Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '11

 
Kategori
Blog
 

Yaşıyoruz ya alışırız!..

Yaşıyoruz ya alışırız!..
 

Bir gün, evlatlar büyüyüverir de üniversiteye başlar hani, siz de inanamazsınız ya gerçektir, onların ardı sıra başka bir şehre tayin istemeniz gerekir. Ya da aynı şehirdesinizdir de iş yeriniz değişir ve artık otobüslerde sürünmek ya da trafiğe takılıp kalmak istemezsiniz; yakın bir yere taşınırsınız. Oldu ya yıllar sonra ev alırsınız. Hala "Almanyadan oğlum gelecek" diye çıkmanızı isteyen ev sahibi var mıdır bilmiyorum ama bu da olur; yeni bir eve taşınırsınız.
.
Zor gelir yıllardır oturduğunuz evi bırakmak. Kolay mı, her köşesine emeğiniz geçmiştir. Huyunu suyunu bilirsiniz. Hani balkon kapısı öyle çekivermekle kapanmaz da azıcık yukarı kaldırıp kendinize doğru çekersiniz. İpi çok çekince tuvaletin sifonu işe yaramıyordur da devamlı akıtıyordur, yatıya gelen misafire nasıl olacağını anlatırsınız. Mutfağın musluğu da iyice sıkıştırmadan kapanmaz, damla sesine kaç kere uyanırsınız. Bir de hani şu tabakları koyduğunuz, en soldaki dolabın kapağı ikide birde elinizde kalır, bir türlü düzeltemezsiniz ki en çok da o tarafı kullanıyorsunuzdur. Dış kapıyı kilitlerken de özen ister; iyice kapandı mı diye bakıp, üstteki kilidi boş verip ki bozuktur genellikle, iki kere çevirip kilitlersiniz.
 
Çiçek olmadan olmaz; şu köşe menekşeler için pek güzeldir de, sardunyalar için değil. Güneş  gören tarafın güneşliğini örtmezsiniz artık; kış gelmiştir. Öğleye kadar evi ısıtır güneş akşama siz ısıtırsınız. O size alışmıştır siz ona, bırakıp çıkmak zor gelir.
 
Ya komşular? gece geç saatte geldiklerinde şu topuklu terliği giymese olmaz ya o tıkırtıyla uykuya dalarsınız. Çocukların bağırtıları, top oynamaları her güneşli günde evinize dolar, az sonra  ortalık sessizleşince anlarsınız.
 
Çıkacağınıza aklınız kesince, yılların yaşanmışlıkları bir kenarda kalıverir, ev yabancılaşır artık size ve eliniz işe varmaz; ne temizilk yapmak istersiniz ne evi toplamak ama yapacak bir şey yoktur, usuldan toplanırsınız.
 
Ve...
 
Ve yeni ev:

Kapısının sizden ilgi beklemediği ama camının zor kapandığı ya da musluğunun akmadığı ama o elinizin alıştığı şekilde olmadığından her seferinde yadırgadığınız ev. Güneş almıyordur işte oturduğunuz yer, "Öbür ev nasıl da güzel ısınırdı bu mevsimde" derdine düşersiniz. Koca evde menekşelere köşe bulamazsınız da balkonda sardunyalar kuduruverir.
 
Ve yaşadıkça, kullandıkça alışırsınız o da size alışır. Kusurlarının farkına varıp, düzeltebildiklerinizi düzeltir, düzeltemediklerinizi yok sayar; alışırsınız ya da sonraya ertelersiniz ama o evde yaşamaktan vazgeçmezsiniz. "Evinizdir"
 
Bu yeni sayfa düzeninde yazmak da böyle hissettirdi kendini. Yeni bir eve taşınmak gibi. Yeni boyanmıştı, aydınlıktı, ulaşımı daha kolaydı ama... Ama eski evim gibi gizlerini bilmiyordum henüz, uzaktan bakmakla da olacağı yoktu. Yaşamak; yazmak gerekti.
 
"Yazmalı" diye düşünüp de böyle bir günceyi kaleme aldım almasına ya birden şehitlerimiz oluverdi, sıra bozuldu. Yaşadıkça yazabilirsiniz, yaşadıkça düzeltebilirsiniz, yaşadıkça ille de sevebilirsiz de, ya gidenler?..
 
Ardından Van depreminin götürdükleri. Bir umutsuzluktur yerleşti yüreğime, daha dün bu filmi görmüştük; gidenleri götüren "bina"ları, binalarda yapılması gerekenleri. Ortalık uzman dolu, anlatılıyor da anlatılıyor. Yardım kampanyaları yapılıyor da yapılıyor. Bir şey değişir mi? Bugüne kadar değişmedi.

Bugün güneşli, aydınlık bir sabaha merhaba dedi şehrim. Ben de bu aydınlığı ve güneşi size taşıyıp, bütün memleketimi aydınlatması ve ille de Van'ı "ısıtması" dileğiyle yeniden "merhaba" demek istedim:

Merhaba!.. 

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..