- Kategori
- Ekonomi - Finans
Karl Marx düştü aklıma

Bizim kuşağın kült önderlerinden biriydi Karl Marx. Yeni yetme çağlarımızda düşünce hayatımızın kilometre taşlarındandı. Kitaplarını eline alıp da okuyup anlamaya çalışmayan yoktu çevremde. Hayata dair bazı notlar almıştım kendim için. Zamanla düşünce hayatım kendine göre bir şekil aldı haliyle. Ama üzerimde belki de o dönemin de etkisiyle derin izler bıraktığını söyleyebilirim. Bütün düşüncelerine katılmıyorum ama bu her dediğini de reddetmemi gerektirmiyor tabii ki.
Gazetede bir yorum yazısı okudum geçenlerde Karl Marx'ın işçilerle ilgili düşünceleri hakkında. Sayın Enver MIHÇIOĞLU, günümüz ekonomisinin halleri ile Marx'ın düşüncesini karşılaştırıyordu Dünya gazetesinde. Kaç gündür düşünüyorum üzerinde. Hak verdim.
Ekonomiden hiç anlamam, akademik ve teorik bilgim de sıfırdır, piyasalarla tek ilgim aradığım parfümü hangi mağazada bulabilirimle sınırlı. Bilimsel bilimsel yazamayacağım yani.
Neyse. Ne diyordu Karl Marx? Kapitalist sistem işçilerin aleyhine olan ve işçiyi gün geçtikçe yoksullaştıran bir sistemdi. İşçi yoksullaşırsa piyasalarda talep düşecek fakat arz artmaya devam ettiği için üretim fazlaları ortaya çıkacaktı. Bu artış sistemin çöküşüne kadar uzanan bir dizi olaylara neden olacaktı.
Marx'ın bugünün ekonomi dünyasında Çin faktörü ile ilgili bir öngörüsünü hatırlamıyorum, benim vaktiyle okuduğum kitaplarında yoktu, varsa ben de öğrenmek isterim.
Bugün bütün dünyada üretim sektörü Çin'e kaymış vaziyette. Çeşitli nedenlerle firmalar fabrikaları Çin'e taşıyor. Bizde bile piyasaya Çin malları hakim. Kalitesini tartışacak değilim, olayların sonuçları daha önemli. Buradaki fabrika kapanıyor, işçi işinden ve gelirinden oluyor. Ama piyasalara ürün akışı devam ediyor. Alım yapamayan bir kitleye ürün satılmak isteniyor. Parası olmayan adam nasıl alışveriş yapar? Sayın Mıhçıoğlu'nun da yazdığı gibi burada devreye finansal kredi sistemi giriyor. Kişiler olmayan paralarıyla olan ürünü satın almaya başlıyor. Marx açısından bakarsak işçi yoksullaşmış, kendini batıran bir sistemin içine girmiş vaziyette. Kredi kartları, bireysel krediler kişisel ekonomi düzenleme becerisini gösteremeyen bireylerde yıkıma yol açıyor. Ekonomi piyasalarında bireylerin yıkımı sitemi çökertebilecek bir ivme bulabilir. En son örneğini Amerikan Morgate piyasalarında yaşanan durumda gördük hatırlarsanız. Günümüzde üretim ikinci plana düştü, aslolan tüketim artık. Ürünlerin fiyatı birkaç yıl öncesine göre oldukça düştü, cep telefonları, pc ve diğer yüksek teknoloji ürünlerini hatırlayın.Fiyatlar düşse bile alım gücü olan insan azaldı. Üretemeyen, piyasalara bir değer sunamayan insanlar nereye kadar tüketici olabilir ki? Sistem, kendini yoketme safhasına geçerken esas mağdur olan işçi kesimi, çalışacağı fabrikalar taşınmaya başladığı için gittikçe yoksullaştı.
Kredi kartı afları, faiz indirimleri, telekom şirketlerinde çeşitli kampanyalarla borç miktarında düzenleme yapılmaya çalışılması gibi yakın zamanda yaşadığımız olaylar aslında sistemin çöküşünü önlemeye yönelik. Tüketici düzeyinde alınmaya çalışılan bu tedbirler büyük finans piyasalarında, ülke ekonomileri düzeyinde de benzer şekillerde uygulanmaya çalışılıyor. Sistem tüketicinin, tüketici de eve çalışıp para getiren işçinin kazancına dayanıyor çünkü. İşçinin çalışacağı fabrika olmazsa kazanç da olmaz. İşçi olmazsa mühendis de olmaz. Mühendis olmazsa sanayi de olmaz. Sanayi olmazsa yan sanayi de olmaz. Hizmet sektörü de turizm sektörü de olmaz. Hepsi birbirinden destek alıp gelişen şeyler.
Evde oturup oje sürerken aklıma düştü işte Karl Marx. Böyle düşünürler farklı konularda çok zıt şeyler söylemiş ve düşüncelerine temelde katılmıyor bile olsak zaman geliyor bazı konularda ''haklıymış'' diyebiliyoruz. Kelimeler farklı olsa da anlatılmak istenen aynı aslında. Serbest piyasa koşulları kendi şartlarıyla gelişiyor. Sistemde tökezleyenlerin sitemi çökertmemesi için eninde sonunda yetkili kurulların ufak da olsa müdahalesi oluyor.
Açıp bir kez daha okuyayım Marx'ı. Friedrich Hayek'i de bulmam lazım.
Öf!
Gazetede bir yorum yazısı okudum geçenlerde Karl Marx'ın işçilerle ilgili düşünceleri hakkında. Sayın Enver MIHÇIOĞLU, günümüz ekonomisinin halleri ile Marx'ın düşüncesini karşılaştırıyordu Dünya gazetesinde. Kaç gündür düşünüyorum üzerinde. Hak verdim.
Ekonomiden hiç anlamam, akademik ve teorik bilgim de sıfırdır, piyasalarla tek ilgim aradığım parfümü hangi mağazada bulabilirimle sınırlı. Bilimsel bilimsel yazamayacağım yani.
Neyse. Ne diyordu Karl Marx? Kapitalist sistem işçilerin aleyhine olan ve işçiyi gün geçtikçe yoksullaştıran bir sistemdi. İşçi yoksullaşırsa piyasalarda talep düşecek fakat arz artmaya devam ettiği için üretim fazlaları ortaya çıkacaktı. Bu artış sistemin çöküşüne kadar uzanan bir dizi olaylara neden olacaktı.
Marx'ın bugünün ekonomi dünyasında Çin faktörü ile ilgili bir öngörüsünü hatırlamıyorum, benim vaktiyle okuduğum kitaplarında yoktu, varsa ben de öğrenmek isterim.
Bugün bütün dünyada üretim sektörü Çin'e kaymış vaziyette. Çeşitli nedenlerle firmalar fabrikaları Çin'e taşıyor. Bizde bile piyasaya Çin malları hakim. Kalitesini tartışacak değilim, olayların sonuçları daha önemli. Buradaki fabrika kapanıyor, işçi işinden ve gelirinden oluyor. Ama piyasalara ürün akışı devam ediyor. Alım yapamayan bir kitleye ürün satılmak isteniyor. Parası olmayan adam nasıl alışveriş yapar? Sayın Mıhçıoğlu'nun da yazdığı gibi burada devreye finansal kredi sistemi giriyor. Kişiler olmayan paralarıyla olan ürünü satın almaya başlıyor. Marx açısından bakarsak işçi yoksullaşmış, kendini batıran bir sistemin içine girmiş vaziyette. Kredi kartları, bireysel krediler kişisel ekonomi düzenleme becerisini gösteremeyen bireylerde yıkıma yol açıyor. Ekonomi piyasalarında bireylerin yıkımı sitemi çökertebilecek bir ivme bulabilir. En son örneğini Amerikan Morgate piyasalarında yaşanan durumda gördük hatırlarsanız. Günümüzde üretim ikinci plana düştü, aslolan tüketim artık. Ürünlerin fiyatı birkaç yıl öncesine göre oldukça düştü, cep telefonları, pc ve diğer yüksek teknoloji ürünlerini hatırlayın.Fiyatlar düşse bile alım gücü olan insan azaldı. Üretemeyen, piyasalara bir değer sunamayan insanlar nereye kadar tüketici olabilir ki? Sistem, kendini yoketme safhasına geçerken esas mağdur olan işçi kesimi, çalışacağı fabrikalar taşınmaya başladığı için gittikçe yoksullaştı.
Kredi kartı afları, faiz indirimleri, telekom şirketlerinde çeşitli kampanyalarla borç miktarında düzenleme yapılmaya çalışılması gibi yakın zamanda yaşadığımız olaylar aslında sistemin çöküşünü önlemeye yönelik. Tüketici düzeyinde alınmaya çalışılan bu tedbirler büyük finans piyasalarında, ülke ekonomileri düzeyinde de benzer şekillerde uygulanmaya çalışılıyor. Sistem tüketicinin, tüketici de eve çalışıp para getiren işçinin kazancına dayanıyor çünkü. İşçinin çalışacağı fabrika olmazsa kazanç da olmaz. İşçi olmazsa mühendis de olmaz. Mühendis olmazsa sanayi de olmaz. Sanayi olmazsa yan sanayi de olmaz. Hizmet sektörü de turizm sektörü de olmaz. Hepsi birbirinden destek alıp gelişen şeyler.
Evde oturup oje sürerken aklıma düştü işte Karl Marx. Böyle düşünürler farklı konularda çok zıt şeyler söylemiş ve düşüncelerine temelde katılmıyor bile olsak zaman geliyor bazı konularda ''haklıymış'' diyebiliyoruz. Kelimeler farklı olsa da anlatılmak istenen aynı aslında. Serbest piyasa koşulları kendi şartlarıyla gelişiyor. Sistemde tökezleyenlerin sitemi çökertmemesi için eninde sonunda yetkili kurulların ufak da olsa müdahalesi oluyor.
Açıp bir kez daha okuyayım Marx'ı. Friedrich Hayek'i de bulmam lazım.
Öf!