Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Temmuz '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kaş yerinde ağırdır

Kaş yerinde ağırdır
 

Üzerinden iki hafta geçmiş bir Kaş tatili sonrası bu yazı da nerden çıktı diyebilirsiniz. Bu yazıyı okuyanların çoğu benim nerede ne yaptığımdan habersiz olduğu için bu kaygıyı duymayacaklardır ama duyanlar için şunu söyleyeyim ki, sıcağı sıcağına yazmak istemedim. Zira hem hakikaten çok sıcaktı, hem de çok erken; birşeyler yazmak için. Demlenmiş anıları yazıya dökmenin tatminkar keyfini, taze anıların ince hüznüne tercih ettim. Bir de çok yazasım yoktu aslında. Zira tüm dizilerde Kaş’tan bahsedilmeye başladı, bahsedildikçe Kaş ünlü dolmaya başladı. Kaş ünlü dolunca biz ünsüzlere nefes alacak alan kalmayabilir. Dolayısıyla bu yazıda ünlü ve ünsüz harfler kullanılarak sadece ünsüzlerden bahsedilecek, alfabemizde çoğunluğu oluşturan ünsüzlerin ünlü azınlık karşısındaki duruşu bir kez daha vurgulanarak ülkemize özgü bir çoğulcu demokrasi anlayışı beyaz sayfamızın üzerine tezahür edecektir. Tatil yazısı deyince beklenti  doğal olarak sıcak, kum ve güneş’ten bahsedilmesi oluyor, lakin Kaş’ta ilk iki günümüz öğleden sonraları , kısa bir süreliğine de olsa, yağmur altında geçti. Bir senedir bu tatili bekleyen insanlar olarak damlaları görünce içimizden bardağın hangi tarafına bakalım muhakemeleri yapmaya başladık tabii. Öğlene doğru şiddetli bir şekilde üzerimize yağmaya başlayan yağmur damlalarının bir saat içinde seyrekleşmesi ve güneşin tekrar yüzünü göstermesiyle birlikte önce bardaklara, sonra bardakların boş tarafına doğru yoğunlaşmaya ve nihayetinde bardaklar boşaldıkça doldurmaya başladık. Ve bir tatil böyle geçti...

Diyerek özetleyebileceğim bir tatil olsaydı bunu karalama defterime (http://umutcanceppioglu.blogspot.com/) koyardım muhtemelen ama en az bir paragraflık yeri daha var bu tatilin. İkinci günden sonra güneş tamamen açtı ve bir daha hiç kaybolmadı. Sonrası deniz, çakıl ve güneş. Şöyle bir toparlayacak olursak, tertemiz denizi, huzur verici sakinliği, küçük kasaba sevimliliği, eskiden beri bildiğimiz ve  bunun yanında yeni keşfettiğimiz koyları, bize radioparadise’ı keşfettiren Volkan’ı, Demre’de tahta çekiçlerle giriştiğimiz mavi yengeç’i, aynı mekanda öğretmenleri eğlendiremeyen ama kız arkadaşlarımıza göbek attıran canlı müzik grubu, Büyükçakıl'a Woodstock festivalinden henüz dönmüş gibi duran Mehmet abisi, Kekoka ve diğer koylara yaptığımız iki tekne gezisi, olympos mocampta mideye indirdiğimiz ekmek arası köftesi, Kaş'ın en güzel koyunda saklı yaşayan Lütfiye teyzenin muazzam gözlemesi  ve arkadaşlar, sohbetler, gülüşler, dinlenişler, susuşlar, uzaklaşışlar, tekrar biraraya gelişler, kurulan hayaller ve sonunda gerçeğe dönüşleriyle bir Kaş tatilini daha bitirmiş olduk. Sonunda atladık otobüse ve İstanbul’un yolunu tuttuk yine.

Bu seneki tatil projem ev almaktı (http://blog.milliyet.com.tr/tatil-biterken---/Blog/?BlogNo=260493 yazımdan diğer tatil projelerime ulaşabilirsiniz). Bir ara, tüm zamanların klasiği olan, herşeyi bırakıp buraya yerleşelim düşünceleri de kafamdan geçmeye başlamıştı ki, kafamdan yaptığım birkaç basit toplama, çıkarma işlemi sonucu her iki projeyi de orada bıraktım. Sonuçta hayat toplama ve çıkarmadan ibaret değil. Hayat çok değişkenli bir denklem ve ben bunca karmaşık denklemler arasında x=y basit denklemindeki  y'sini bulmuş olan bir x'im. Çok değişkenli denklemlerin çekiciliği benim bu basitlikte mutlu olduğum gerçeğini görmemi bazen gölgeliyor olsa da, bu durum en fazla bir tatil boyu sürebiliyor.  Ve bir tatil daha takvimlerde sona ererken Robert Frost'un sözleri geliyor aklıma : " Hayatta öğrendiğim herşeyi üç kelime ile özetleyebilirim: Hayat devam ediyor..."

Bu arada, bu sene Kaş’ta yaşlandım. 33’ü de bitirmiş olduk. Hayat devam ediyor. Hadi bakalım...

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara