Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Kelle

Kelle sözcüğü Farsça bir isim olup; “Baş, Kafa, Ser veReis” demektir…

Şimdi durduk yerde bu “Kelle” meselesini açtım diye, hemen aklınıza sayın Başbakanımızın şehitlere ‘Kelle’ deyip, şehit ailelerinden 27 tanesinin “Adam Başı Üçer Kuruş”tan açtıkları tazminat davasının 12 12 2007 yılındaki son duruşmasında, ondan tam ‘81 kuruş’ tazminat kazandıkları olaydan bahsetmeyeceğim…

Bazı tutucuların, futbol topu için; “Hz. Hüseyin’in kellesidir o, sakın Batılılar gibi top oynamayın!” demelerinden de bahsetmiyorum…

Bu konuyu biraz daha açayım isterseniz: 10 Ekim 680 tarihinde, sevgili Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali’den doğma torunu Hz. Hüseyin Bin Ali; ‘4.500’ kişilik ordusu ile Kerbelâ’ya vardığında, Emevî Halifesi I. Yezid’in gönderdiği ve başlarında Ubeydullah Bin Zayid’in komutasındaki ‘30.000’ kişilik orduyla kuşatılırlar.

Teslim olmaları teklifini reddeden ve çok iyi savaşçılar olan Hz. Hüseyin ile askerleri teke tek dövüşerek, Yezid’in ordusuna çok zayiat verdirirler. Ama sayıca üstün olan Yezid’in ordusu, oradaki herkesi kılıçtan geçirir, atlarla şehitleri çiğner ve Hz. Hüseyin’in kafasını kesip, çölde top gibi tekmelerler…

Bu yüzden olsa gerektir ki; ne zaman evinin avlusunda futbol oynasak, bize kızan ve namazını bitirdikten sonra bastonunu kapan ninem rahmetliden zılgıtı yerdik. Ninem şöyle derdi; “Bırakın tekmelemeyi; o top değil, gâvur icadı bir oyundur, Hz. Hüseyin’in kellesidir o!.. Hadi, evinize gidin bakayım, yoksa sopayı yersiniz!”

Ben burada, Muğla İlimizin Ula İlçesi’nde yapılan ve herkesçe çok sevilen, ama en çok da bizim Obur İsmet’in sevdiği “fırında sarımsaklı oğlak kellesi” yemeğinden de bahsetmeyeceğim…

Benim anlatmak istediğim şu: Sömürgeci Batılılar tarafından “Arap Baharı” denilen bir isyan furyası başlatıldı ya? Bu isyanlarda yüz binlerce insan öldü ya? Bütün dünya medyası da, canı istediklerine “Şehit”, canı istemedikleri ölü sayıları için “Kelle” dediler ya?

Bizler haberleri izlerken veya gazetelerden okurken, tüm dikkatlerimizi en baştaki diktatörlere verip, gözümüzü hep onlara çevirdiğimiz için, gerideki insanları ve onların hikâyelerini hep görmezden geldik, ilgilenmedik… Öldürülen bunca insanın nasıl ve neden öldükleri üzerinde hiç durmadık!..

Dediler ki; “Fransa’nın Miraj uçakları şurayı bombaladı, ölü şu kadar… NATO uçakları şu şehri bombaladı, şu kadar ölü, bu kadar yaralı var…” deyip geçtiler!

Yurdumuz depremlerinde ölenler için de aynısı yapıldı. Onlar, TV karşısında çekirdek çıtlatarak, olağan bir şeymiş gibi haber izleyenler için de sadece ‘birer SAYIdan, birer RAKAMdan ibaret’ görüldü, yalan mı!?

Orada ölen her insanın bir hikâyesi vardır! Bunların bir kısmı unutulur gider, bir kısmı da ortalık durulduktan sonra ortaya çıkarılıp, araştırmacı edebiyatçılar tarafından tarih sayfalarına kazınırlar, gelecek nesiller de bizden daha iyi onları tanır ve öğrenirler…

Kim olursa olsun, bir insan başı; doğduğundan üç ay sonra, daha analarını emerken kesilip de yenilen bir ‘oğlak veya kuzu kellesi’ değildir!..

Örneğin; herkesin gözü, aylarca direnen Libya diktatörü Kaddafi’de iken, onun Libya halkından birçok insana yaptıkları hiç gündeme getirildi mi? Bize yaptığı yardımlara karşı minnettarlığımı saklı tutuyorum; ama bu adam bir hiç uğruna kimleri işkence edip öldürtmedi ki!? Biz insanlar, o öldürülen kişileri de birer ‘kelle’ olarak gördük, hayat öykülerini hiçe sayarak, üzerlerine gitmedik, onları da sadece birer rakamdan ibaret kabul ettik!

Ben istiyorum ki; “Artık insanlar daha duyarlı olsunlar! Her insana değer vermeyi bilsinler, kimseyi hakir – fakir görüp aşağılamasınlar, onların da haklarına ve yaşam öykülerine sahip çıkmayı alışkanlık haline getirsinler” diyorum…

Hak arama eylemlerinde en çok hoşuma giden slogan şudur: “Susma, sustukça sıra sana gelecek!..”

Unutmayalım ki; biz insanları sadece “KELLE” den ibaret görürsek eğer, “Önce İnsan” demeyi bilemezsek; bizden sonrakiler başımıza Akbaba veya Sırtlan kesilip, bizi de birer “LEŞ” ten ibaret görürler, haberiniz ola...            

24 Ekim 2011/ Sakin KOŞAR.

  

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara