- Kategori
- Deneme
Kategori'ye sığmayan, ben ne bileyim yazısı

Kardan adamlar sokağı
Adam arabasını dükkanın önüne park ediyor. Ben de bekliyorum. Tam kilitleyip gidecek
“Beyefendi” diye sesleniyorum.
“Buyurun” diyor. Biraz ters.
“Şu dükkanın sahibinden izin almanız gerekmez miydi” diye soruyorum.
“Beş dakika sonra geleceğim” diyor.
Yani soru başka, cevap başka.
Cevap “Araba ne kadar burada kalacak” sorusunun cevabı.
Soru: Bir insanlık, kibarlık, medeniyet hatırlatması.
Markete gidiyorum.
“Ekmek var mı” diyorum.
Benim beklediğim cevap: “Var” veya “Yok”
“Sen kimsin” diyor bana.
“Nerde oturuyorsun”
“Sen muhtar mısın? Bakkal mısın?” diyorum.
Ortam geriliyor. Kızıyor bana. Ve anlatıyor: Birileri ekmek ayırtmış ama o saate kadar almamış. Onun için soruyormuş. Yani bilmiyor. “Var” mı desin “Yok” mu.
“Kaç tane” diye soruyor.
“iki” diyorum
Çok büyük bir iyilikte bulunur tavırlarında
“Al” diyor
Ben de almıyorum.
Arkamdan mırıldanıyor.
“İnsanlara iyilik yaramıyor.”
İyilik değil, elde kalmasın istiyor
Taksi dolmuşa biniyorum
Konağı geçiyorum
Fevzi paşa
“Müsait bir yerde” diyor arkadan biri
Araba hareket ediyor
On metre gitmeden
İkinci vitese geçmeden
“Müsait bir yerde” diyor yine biri
Şoföre bakıyorum oralı değil
Diğer yolcular aynen
Aklım karışıyor
“Normal mi bu?” diye soruyorum kendime
“Beş dakika sonra geleceğim” diyor içim
Abondone – Kroki – Knock out oldum
Ayarım kaçtı
Soru cevap olarak bile anlaşamıyoruz artık.
Ben de uyduruk adreslere gönderiyorum sorularımı.
Bedenim sağlıklı ruhum verem.
Bir oyunun dışındayım.
Ne içeri girebiliyorum ne dışarı çıkabiliyorum.
Ruhum acıdan parçalanırken, kaygısız gibi görünmeye çalışıyorum.
Bazen kendime
“Ağlama küçük çocuk” diyorum.
“Ağlama”
“Hadi uyu” diyorum.
“Uyanınca hepsi geçecek.”
Uyuyorum, uyanıyorum her şey aynı.
Kendimi kandırıyorum.
Seviyorum, umut işte…
Olmayacağını bile…
Küçücük mutlulukları toplayıp biriktiriyorum,
ileride benim de büyük bir mutluluğum olsun diye.
Geriye dönmeden,
hiç beklemeden,
nereye gittiğimi bilmeden.
öylece yürüyorum
Bir SÜRÜ insan
Martıları ne zamandır görmüyorlar
Ne zamandır görmüyorlar günebakan çiçeklerini
Mandalin çiçeğinin kokusunu unutmuşlar
Fark etmeden ayrılıklar yaşıyorlar
Finans haberleri izliyorlar
Bir SÜRÜ insan
Dengir Fırat ile Kılıçtaroğlun’u dinliyorlar
Dinlediniz de ne oldu?
Ruhunuzu dinleyin biraz
Duysanıza nasıl ağlıyorlar
Bu yol, yol değil
Az kaldık biz
Uykususuz, eksiğiz
Biz yitip gideceğiz
Siz böyle mi devam edeceksiniz
Bilinciniz nerede
Ruhunuz nerede
Nasıl düştük bu mekanik ölüler cehennemine