- Kategori
- Güncel
Kendimi Atatürkçü sanıyordum...

Atatürkçü Düşünce Derneği'nin tertiplediği mitingte, Atatürk ve Lenin resimleri yan yana(!?)
... YOKSA, BEN ATATÜRKÇÜ DEĞİL MİYİM?
Oysaki, anneme Atatürkçü olduğumu söylemiştim.
Ergenekon davasını yürüten savcı, dava ile ilgili tanık ve sanıkların sorgulanması sırasında ortaya çıkan bulgulara göre, zaman zaman, yeni bazı gözaltıların yapılmasına ihtiyaç dumaktadır.
Bu nedenle, 7 Ocak 2009 günü de, emniyet güçleri harekete geçti ve dava ile ilgili olarak kamuoyunca tanınan bazı kişileri gözaltına aldı. Bu arada bazı emekli generaller ve dokuz muvazzaf subay da gözaltına alınanlar arasında bulunuyordu. Her operasyonda olduğu gibi bunda da bir miktar silah ve cephane ele geçirildi.
Ancak, gözaltına alınan bu kişilerin polis nezaretinde savcılığa götürülmesi sırasında, bunlardan kimilerinin lehine yapılan tezahürat ve buna eşlik edercesine sokaktaki evlerin pencerelerine asılan Türk bayrakları beni şaşırttı. Aynı şeyler, Susurluk davası gözaltılarında da yaşanmıştı.
Hatırlarsınız, Ergenekon davası ile ilgili olarak ilk gözaltılar sırasında, kamuoyunca tanınan ve tutuklandıktan kısa bir süre sonra salıverilen bir kişi, bir muhabirin kendisine "Tutuklanmanızın nedeni nedir?" şeklindeki sorusuna "Atatürk sevmek" diye yanıt vermişti.
Tamam bunu anladım; gerçek tutuklanma nedeni bu değildi ama, hadi diyelim bu kişi Atatürk'ü seviyor...
Ya boynundaki kırmızı atkısı ile tanınan ve ulusalcı(!) geçinen; PKK lideri Abdullah Öcalan'n önünde esas duruşta duran ve onunla aynı sofrada yemek yiyen; bu kadarla da kalmayıp Atatürk'e akla gelmedik hakaretlerde bulunan o boyu "küçük" adama ne demeli? Ya, PKK lideri Abdullah Öcalan ile ne görüştüğü bilinmeyen ama Atatürkçü ve ulusalcı bir siyasi partinin başkanı olan bir başka kişiyi nasıl bakmalı?
Bu nasıl oluyor? Atatürk'ü seven de, Atatürk'ü sevmek bir yana O'na hakeretlerde bulunan kişi de, aynı çatı altında ulusalcılık adına bir araya geliyorlar. Ve bu küçük adam, gözaltına alındığı sırada, kimi vatandaşlarımız, ellerindeki Türk bayrağını sallayrak ona alkış tutuyorlar. Bu nasıl bir çelişkidir, anlamak mümkün değil.
Şimdi diyorum ki kendi kendime, bunlar Atatürkçü ise ben herhalde değilim... Benim bu gibi insanlarla aynı çatı altında bir araya gelmem mümkün değil... Öyleyse, ben Atatürkçü değilim.
Bu arada, Atatürk'ün partisi olan CHP'nin lideri Deniz Baykal'ın, diğer parti liderlerinden farklı olarak gösterdiği şiddetli bir Ergenekoncu tavrı da, beni fazlasıyal üzüyor ve biraz da düşündürüyor.
Anlaşılıyor ki, Deniz Baykal'ın elinde bu davanın "içi boş bir komplo" olduğu konusunda kuvvetli bilgiler ve belgeler var. O zaman, Deniz Baykal'ın yapacağı iş, Meclis Genel Kurulu'nda elindeki bilgi ve belgeleri açıklamaktır. Böylece, "Cumhuriyetin temel ilkeleri ve değerleriyle bir hesaplaşma" olduğunu iddia ettiği bu davanın düşmesini sağlayarak ülkemizin ve insanlarımızı rahatlatır. Eğer elinde, iddiasını kanıtlayacak bilgi ve belge yoksa, biraz temkinli hereket etmeli ve davanın sonuçlanmasını beklemelidir; dayanaksız iddialar ile konu hakkında fazla bilgisi olmayan insanlarımızın, bilinçsiz bir şekilde taraf tutmasını önlemelidir.
19 Temmuz 2008 günü İstanbul'da, Kadıköy Atatürkçü Düşünce Derneği'nin, tertiplediği "Ergenekonculara destek" mitinginde, bir üyenin taşıdığı pankartta Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'nın simgesi olan kalpaklı resmi ile Lenin'in kalpaklı resimleri yan yana konmuştu...Diğer bir pankartta da, Atatürk'ün, büyük ihtimalle, Büyük Millet Meclisi önünde çekilen bir grup fotoğrafı altında "İşte elebaşımız" yazısı bulunuyordu.
Son yapılan gözaltılar sırasında, ticari taksisinin ön tarafına bir Türk bayrağı seren bir vatandaş da, yanına yaklaşan bir muhabire, "1 numaranın Atatürk" olduğunu söyledi (Show Tv haberi-saat 19.05).
Kadıköy mitinginde, Ergenekoncuların "elebaşı"sının Atatürk olduğu düşüncesi, altı ay sonra "Atatürk'ün bir numara olduğu" görüşü ile doğrulandı(!). Böylece de, Ergenekon örgütünün teşkilat şemasında boş gösterilen bir numaranın kim olduğu da artık belirlenmiş oldu. Savcılar artık, bir numaranın kim olduğunun araştırmaktan vazgeçerle herhalde(!).
Kendimi, Atatürk konusunda biraz bilgili olduğumu ve Atatürk'ü bütün yönleri ile az çok tanıdığımı sanıyordum. Anlaşılıyor ki, Atatürk bilgisi, Atatürkçü olmaya yetmiyormuş... Daha başka şeyler de bilmek gerekiyormuş, en azından o taksi sürücüsünün bildikleri kadar.
Ergenekoncular ve yandaşları ya da bilerek veya bilmeyerek Ergenekonculara sempati ile yaklaşanlar, "ulusalcı ve cumhuriyetçi" olduklarını iddia ediyorlar. Ulusalcılığı, etnik bir unsura dayandırmıyorlarsa ben de ulusalcı ve cumhuriyetçiyim. O zaman nasıl oluyor da ben, Ergenekonculara, en azından dava sonuçlanıncaya kadar, biraz mesafeli durmak gerekir diye düşünüyorum.
Sütçü Ramiz gibi, "düşundum! düşundum!, Buldum". Farkımız, ben "ırkı öne çıkarmayan ya da ırka dayanmayan bir ulusalcıyım ve de özünde demokrasi olan bir cumhuriyetçiyim". Ben, devletin niteliklerini sayarken, Anayasamızda olduğu gibi "DEMOKRATİK, laik ve sosyal bir hukuk devleti" sıralaması yaparken, Ergenekoncular, bu sıralamayı değiştirerek, ''LAİK, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti" şeklinde bir sıralama ile, "laikliği", "demokrasi"nin önüne koyuyorlar.
Bence, bu sıralama, hem Anayasamızın "Cumhuriyetin niteliklerini" belirleyen 2. Maddesi'sine aykırıdır ve hem de Atatürk'ün, "cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir" düşüncesine ters düşer.
* Ben, Atatürk'ün kalpaklı resminin, Lenin'in aynı şekil fotoğrafı ile yan yana konmasını uygun bulmuyorum...
* Ben, PKK lideri önünde elpençe divan duran ve Atatürk'e hakaret eden birine ulusalcı kimliğini yakıştıramıyorum...
* Ben, Atatürk'ün "devrimcilik" ilkesini, yasal olmayan kişi ve gruplarla işbirliği içinde silah zoru ile gerçekleştirmek istemiyorum...
* Ben, ülkem için gerekli değişimlerin, demokrasi içinde, birlik ve beraberliğimizle gerçekleşmesini istiyorum...
* Ben, şu anda haklı ya da haksız olarak(bunu bağımsız yargı belirleyecek) haklarında "Anayasal düzeni yıkmak üzere silahlı örgüt kurma ve yönetmek" suçu işlediklerine kanaat getirilerek mahkemeye verilen Ergenekonculara(mahkeme sonuçlanıncaya kadar) mesafeli durmak istiyorum. Çünkü bu konudaki bilgilerimin, bazı düşüncelerime rağmen, taraf olacak kadar fazla olmadığını düşünüyorum.
Bu düşüncelerim, Atatürkçülük sınırları içinde yer almıyorsa, o zaman ben Atatürkçü değilim...
Acaba diyorum; ben, Kadıköy mitinginde, elinde Atatürk'ün Ergenekon'un "elebaşı"sı olduğunu gösteren pankartı taşıyan Kadıköy Atatürkçü Düşünce Derneği üyesinden ve ticari taksisine Türk bayrağı sererek Atatürk'ün, Ergenekon'un "bir numarası" olduğunu söyleyen taksi sürücüsü kadar da mı Atatürkçü değilim?
Oysaki ben, kendimi Atatürkçü sanıyordum... Anneme de böyle söylemiştim... Yoksa ben Atatürkçü değil miyim? Eğer değilsem, lütfen anneme söylemeyin; o beni yine Atatürkçü bilsin.
cdenizkent