- Kategori
- Kişisel Gelişim
Kendi kendinizin koçu olabilirsiniz- 2
Yıllar evvel Osmanlı Bankasında çalışırken iletişim ile ilgili bir seminere katılmıştım. Taksim Şubesi’ne müdür olarak atanmıştım. O şube çok prestijli ve genellikle yıllarca hizmet vermiş müdürlere emekli olmalarından önce ödül gibi sunulan bir şubeydi. Bense genceciktim. Henüz 33 yaşındaydım. Eşimden ayrılıyordum aynı zamanda da profesyonel başarıyı kucaklıyordum. Bir yandan yeni bir sorumluluğu üstlenmenin heyecanı diğer yandan da kimin kimi bıraktığından bağımsız ” özel hayattaki başarısızlık” hissi, yeni alışkanlıklara doğru çıkılan yolculuğun o iç sancısı.
İşte tam bu sırada aldığım eğitim bana ilaç gibi gelmişti. Tüm duygularımızın esasen bedenimize salgılattığımız sıvılardan, yani kimyasallardan, hormonlardan oluştuğunun altı çizmilşti. Tıpkı Schopenhauer’in aşkı bir hastalık olarak tanımlaması gibi. Dinlediğimiz müziğin etkisi ile düşüncelerimizi farklı seçebildigimizi ve bu düşünceden yola çıkarak tüm duygularımızın oluştuğunu ve bunu da davranışlarımıza yansıttığımızı anlatmıştı eğitmen. Karadeniz havası olmasına rağmen müziğin tanısından hüznü seçebileceğimizi, arabesk müziğin kesinlikle bilek kesmeye kadar götürebileceğini, neşeli bir müziğin ise bizi mutlu ettiğini zira mutlu anları hatırlattığını, mutlu düşünceleri seçtiğimizi. İşte bu tam zamanında gelen bilgi sayesinde evde ve arabada en azından bana mutlu şeyleri çağrıştıracak müzikleri seçerek ayrılma travmasını hafif atlamıştım.
Bugün artık çok iyi biliyoruz ki beynimize emri veren olarak herşeyden biz sorumluyuz esasında.E peki o zaman ne akla hizmet “moody” oluyoruz da hem kendimize hem de çevremizdekilere acı çektiriyoruz. Bunu farkederek veya etmeyerek biz seçiyoruz da ondan.
Düşünceyi seç dünyan değişsin çok doğru bir yaklaşım.
Bununla birlikte limbik sistem o kadar uzun yıllardır sürüngen sistem ile birarada ve mutlu mutlu işliyor ki neokorteks sistemi kullanabilmek için istekli, çok istekli ve kararlı olmak gerekiyor.
Tüm seçeneklere rağmen hiç de bizi taşıdığı sonucun iyi olmayacağını göre göre, bile bile olmadık bir karar alabiliyoruz. Suçlusu alışageldigimiz rahat ettigimiz limbik sistemimiz. Schopenhauer bir erkeğin kadına olan ilgisini tamamen neslini sürdürmek dürtüsüne veriyor ve o dürtü yüzünden dişisinin peşine düştüğünü, işi bitince de çekip gitmek istediğini söylüyor. Aşk zaten sürüngen sistemde oluşuyor. Tamamen tepkisel, anlık. Gerçekten hastalık halı, iyi ki de uzun sürmüyor. Geçiyor olması bundan:)) o da sürüngen sistemin kendini yaşamaya kodlamasından sanırım. Uzatmak mümkün mü? Elbette mümkün, nasıl mümkün; neokorteks sistemde mutlu, olumlu düşünceyi seçerek mümkün. Her ne kadar limbik sistem sürekli olumsuz olayları, başa gelen mutsuz ilişkileri, sonları hatırlatsa da bu defa neokorteks sistemde kalmaya üstün gayret ederek, umut etmek ve farklı bir yol izlemek mümkün.
Bakın bakalım; iç sesiniz ne kadar olumlu? Olumlu düşünceye ulaşabilmek için önce kendimizle konuşmalarımız (iç seslerimizi) olumlu mu?
Bir sonraki blogda: İç sesler