şiddet ve kan tavan yapar. Bol kan ve canavarlık, Carpenter tarzıyla çok uyum göstermez.Teknik ve efektler açısından kariyerinin en kusursuz yapımlarından birisi olması başarıyı getirmez. Ondan alışılmadık bir efekt bombardımanı, şekil değiştiren vücutlar seyircisi tarafından Carpenter ruhuna ihanet olarak görülür. Film yıllar sonra DVD piyasasında tekrar keşfedilir ve sevilir. 

STARMAN-YILDIZ ADAM (1984) Genç bir dul ile uzaylı bir adamın aşk öyküsü oldukça sofistike bir Carpenter çıkartır karşımıza. Sorun önceki iki filminin uğradığı başarısızlık sonrası bu kez Hollywood ölçülerinde yetişkinler için bir ET öyküsü doğurmuştur. 

BIG TROUBLE IN LITTLE CHINA-ÇİN’DE BÜYÜK BELA (1986) Western, Kung Fu, fantezi ve gerilim karışımı tuhaf tatlı kokteyl ortaya çıkarır. Hong Kong tarzı aksiyon filmlerine bir göndermedir, henüz bu türe alışkın olmayan Batı seyircisi filmi sevemez. Sorun bir kez daha karanlık Carpenter ruhunun eksikliğinde düğümlenir. Film hem gişede hem de eleştirmenler cephesinde sınıfta kalır. Usta bir daha büyük stüdyolar ile film yapmamaya yemin eder. 

PRINCE OF DARKNESS- KARANLIKLAR PRENSİ (1987) Carpenter tekrar başlattığı düşük bütçeli filmler döneminin ilk filmi olur. Los Angeles’ta terk edilmiş bir kilisede şeytanın yeniden doğuşunu bilimkurgu ve korku karışımı bir anlatımla kurgular. Solucanlar, böcekler, tahta kuruları ile yetmişli yıllara yaptığı göndermeler, iyilerin kötüler tarafından kuşatılması gibi Carpenter’dan alışılan tüm unsurları bir araya toplayan, en iyi filmlerinden olur. 

THEY LIVE-YAŞIYORLAR (1988) Dünya fark etmeden uzaylıların istilasına uğramıştır sadece özel gözlük takanlar yabancıyı tanıyabilir. Uçuk bir fikri son derece tutarlı, politik göndermeli bir hikayeye dönüştürür. Evsizler, işçi sınıfı insan, iktidar ve medya yöneticileri dünyaya gizlice sızmış uzaylılardır.İnsanlar bilinçdışı resimler ile kanunlara uymaya, evlenmeye ve üremeye itilmektedir. 

MEMOİRS OF AN INVISIBLE MAN-GÖRÜNMEYEN ADAMIN MACERALARI (1991) İki ucuz filmin başarısından sonra paranın cazibesine dayanamayan Carpenter bir kez daha büyük bütçeli film yapar. Chevy Chase’li fantastik bir komedi beğenenler ve beğenmeyenler eşit sayıda dağılır. 

IN MOUTH OF MADNESS-ÇILGINLIĞIN ÖTESİNDE(1994) Sam Neill ortadan kaybolan bir korku roman yazarını araken kendisini büyü ve ölüm dolu fantastik dünyada bulan sigortacıyı oynar. İronik bir şekilde Luis Bunuel ve H.G.Lovecraft’ıbirleştiren film olarak etiketlenir. 

VILLAGE OF DAMNED-LANETLİLER KASABASI (1995) 1960 yapımı aynı adlı bilimkurgunun yeni çeviriminde bir kez daha çuvallar, sıradan bir yönetmenin yapabileceği kadarını yapan Carpenter eleştirmenler tarafından yerden yere vurulur. 

1996’da Kurt Russel’ın Snake Plissken’i canlandırdığı New York’tan sonra bu kez aynı karakter ”Los Angeles’dan Kaçış” da karşımıza çıkar. Deprem ile yerle bir olmuş bu kentte, kıyamet sonrası satirik ve hareketli bir aksiyon filmi yapar Carpenter. İlkinin gölgesinde kalan bir devam film olur. 1998’de James Woods ile yaptığı western ve vampir kırması “Vampirler” kötü olmamakla birlikte, yenilik getiren, ondan beklentileri karşılayacak bir film olmaz. 2001’de yaptığı “Mars’ın Hayaletleri”nde 2176 yılından western, zombi karışımı bir aksiyonu bu kez Mars’ta kurgular. Sıradan bir B sınıfı film olur.11 yıl aradan sonra yaptığı “Koğuş” eski bir yönetmenden eski usul bir korku filmi olur. Geleneksel klişelerini arka arkaya sıralayan usta yönetmen, bir akıl hastanesinin klostrofobik ve paranoyak havasını başarı ile yansıtır. 

Howard Hawks’a öykünen yetenekli Carpenter yarı yolda bozguna uğrar, yaratıcılıktan uzak yaptığı hatalı seçimler nedeniyle ruhsuz bir üretmene dönüşür. Yine de korku ve gerilim türüne yaptığı yaratıcı katkılar onu son elli yılın en iyi yönetmenlerinden birisi olarak sayılmasına yeter. 

 
Toplam blog
: 223
: 1093
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

İzmir’de doğdu. Viyana Tıp fakültesini bitirip doktor ünvanını aldıktan sonra Genel Cerrahi ihtis..