Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '12

 
Kategori
İzmir
 

Kemeraltı

Kemeraltı
 

Görsel www.kemeraltı.com adresinden alınmıştır.


Ege’nin incisi İzmir, İzmir’in simgesi Kemeraltı çarşısıdır. İzmir denildiğinde akla  Kemeraltı, Kemeraltı denildiğinde de İzmir gelir. İzmir ve Kemeraltı bu denli özdeşleşmiştir birbirleri ile.

Otuz yılı aşkındır İzmir’de süregelen yaşamımda en çok gezmeyi ve alışveriş yapmayı sevdiğim yer Kemeraltı Çarşısıdır. Gün geçtikçe, İzmir içinde ve çevresinde her ne kadar, kocaman kocaman alış veriş merkezleri kurulmakta ise de Kemeraltı’nda soluduğum havayı ve alışverişin zevkini hiçbir şeye değişmem. Biraz yorulduğumda, , yöresel dokumalarla bezenmiş, tahta masa ve sandalyelerle döşeli çay bahçelerinde oturup, içtiğim tavşankanı çayın tadını inanın hiçbir yerde bulamam.

Çocukluk ve gençlik dönemlerimde; her yıl annemin memleketi olan İzmir’de tüm yaz tatilimizi geçirip, kışa doğru okullar açılacağı dönem Ankara’ya dönerdik. Gel git zaman, babam emekli olunca İzmir’e yerleşmeye karar verildi. Biz her ne kadar itiraz etsek de! Ne itirazlar, ne de gözyaşlarımız fayda etmedi ve gençliğimin baharında; İzmir’e yerleştik. Gelip, gezmek ve tatil yapmak çok güzeldi de ya uzun süreli yerleşmek ve yaşamak? Eh kaderden kaçılmazmış! Geldik, gördük, yaşadık ve yaşıyoruz.

İşyerim Kemeraltı Çarşısına yakın bir mesafede idi. Öğle tatillerinde 10 dakikada kendimizi Kemeraltı’nın içinde buluveriyorduk. İlk zamanlar arkadaşlarım ile gidip dönüyordum. Bir gün tek başıma gitmeye kalkıştım! Arkadaşlarım’’ Aman, daha yabancısın, kaybolursun!’’ dediler. Olur mu hiç! Yıllar yılı annemle Kemeraltı’na gitmişim! Gayet bilmiş bir eda ile’’ Hayır kaybolmam!’’ dedim ve Kemeraltı’na doğru yollandım. Öğle tatili bir saat gidip, döneceğim.

Nerde? Beklenen son!

Gitmesine gittim de, dönüşte kayboldum! O sokak senin, bu sokak benim! Yok!!! Dönüş yolunu bulamıyorum! Sonunda esnaftan sora sora, epey de zaman yitirdikten sonra, işyerine giden yolu buldum. Bir saatlik öğle tatili, o gün belki de iki buçuk saati geçmişti! İşyerine geldiğimde; bütün servis ahalisi halime gülmekteydi, bense ağlamaklı!

Şimdi! Kemeraltı’nın her yerini, her sokağını biliyorum, gözüm kapalı gezerim, bir girişinden bir diğer girişine on dakikada giderim ama yıllar geçse de bu anıyı asla unutamam. Bugün sizlere Kemeraltı’nı tanıtmak için her yerini gezdim, her yerini fotoğrafladım.

Hadi önce tarihçesinden başlayayım.

İzmir, iyon medeniyeti zamanında kurulan, bir deyişe göre de Lidya kralı Tantalus tarafından kurulduğu rivayet edilen iç liman şehri, ipek yolunun batıdaki son noktası, büyük bir ticaret merkezi idi. Ticaret hayatı İzmir’de 17. Yüzyıl ile 19. Yüzyılları arasında zirve yapmıştı. Bu zamanlardan önce iç kale’de kurulu, iç liman kentini zapt etmek isteyen Timur’un askerlerince, Kadifekale sırtlarında sökülüp, limana taşınan taşlarla doldurulan liman alanının daha sonraları, yerleşim alanı olması ile oluşmuş bir alandır Kemeraltı. Yay biçiminde bir alanı kapsamakta ve çevreleyen sokaklarda bu yay ile buluşmaktadır.

Kemeraltı’nın,  deniz kenarında ve ilk başlangıç yerinin, 1592-1597 yılları arasında yapımına başlanan Hisar Camii’nin bulunduğu Hisarönü’nde olduğu yazılı kaynaklarda belirtilmektedir.

Halen Mezarlıkbaşı semtinden başlayarak, Konak semtine kadar uzanan, Kemeraltı caddesi ve çevreleyen sokaklarda çok geniş bir alana yayılmış tarihi ve kültürel mirası barındıran, içerisinde sayısız cami, han, hamam, bedesten, kilise, sinegog ve havrayı kapsayan, İstanbul’dan sonra doğunun ve batının buluştuğu son nokta konumundadır.

İlk kurulduğu yıllarda; tonoz ve kiremitlerle örülü üstü kapalı bir çarşı görünümünde olan Kemeraltı, ismini de bu tonozlardan almış ise de, bu kemerlerin, yılların etkisi ve meydana gelen depremler nedeniyle yıkıldığı ve tek tük, nadiren kaldığı gözlemlenmektedir. Hatta Şadırvan Cami’nin yanındaki kemerin, 1950 li yıllarda yıkılmış olmasından ötürü, caminin ‘’terazisinin kaydığı’’ ve minaresinin en az 10 kez yenilenmek zorunda kalındığı anlatılmaktadır.

Şadırvan Cami’nin altında da  Şadırvanaltı denilen çok büyük bir çarşı bulunmaktadır.

Kemeraltı’nın, Hisarönü, Kavaflar, Mezarlıkbaşı, Kestelli, Gümrük, Konak ve 1. Beyler semtlerinden olmak üzere birçok giriş kısmı vardır.

Kemeraltı  Çarşısı; Dünya’nın en eski ve kesintisiz ticaret yapan, en eski liman kenti çarşısı olup, tarihi İpek yolunun son noktasıdır.

Kemeraltı Çarşısı; Batı Avrupa pazarının, başlangıcı olup, içinde barındırdığı tarih ve kültür mirası ve cami, sinegog, havra ve de kiliseler ile 3 dinin birlikte yaşadığı hoşgörü merkezidir.

Kemeraltı Çarşısı; 270 hektarlık bir alanı kapsayan, 300 meslek kolunu bünyesinde barındıran, milyonlarca ürünün üretildiği, alınıp, satıldığı ve günde 150.000 ila 750.000 kişinin ziyaret ettiği, içerisinde 100.000 ni aşkın insanın çalıştığı, Dünya’nın en büyük alışveriş merkezi olma özelliğini hala korumaktadır.

Kemeraltı Çarşısı’nda; eski tarih ve kültür mirasının yanında, yeni yapılan ticaret merkezleri, İşhanları, sinema gibi yapılar bulunmaktadır. Her türlü ihtiyaca cevap verebilecek kapasitede arastalar mevcuttur.

Kemeraltı ‘nı ne kadar anlatmaya çalışsam da, kelimelerle ifade etmek ve cümlelere sığdırmak mümkün değil. Kemeraltı’nı görmek ve yaşamak gerek.

Baharı coşkuyla karşıladığımız ve yaza kapıyı aralamaya çalıştığımız şu günlerde ve ileride eğer yolunuz Ege’ye, İzmir’e düşerse; Kemeraltı Çarşısını görmeden, Kızlarağası Han’ı gezmeden ve fincanda pişen kahveyi içmeden, sakın ola dönmeyin, derim.

 

 Bedesten:Mücevher, silah,kumaş ve antika eşyaların satıldığı üstü kapalı çarşı.

 Arasta: Eski zamanlardaki çarşılarda, aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm.

 

Ayşen Arslangiray Kura

30 Mart 2012/İzmir

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..