Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Kemal Kılıçdaroğlu ve SSK

Kemal Kılıçdaroğlu ve SSK
 

Muhasebe mesleğine başladığımda, 1980’li yılların henüz ilk yarısıydı.
Henüz mesleğe atıldığım ilk yıllarda, dışarıda iş takibi yapmak durumunda kalıyordum.
Çünkü muhasebe mesleğini daha iyi icra edebilmenin ön koşulu, kamu kurumlarını iyi tanımaktan geçiyordu.
Muhasebe mesleği, salt bir kayıt sistemi değil, aynı zamanda, kamu kurumlarında iş takip edebilme becerisi ve iş bitirebilme becerisi ile ölçülebilen bir meslek türüdür.
Hoş benim “Mali Müşavirlik” tanımım Türkiye’deki icrası ile “Maliye Müşavirliği” şeklindedir.
Bir anlamda “Trafik Takip Müşavirliği” gibi nitelerim.
Bu konuya ayrıca bir başka blog yazımda değineceğim.

O yıllarda devlet bürokrasisini o denli laçka bulurdum ki.
Devleti” tak parmağına, oynat” misaliydi.

1990’lı yıllara geldiğimde, hemen hemen devletin bütün kurumlarında olmadık onlarca iş takibi yapmıştım.
Ve iş takibi yaptığım kurumlarda, sistemin işleyişini kavramak ve anlamak en keyif aldığım şeylerden birisiydi.
Sistemi kavradıkça, olmadık komik senaryolar üretmek çok eğlenceli oluyordu.
Çünkü sistemler, külliyen mizaha konu olacak cinsten bir yapıya sahipti.
O yıllarda, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumundaki yapı, tam anlamı ile bir mizahtı.
Daha açıkçasını söylemek gerekirse, felaketin ta kendisiydi.

SSK’nın felaketi neydi?
Neden ben SSK’yı bu denli mizahi bulurdum?
Açıklayayım.

Bilindiği gibi SSK, işverenlerden tahsil etmiş olduğu primlerle ayakta kalmaya çalışan bir Sosyal Güvenlik kuruluşudur.
Primlerin tahsil edilebilmesi için, öncelikle tahakkuk mekanizmasının çalışması gerekir.
Önce tahakkuk.
Sonra tahsilat.
Tahakkukun yapılabilmesi için, SSK bölge müdürlüklerine “Aylık Prim Bildirgesi Beyanı” verilmelidir.
“Aylık Prim Bildirgesi” nin üzerinde hangi aya ait olduğu yazılır.
İşyeri SSK Sicil numarası yazılır.
Kaç işçinin çalıştığı ve kaç gün çalıştığı yazılmak sureti ile hakkettikleri ücretlerin toplamı bildirge üzerinde belirtilerek, toplamda en düşük % 33, 5 olmak üzere prim kesintisi hesaplanır.
Bildirge, bağlı bulunulan SSK bölge müdürlüğünde tahakkuk ettirilir.
Alınan tahakkuk fişi, en geç takip eden ayın son gününe kadar SSK bölge müdürlüklerinin veznesine yatırılır.
Ne var ki ilginç olan, o yıllarda hemen hemen hiçbir iş veren, SSK bölge müdürlüklerine bildirge vermezdi.
Ve salt kendi yapmış oldukları bordro üzerinden hesaplanan aylık SSK primini, anlaşmalı bankalardan birisine yatırıp işi hallederlerdi.
Ve sonrasında, dört ayda bir verilmesi gereken ve işçinin hangi aylarda kaç gün çalıştığını ve ne kadar ücret hakkettiğini gösteren “Dört Aylık Dönem Bordrosu” da zamanında ve doğru bir şekilde SSK bölge müdürlüklerine verilmezdi.
Bu durum işçilerin alehine bir durumdu.
Ne doğru düzgün kayıtları tutulurdu işçilerin.
Ne de günleri doğru ve sağlıklı bir şekilde izlenirdi.

1991 yılında, DYP-SHP koalisyon hükümeti kurulduktan sonra Mehmet Moğultay Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı oldu.
Yıldırım Aktuna Sağlık Bakanı oldu.
Ve o dönemde SSK Genel Müdürlüğüne Kemal Kılıçdaroğlu atandı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olması ile birlikte SSK köklü bir değişime uğradı.
Ve ilk icraati Kemal Kılıçdaroğlu’nun şunlar oldu.
-SSK prim bildirgelerini, takip eden ayın son iş gününe kadar vermeyen işverenlere, asgari ücretin iki katı idari para cezası kesilmesi.
-Dört aylık dönem bordrolarını, belirtilen sürelerde SSK bölge müdürlüklerine vermeyen işverenlere, asgari ücretin üç katı idari para cezası kesilmesi.
-İşyeri açılış bildirgesini, personelin işe girişini takiben ilk bir ay içerisinde vermeyen işverenlere, asgari ücretin üç katı idari para cezası kesilmesi.
-Ve işçi giriş bildirgesinin, işçinin işe girmesinden itibaren, otuz gün içerisinde ihtiyarlık sigortasına verilmemesi halinde, asgari ücretin iki katı idari para cezası kesilmesi.

Bu uygulamaların hayata geçmesi ile birlikte, geçmiş dönemlerde yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenler, feci bir şekilde idari para cezası ile karşı karşıya kaldılar.

Kemal Kılıçdaroğlu ismi o yıllarda beynime kazınmıştı.
SSK’yı doğru düzgün bir hale yola sokmuştu Kemal Kılıçdaroğlu.
Ve kısa bir zaman diliminde, işverenler, tüm yükümlülüklerini düzgün bir şekilde yerine getirmeye başladı.

O yıllarda benim çalışma prensibim şöyleydi.
Her ayın ilk haftası, maaş ve ücret bordrolarını yapmak.
Hemen ardından SSK prim bildirgelerini doldurmak.
Ve SSK prim bildirgelerini takip eden ayın sonunu beklemeden, ilk haftası içerisinde tahakkuk ettirmekti.
Yıllarca bu prensip bende şaşmamıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdür olması ile birlikte yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlere kesilen idari para cezalarının ilk elden muhatapları muhasebecilerdi.
Çünkü işveren adına bu işlemleri yapması gereken kimselerdi muhasebecilerdi.
İdari para cezasını yiyen işverenler, soluğu muhasebecisinin yanında alıyordu.
Ve işveren-muhasebeci kavgaları ayyuka çıkıyordu.
Çünkü kesilen idari para cezaları, yenilir yutulur cinsten cezalar değildi.
Ve işverenler adına bu işleri yapmakla mükellef olan muhasebeciler, bu görevi atlıyordu.
“Nasıl olsa bir şey olmaz”.
“Yıl sonunda toplu yaparız”
Gibisinden düşüncelerin hakim olması, o dönemde bir çok muhasebecinin ve işverenin başının yanmasına neden olmuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu öncesi dönemi hatırlarım da.
Turgut Özal rezil etmişti SSK’yı ve diğer sosyal güvenlik kuruluşlarını.
“Şimdi SSK nasıl” diye sorarsanız, müsaade edin onu da başka bir yazımda ele alayım.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara