Kazara, kazadan kurtulmak...

Uzun tatiller sonrası, hep bildik ifadeler...

‘Yollar kan gölü...’,

‘Bilânço ağır...’,

‘Trafik canavarı bu gün de durmadı...’ vs. açıklamalar...

Yani her tatilde, yok yere mal ve can kaybı yaşıyoruz. Ancak, sorumluluk noktasında, ilgili kurumlarımızın açıklamaları farklı...

Karayolları, kazalara neden olarak, yol şartlarından ziyade, denetimlerin yetersizliğini ve sürücü hatalarını ileri sürüyor.

Emniyet, hem karayollarını ve hem de sürücü hatalarını, kazalara temel neden olarak görüyor.

Kazaya karışıp, mağdur olanların kazalarla ilgili görüşleri, bu güne kadar, tam olarak kamuoyuna yansıdığı söylenemez.

Bu nedenle, bir tarafı eksik değerlendirmeden hareketle, haklıyı bulmak ya da doğru sonuca ulaşmak mümkün değil.

Ancak mevcut bilgi ve deneyimlerin ışığında, aşağıda konuyla ilgili tespiti yapmak mümkün...

‘Yollarımızın standarda uygun olmadığı ve trafikteki araçlarımızın çoğunda periyodik bakımların düzenli yapılmadığı...’

Buradan da şu sonuca ulaşılabilir. İnsanımız iş görürken, hem dikkatsiz, hem de ihmalkâr davranıyor.

Durum böyle iken, her seferinde bile, bile aynı hataların tekrarına göz yummak ve yeterli önlemler almadan, araçları yollara salmak...

Bunu ne sorumluluk duygusuyla, ne de insani değerlerle açıklayabiliriz. Olsa, olsa felakete davetiyedir.

Dokuz günlük kurban bayramı tatilinde, yine olanlar oldu. Yollarımız kana bulandı. Ne kadar trafik canavarlarımız varsa, yine tam kadro iş başında idiler...

Bu karmaşada, kazaya karışıp, ölmüden kıl payı kurtulanlar, kendilerini yine de şanslı hissettiler.

Çünkü yüzlerle ifade edilen ölümlü kaza meydana geldi. Altı yüzden fazla insan, hafif ya da ağır; bir şekilde yaralandı.

Tüm bunlardan kurtulup, sağ kalmak/kalabilmek, hakikaten büyük bir şans olsa gerek...