- Kategori
- Türkiye Ekonomisi
Kayıt dışı ekonomi
KAYIT DIŞI KAZANÇ İHBAR HATTI
Yazıma; Devlet bütçe uzmanlığı raporundan vergi konusunda bir alıntı ile başlamak istiyorum.
<ı>Vergi; Devletin yaptırım gücüne dayanarak elde ettiği gelirlerdir. Kamu hizmetlerinin genel karşılığıdır.
<ı>Gelir vergileri, her türlü üretim faktörünün geliri üzerinden alınan vergilerdir. Gerçek kişilerin gelirleri ve tüzel kişiliğe sahip işletmelerin karları üzerinden alınır.
<ı>
Yine Doç Dr. Abuzer Pınar bir yazısında diyor ki;
<ı>Gelişmiş ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde devlet bütçe aracılığıyla milli gelirin yaklaşık yarısını doğrudan kontrol etmektedir. Teorik olarak kamu hizmetleri bütün topluma yönelir ve belirli ölçütler çerçevesinde kişi ve kurumlar bu hizmetleri finanse etmek için vergi öderler.
Şimdi bu yazılardan sonra konumuza giriş yapalım:
Devlet bütçeleri yapılırken, üniversitelerde tezler yazılırken veya uzmanlar tarafında seminerler verilirken, verginin ne olduğu ve karşılığında neler verildiği anlatılmakta ve Hükümet tarafından söylenen<ı> “ vergilendirilmiş kazanç kutsaldır”. Cümlesi akla mantığa pek uygun gelmektedir.
Peki gerçek hayatta bu böyle mi? Hayır, işte normal kanunlara riayet ederek çalışıp kazancının vergisini veren bir vatandaş ile, hiçbir vergi ödemeden halkın gözünde değersiz işler yapıyormuş gibi gözükenler, kazancını direk cebine indirip o vergisiz kazançla zengin iş adamlığına soyunması ve de benden fazla kamu hizmetlerinden faydalanması bir vatandaş olarak beni rahatsız etmektedir.
Devlet; çalışan işçiyi, memuru, esnafı, tüzel kişiliğe sahip işletmeleri tavuk misali yakalamış devamlı tüylerini yolmaktadır. Hâlbuki bilmelidir ki tüyler belli miktarda olup gün gelir artık yolacak tüy bulamaz olursun.
Şimdi muhtelif işlere göre yaptığım araştırma sonucu kazançlara bakalım:
1) Kokoreç satışı; Seyyar arabalarda veya basit mekanlarda satılan kokoreç mezbahadan veya bu işi meslek edinmiş celeplerden “ öğrendiğim kadarı ile kokoreç satışında da gruplaşma yani mafya usulü bir örgütlenme mevcutmuş “ alınıyor. Bir şiş şeklinde kokoreç alış fiyatı en çok 30 TL ve bu şişten yaklaşık 50 halka civarında dilim çıkarıyorlar. Ve bir dilim kokoreç çeyrek ekmeğiyle birlikte 3 TL satılmaktadır. En az satan günde iki şiş satmış olsun,
Hesap edelim; 2 şiş x 50 TL =100 TL kokoreç
25 ekmek x0, 75 = 18, 75 TL ekmek
Toplam masraf 133, 75 TL
Kazanç ise 2 şiş x 50 porsiyon = 100 porsiyon
3 TL x 100 porsiyon = 300 TL kazanç
Kar ise 300 – 133.75 = 166.25 TL aylık ise x30 = 4.987 TL net
Bunda vergi var mı, sigorta primi var mı, dükkan kirası , eleman ücreti katma değer vergisi yok, yok, yok .
Bu kazancı net olarak eline alan bir özel sektör yöneticisinin verdiği aylık vergi ise 1500 TL
2) Sandviç büfesini ele alalım; özellikle İzmirde moda olan kömürde sandviç. Malzeme olarak içine sadece nişasta ve gıda boyaları ile imal edilmiş, markası ve içeriği belli olmayan sosis, salam ve sucuklarla yapılan hamburger türü ekmek içine doldurulup mayonez, ketçap, ve turşu katılarak tatlandırılan sandviçler.
Satış fiyatları 5 TL/adet, Maliyetleri yukarıda olduğu gibi kalem kalem yazmak istemiyorum. Tek kalemde maliyeti 2, 50 ile 3, 00 TL/adet olarak buldum. İyi çalışan bir büfe günde 500 adet sandviç satmaktadır. Yani 500 x2, 00 TL = 1.000 TL Net kar
30 gün üzerinden 1000 TLx 30 gün = 30.000 TL net kar
Yine kazanca göre vergi var mı yok.
Hâlbuki gelir vergisi dediğin şey, yürürlükteki düzenlemeler ve vergi mükellefinin hukuki statüsü göz önüne alınarak gelir üzerinden hesaplanmasıdır. Buna uyuluyor mu maalesef. İşte yukarıda söylediğim gibi hep aynı tavuktan tüy yolunursa ve de bunlardan kazanç elde edenlere göz yumulursa belli bir süre sonra herkes seyyar bir şeyler satmaya başlayacaktır.
Bunların denetimi aslında çok zor değil, hepsinin ilk kaynağını sıkı bir denetime tabi tutmak yeterli. Mesela kokoreç genellikle mezbahadan çıkıyor ve de bunlar sarılarak satışı yapılıyor. Bir kokoreç tartılır. Bir de bağırsak tartılır, günde kaç hayvan kesilmiş kaç bağırsak çıkmış kg çevrilir, bundan çıkan kokoreç ile karşılaştırılır ve kokoreci alanlara fatura kesilirse bunun satış noktaları tespit edilip kokoreç üzerinden yıllık vergi hesap edilerek bir kazanç vergisi istenir. Ve böylece o şahısta benim gibi faydalandığı kamu hizmetlerine karşılık vergisini vererek katılımda bulunmuş olur. Yoksa hiçbir katılımda bulunmadan benden daha fazla hizmetlerden faydalanması bu eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratıyor.
<ı>
Kazanç karşılığı vergi olayında İsveç’te uzun süre yaşamış bir arkadaşın gördüğü şeyi anlatarak yazımı bitirmek isterim. Sokakta çalgı çalıp para toplamak isteyen bir grup, belediyeye müracaat ediyor. Belediye ne süre çalacaksınız ve ne kazanacaksınız sorusunu soruyor. Böylece belirlenen sürede elde edilen kazanç üzerinden vergi alınıyor. Eğer bu çalınan süre içinde tahmini kazançtan fazla para toplarlarsa tekrar gidip biz şu kadar fazla topladık bunun vergisini vermek istiyoruz diyorlarmış. Vergi bilincinin nasıl geliştiğini ve her kazançtan vergi verildikçe vatandaşın daha refah yaşadığını halkımıza anlatmalıyız.
Erhan SİREKİN