- Kategori
- Gündelik Yaşam
Karşılıklı oynanan edebi bir yapıt. Dostlar tiyatrosu.
Kapıyı açtım. Habersiz gelmişti. Kapıdan uzattı kafasını, “Ne o hala çalışıyor musun?” dedi.
Belki fazla oturmaz diye düşünerek, “gelsene biraz laflarız” lafı çıktı ses tellerimden; isteksizliğimin belli olmamasını umarak. Yüzü yere bakıyor, gözleri, başımın biraz üstünü nişanlıyordu. Başını azıcık eğse, göz göze gelecektik. O zaman da sağa sola oynatacaktı onları biliyordum. Son olaydan sonra gözlerini bir türlü görememiştim.
Halbuki bizler dosttuk. Dostlar göz göze gelemez miydi? Kaçırılan gözler, diyalogumuzu kesintiye uğratan yapaylığın kanıtı olmuştu. İçimizde var olan, dostluğumuzu ve samimiyetimizi ölçen çift kollu terazinin diğer tarafa eğildiğini hissediyordum ister istemez. Ya karşı taraf için durum neydi?
Konuşmalarımız biraz tutuk, söylemek zorunda kalınan sözlerin klişeliğini yaşayan bir halimiz vardı. Biliyordum, şimdi benden bir ricada bulunacak. Yoksa arar mıydı beni yeniden?
Yıllardır süren tanışıklığım sürecinde en iyi dostum diye nitelendireceğim bir kişi hakkındaki düşüncelerimi değiştiren süreci anımsamaya çalışıyorum.
Aslında yavaş yavaş oluşan bir tespitti bu. Her adımda biraz daha fazla, üst üste biriken parçalar şeklinde ve şimdi tamamen birikmişti işte.
Rahatsızlığımı üst sınıra çıkartan neydi?
Bunların yanıtı çok çeşitli olabilir bu yazıda. Bunların tümünü birden içene alacak iki önemli unsur var gördüğüm.
Birincisi “verilen sözlerin çiğnenmesi” ya da “tutulmaması”, diğeri “rahatsızlıkların karşılıklı konuşulamaması”.
Tutulmayan sözler, başlangıçta pek önemsenmez dostlar arasında. Sözü bile edilemez.
Ardından diğeri yapar aynısını. Misilleme yaparcasına. Sonra, her biri çiviyi çakan çekiç gibi iner sırasıyla.
Bu durumda dostluğu kurtaracak bir girişim gereklidir. Fakat bir türlü adım atılamaz karşılıklı.
O da rahatsızlığını kolayca söyleyebilmektir. Yukarıdaki ikinci unsur olarak yazdığım gibi.
Taraflar için önemli görülen dostluklarda, bu iki unsur bir türlü inşa edilemezse, sonuç bellidir. Ya geçiştirilen diyaloglar yaşanır, dostlar arasında her iki tarafın oynadığı bir sahnede; ya da dostluklar yitirilir eninde sonunda, çoğumuzun yaşadığı gibi.
Resim : Jacques-Louis David, Sokrates’in zehir ile ölümü.
Yazdıklarıma ek: 11.05.2007
Misillemeler karşılıklı bir anlaşmanın sonucuysa, kuvvetlendirebilir dostlukları. "Tutulmayan sözler" ve "karşılıklı rahatsızlıkların konuşulmaması" ise derin denizlerde birbirlerini dibe çekmeklerdir. Heyecanlı olabilir ama öldürücü de olabilir. O zaman başka dostluklarda arabiliriz dengeyi. Dibe çeken değil, yüzeyde kalmasına yardımcı olan dostluklarda.