Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Carolina Isolabella Özgün

http://blog.milliyet.com.tr/carolinaozgun

04 Ocak '07

 
Kategori
Sinema
 

Kayıp insanlar ve fikir fukaralığı

Kayıp insanlar ve fikir fukaralığı
 

Günümüzde bir çizgisi, bir fikri olan kişiler ne yazık ki çok azaldı. Dün akşam Kayıp Şehir isimli filmi seyrettim kurgusu beni çok etkiledi, her tip insana değinilmiş, her tip bakış açısı aktarılmış. Sahneler, görsellik, müzik, danslar ve hayat çok güzel bir şekilde ele alınmış. Filmde ara ara sıkılmama rağmen eve döndüğümde aklımda bir sürü şeyin kaldığını ve düşündüğümü fark ettim.

Bir insan hayatının amacını belirlemeli mi belirlememeli mi, bir fikri olmalı mı olmamalı mı, tavrı şartlara göre mi değişmeli yoksa hep kendi gibi mi olmalı, akılcılık davranışta mı hâl de mi ve daha nice sorular. Düşündüm ve düşündüm, insanların ne kadar kolay hırsa kapılabildiklerini bir kez daha fark ettim. Bir işe yaradığını hissetmek uğruna yapılan şeyler, kendini bilememek ve bir yerlerde bulmak arayışı yaşam, bunu bilmem ki kaçıncı kez anladım. Anladım da kabullenemedim.

Bu kadar mı kişiliksiziz, bu kadar mı aciziz, bu kadar mı değersiz görüyoruz kendimizi?
Bu kadar mı çabuk etki altında kalıyoruz? Bu kadar mı kullandırıyoruz kendimizi? Yıkanan beyinler, sürü topluluklar, aptal inanışlar. Sorgulama yok, benlik yok, kişilik yok, haysiyet, onur, şeref yok. Çizgi yok, fikir yok, felsefe yok. Boş boş, anlamsız yaşamlar, arada kavrulan insanlık, acı dolu yaşamlar, sadece hayıflanan insanlar, esir ruhlar, gönülsüz hareketler, sağduyu eksikliği, vicdan grevi....

Filmde bir adam var içinde bir fikri olan, akılcı ve esintiyle yaşayan, yine de kendi inanışı ve bakış açısı yüzünden sevdiğinden vazgeçebilen, ağlayabilen, sevgi dolu, yaşama bakan, irdeleyen ama herkesi özgür bırakan. Kendi yaşamını kendi gibi yaşayan ve hayata yenilmeyen, her daim savaşan ama ortama uyan, aşk dolu ama saygılı, koşullara bağlı sevmeyen, yargılamayan, sadece içinde yaşamın her damlasını yudumlayan. Karakter çok ilginçti, aslında hayranlık duydum, ilkeleri için yaşayan ve sadece kendi öz saygısını yitirmemek için herşeyden vazgeçebilen biri.

Her zaman şunu düşünmüşümdür; ben benim dışımda biri gibi davranır ve birileri için kendi idemden vazgeçersem, kendime en büyük ayıbı etmiş olurum. Koşullar ne olursa olsun, eğer kendimi baskı altına alır ve iç sesimi dinlemezsem çok rahatsız olurum. Bu filmde çok hoşuma giden bir şey daha vardı, çok büyük ve yoğun bir aşk yaşayan bir çiftin, kendi bakış açılarına duydukları bağlılık. Bu öylesine büyüktü ki, ikisi de birbiri için kendilerinden vazgeçmediler. Yine de aşkları devam etti, illa beraber olmaları gerekmedi bu sevginin devam etmesi için ve bunu gerçekten birbirlerine saygı duyarak yaptılar.

Beklentisiz, doğal, açık ve samimi, duygular birbirine söylenerek, açıkça ve alenen yaşanan bir ilişki yaşadılar, korkusuzca, rolsüz, oyunsuz, saf ve akışkan. Ne müthişti benim açımdan anlatamam, gerçek sevgide karşındakinin özgürlüğüne ve seçim hakkına saygı duyarsın ve onu kendi gibi davranması için güven telkin edersin, kısıtlamasız ve özgür bırakırsın Tam tamına bu vardı benim gördüğüm gözlerle bu filmde.

Bence yaşam hepimize büyük bir armağan, derslerle dolu ve her dersin sonunda bir hediye ile beraber ruhsal ve kişisel gelişimimiz. Kendimizi bulmamız, tanımamız ve gücümüzü idrak etmemiz için kurulan büyük bir bilgisayar oyunu yaşam. Nasıl ve nerden baktığımızla ilgili cennet ve cehennemimiz. Nasıl yaşamak istediğimiz ile ilgili, en dibe vursak da en tepeye çıkabileceğimizi bilerek yaşarsak bence her anımızdan mutluluk duyarız, bizden başkasında aramayız bu mutluluğu. Başkalarının bize kattıkları ancak biraz daha şevk ve heyecan olabilir ama bu kadar. Kimsenin emri ve boyundurluğu altında olmadan, içimizde taşıdığımız bireysel beyin gücümüz ve algılarımızla hakiki insan olabiliriz. Tabii ki kitaplar, dinler, inançlar bize birer araç olacaktır ama amaç değil. Çünkü amaç bu araçları kullanarak Allah’ın istediği gibi hakiki insan olabilmektedir. Herkes kendinden sorumlu, fikri, cinsiyeti, milleti, dini, inanışı ne olursa olsun, hepimiz kardeşiz, zengini de fakiri de, okumuşu da okumamışı da, hırsızı da katili de, hepimiz Yaradının gözünde biriz.

Birbirimizi severek, saygı duyarak birleşmeliyiz. Savaşlara bir son demeliyiz, herkes eline bir fikir alıp topluma hitap ederek hükümdarlık kurmak istiyor, çağ bu çağ ama insanın barbarlığı devam ediyor. Bu devirde ben sen davaları sürüyor, ispatın sonu yok, vahşetin ve savaşın da. Bu dünya hiçkimseye kalmadı ve kalmayacak. Şu dünyada tek sahip olduğumuz ama giderken de dünyaya bıraktığımız bedenimiz, onun da kurulu saati doldu mu hangimiz kalacağız ki, nedir bunca liderlik savaşı, acı, vahşet, üstünlük kurma, sınırlar çizme, o benim bu senin deme ve daha niceleri...

Ben fikrimce yaşıyorum, yaşayacağım da, yaşamı içimde büyütmeye devam edeceğim, kendime saygımla ilintili olarak kendimden vazgeçmeyeceğim. Kayıp bir insan ve fikir fukarası olmayacağım, sadece ve sadece insan olmaya çalışacağım ve biliyorum ki böyle düşündüğüm için bir nebze de olsa yansıyacağım ve bunda büyüyerek kendimi var edeceğim.

Dilerim hepimizin yolu Işık olsun, Nurla dolsun, Sevgi ile Işısın, mutluluk ile Doysun.
Sevgimle....

14 Temmuz 2006

 
Toplam blog
: 144
: 676
Kayıt tarihi
: 21.09.06
 
 

İstanbul'da yaşayan bir levantenim, yeni özler, sözler, gözler tanımayı, farklı bakış açılarını p..