Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '11

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog'a sonsuz teşekkürler!

Önce size “Milliyet Blog Nedir?” sorusunu Milliyet’in kendi anlatımıyla kısaca yazayım:

Blog; İngilizce 'weblog' kelimesinin kısa ve yaygınlaşmış adı. Kısaca 'internet günlüğü / e-günlük' olarak ifade edilebilecek, teknik bilgi ve donanım gerektirmeyen, kullanımı ve yönetimi kolay, zengin fonksiyonlu kişisel web alanları olan bloglar, sahiplerinin hem yazılı, hem görsel üretimlerini internet ortamında tüm dünyaya ulaştırmalarına olanak sağlıyor…”

Peki, neymiş Milliyet Blog? Bizim gibi sahipsiz, azatlanmış yazarlara sahip çıkıp, beleşe internet sayfası açarak; sadece yurt sathında değil, tüm dünyada sesini duyurmaya çalışan bir hizmet kuruluşudur!..

İnanın ki; bu iyiliği üvey babalar zati değil de, yemin olsun insanın kendi babası bile yapmaz!.. Size sonsuz şükranlarımı sunuyorum sayın Milliyet imtiyaz sahibi ve yöneticileri…

Efendim, bendeniz de çalıştığım yerel gazeteden, ‘doğruları ve gerekli olanları’ mizahî bir dille yazmaya çalıştığım için, malûm sebeplerle ‘birinci köyden’ kovulmuştum. E ben; değerli yazarlar Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan gibi yaygın basında yer alan, yurt sathını da aşmış ünüm olmadığı ve dokuz köyden kovulup da ‘onuncu köye’ kapağı atamadığım için, hemen bir yerel veya ulusal gazete bulup da yazamadım!

Her ne kadar Muğla Gazeteciler Cemiyeti’nin her yıl yaptığı yarışmalarda, 12 yıl üst üste “Siyasî Mizah” dalındaki en büyük ödülleri tek başına almış olsam da; iki kitap yazmış ve kitaplarım Kültür Bakanlığı’nca satın alınmış, ismim de “Uluslararası Türk Yazar ve Şairler Antolojisi”ne geçmişse de; ben dallama, sesimi – soluğumu kimselere duyuramadım!

Kim neylesindi benim gibi Anadolu bağrından çıkan kimsesiz, dayısız, ‘daha gözü açılmadık sığırcık yavrusu kılıklı’ bir yazar müsveddesini!? Sibek gibi ortada kalıverdik işte!..   

İçimdeki yazma isteğiyle yanıp – tutuşurken, imdadıma “Milliyet Blog” yetişti, sağolsun…

Kovulmamın sonrasında, beynimde biriken enerji, elimde biriken yazma isteği kaşıntısıyla, çok saçma düşüncelere daldım.

Örneğin; kelek bir matbaa bulup, el ilânları şeklinde yazılarımı basıp, mahalle aralarında bedava dağıtmayı düşündüm? Büyük harflerle ve ‘1 x 2 metre’ ebadındaki kartonlar üzerine yazıp, köşe başı duvarlarında bunları yayımlamayı planladım… Yazılarımı kaset ve CD’lere kaydedip, bizim 120 kiloluk ‘Gedik Dişli İsmet’ ile klip de çekerek... (iki tanker kılıklı adamla ne klip olurdu ama), oralarda yazıları yayımlamayı düşündüm; maliyeti çok olacağından vazgeçtim!

E bu bizim Gedik Dişli İsmet, bir oturuşta iki büyük rakıyı götürüyor, kameraman biraderi Küllü Kâmil de, uyanık olduğu saatlerde günde 4 paket pahalı cigara içiyor kardeşim! Bugünkü zamlı rakılarla ve bu cigara fiyatlarıyla, o klip, ben züğürde kaça mal olurdu ki? İşte o yüzden, yüksek maliyetli bu şahane (!) fikirlerden vazgeçtim, ama yazmadan da yerimde duramıyordum…

Niye burada yazdığımı merak edenler için söyleyeyim: Hani yeraltında biriken enerji, ‘VAN DEPREMİ’ gibi yerüstüne yansır, ortalıkta yıkmadığı bir şey bırakmaz ya?

Benim de yazma isteğim iyice nüksedince, bütün enerjimi Milliyet Blog’daki sayfama taşıdım. Burada şimdiye kadar yazdığım ve tam ‘82’ adedi bulan ve epeyce de tık’lanan bloglarımla, işte Milliyet Blog’da böyle bir ‘Köşe Yazısı Harabeliği’ meydana getirdim! Bunun için hepinizden özür dilerken; umarım, anlattığım önemli maruzatlarım ve bu saçma yazılarım yüzünden beni bağışlarsınız…

Aç tavuk, rüyasında kendini darı ambarında görürmüş’ derler ya?

Biz ne zaman hayırlı bir rüya görüp de, kendimizi ulusal bir gazetede yazı yazarken bulacağız bakalım? Ne dersiniz; acaba bu garibin, böyle bir şans yakalama ihtimali var mı, ha?

                                                               26 Ekim 2011/ Sakin KOŞAR.

 

  

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..