- Kategori
- Danışmanlık
Kendimi iyi hissetmek istemiyorum

Geçenlerde bir öğrencimizin evinde misafirlikteyiz. Evin hanımı özene bezene hazırladığı ikramlarını bize getirirken küçük kız da misafir öğretmen amcalarına hizmet etme coşkusu ile annesine yardımcı olmak istiyor. 4 yaşındaki minik parmakları ile kavradığı pasta tabağını getirmekte çok zorlanmıyor esasen. Ancak içinde dolu bir çay bardağı olunca biraz tedirgin… İki öğretmen arkadaş bu güzel sahneye aynı anda dikkat kesilmiş durumdayız. Tabağı bana doğru getirirken bir adım diğerini takip ediyor. Sonra diğer adım ve gözler tabağın içinde… Vee “Dökersin!” diye bağırıyor evin büyük babası, tam ikramları bana sunmasına iki küçük adım kala.
Benim her zamanki hüznüme arkadaşımın şaşkınlığı eklenedursun küçük kız çoktan omuzlarını kasmış, adrenalin yükselmiş, nefes alışı değişmiş ve milyonlarca beyin hücresi dökme işleminin bir planını zihni hazırlığına başlamış, bu işlem için gerekli kaynakların kullanımına geçmişti bile… İnsanların çoğunda neden hep yasak ve olumsuza karşı bir eğilim olduğunu hiç düşündünüz mü?
Çocuğunuza “sütünü dökme!” derken gözünüzün içine baka baka döktüğünü, öğrencilerinize “konuşmayın!” sözünü söylerken daha sınıftaki sesinizin yankısı dinmeden birbirlerine dönüp bir şeyler fısıldadıklarını… Ya da “Boyalıdır elleme!” yazısını test etme isteğini, “Buraya çöp dökme” tabelalarının hemen altındaki sinekli manzarayı, “Buraya park etmek yasaktır! Çimlere Basma!..vs.” uzar gider. Aslında ne söylediklerimizde ne de tabelalarda yanlış vardır.
Onu algılayanlarda da kusur yoktur. Bu durum negatif emir diye adlandırdığımız hipnotik bir komutun yanlış yerde kullanımı ile açıklanabilir. Basit hipnoz kalıplarından birisidir aslında Negatif Emir. Size "maviyi düşünme" dersem kendinizi birden mavi rengin nasıl olduğunu düşünürken bulursunuz. Çünkü ifademin anlamını çıkarmak için maviyi aklınıza getirmek zorundasınızdır “bir filin hortumunu düşünmeni istemiyorum” dersem de durum değişmez. Bir hipnozcu çok çabuk gevşemeni istemiyorum derse karşısındaki kişi bu sözcüklerin anlamını çıkarmak isterken kendisini genellikle gevşemeye başlamış bir halde bulur. Olumsuz bir ifadeyle söze başlamak dinleyen kişi üzerinde o yönde bir tepki verme baskısı oluşturacaktır.
Aynı kalıbı alıp istenmeyen tepkiler almak için özensizce kullanmamız ise yaygın yanlışlardan biridir. İyi niyetli anne baba çocuğuna “tabağını dökme, evi dağıtma, tırnağını yeme, oyuncaklarını dağıtma, sınavı kazanamazsan… ” diyebilir. Bir patron personeline: “O müşteriyi kafana takma, işten kovulacağını düşünme bile, stres yapma! Bir öğretmen öğrencilerine “Siz aptal değilsiniz, sizin iyi bir geleceğiniz var.” diyebilir. Buradaki bütün örneklerde cümleyi kuran kişi farkında olmadan muhatabına negatif bir emir vererek yapmasını istemediği şeyi aksine “YAP” diyor. Çünkü beyin içeriksiz çalışmaz. Söylenen cümlenin içini mutlaka doldurur. “Aptal Değilsiniz” cümlesinde beyin kendi kendine birkaç saniyede aptallığın ne demek olduğunu canlandırmaya çalışır. Çaplı bir araştırma başlatır ve belleğindeki aptal kelimesini tanımlar. Var olan örnekleri bulur ve sözü söyleyenin daha önce aptal diye değerlendirdiği kişilere ulaşır. Bu detaylı arama işlemi sırasında arkadan gelen “iyi bir geleceğiniz var” cümlesi unutulmuştur bile. Bu işlemin ardından kendini yüzlerce bilindik ve bilinmedik örneklerle karşılaştıran beyin çoktan sıkılmıştır. Çünkü beynin ilk anda olumsuzu anlayamayan bir tabiatı vardır.
Şimdi bir uygulama yapın. Bu sözü kendinize çevirip birisinin bunu size söylediğini hem de bu kişinin bunları alışkanlık haline getiren bir kişi olduğunu düşünün. “Sen aptal değilsin” “Sen …… değilsin” Boşluğa ne gelirse gelsin sonuç değişmeyecektir. Bu tür cümlelerle aslında kendisini çok beliğ zanneden nice insanlara etrafınızda şahit olmuşsunuzdur. Bu tür kişiler kaş yapıyorum edasındayken kırıcı olduğunun farkında değillerdir ve daha da önemlisi aslında kelimelerdeki sihirden de habersiz kendi dünyasını karartıyorlardur.
Bazı insanlar yetenek, özdeğer, cesaret ve özgüven bakımından oldukça zengin ve teçhizatlı olabilir Bunlar büyük ihtimalle “bende hiçbir değişiklik olmadı” diyecek olan azınlık bir gruptur. Ancak bu zenginlik bazen bir ömür boyunca yakalanamayabilir. Hele toplumumuz göz önüne alındığında Mevcut şartlarda "Güvenlik" boyutuna takılmış ve "Kendini Gerçekleştirmeye" çalışan bir toplumsa*...
Olumsuz bir dil kullanmak ayrıca çoğumuzun kendi kendimize yaptığı bir şeydir. "Bu konuyu düşünmeyeceğim" der ve düşünürüz. Çoğumuza tanıdık gelecek diğer başka örnekler: "Beni deli etme! Yatmadan önce tatlı yeme!" şeklinde uyarılar ya da “kendini salmamalısın, sen aptal değilsin, bir daha yapmayacağım, uyumamam lazım…” şeklinde telkinlerde bulunabiliriz. Bu sözlere muhatap olan kişi duyduklarına bir anlam vermek için mutlaka o istenmeyen davranışı hayal edecektir. Beyin ise ilk birkaç saniyede olumsuzu kavrayamadan davranışın kendisiyle tepkide bulunacak ve böylece o davranışı yapma ihtimalini artıracaktır. Demek ki bu tür uyarılar yapan ya da benzer cümleler kullanan herkes bilmeden kendisini, eşini çocuğunu ya da idaresi altındakileri istenmeyen davranışları yaptıracak şekilde bir nevi “hipnoz etmiş” olur. Kişiler ise ne yapmak istemediğimizi düşünmeye eğilim gösterir ve sonra da gider onu yaparlar.
Bu kalıpları değiştirip yerine olumlu ifadeleri koyamadığımız takdirde benzer olumsuz durumlara sıkça düşebiliriz. Ya da olumlu ifadeleri özenle seçerek; “….anlatacağım hikayeyi dikkatlice dinlerken arkanıza yaslanabilirsiniz, adımlarını sakince at ve dikkatli yürümeye devam et, ellerinin ve tırnaklarının bakımına dikkat edebilirsin, akıllı çocuklar derli topludurlar ve oyuncaklarını daima yerli yerine koyarlar…” şeklindeki olumlu ifadelerle kendimizin ve etrafımızdaki insanların hayatlarını güzelleştirebiliriz. Neyi istemediğimizi söyleyeceğimize, neyi istediğimizi söyleyebiliriz. Deneyin. Kendi kendinize tekrarladığınız negatif bir ifadeyi aklınıza getirin ve şimdi onu olumlu bir ifadeye dönüştürmeyi deneyin. Örneğin, kendinize "Endişelenmemenizi söylemek yerine, "Fırsatlar karşısında uyanık ol" demeyi deneyin. Ya da "Bu engeli aşmak için en iyi nasıl hazırlanabilirim?" veya, "Ne hissetmek isterim?" deyin. 10 milyar borcum var demek yerine 10 milyar kazanmam lazım demeyi deneyin. Bu sadece kendinizi daha iyi hissettirmekle kalmaz, beyninizi başka bir yöne yönlendirir ve gerçekleşmesini istediğiniz olumlu şeylere odaklanarak arzuladığınız şeylere ulaşmanız için size ön ayak olur.
Hikayenin sonu mu? Ve küçük kızı o halden kurtarmamız da zor olmadı iki küçük adım kala. “Aferin işte tabağı böyle tut ve bana bak, şimdi dikkatli yürü ve sadeceee rahat ol…" diyoruz yüzümüzdeki tebessümle de onu desteklediğimizi hissettirerek.
Dilimizde ve dünyamızda bir huzur inkılabı yapmanın zamanı geldi ve belki de geçiyordur. Bugün bir farklılık yapın ve bu yazıyı birkaç kişiyle paylaşın. Bir sonraki yazıda farklı çözümlerle yeniden birlikte olacağız.
“Bu yazıların kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacağını sakın düşünmeyin!” görüşmek dileğiyle
Emrah Eker (Şubat 2004)
*Maslow : Değerler Hiyerarşisi
Benim her zamanki hüznüme arkadaşımın şaşkınlığı eklenedursun küçük kız çoktan omuzlarını kasmış, adrenalin yükselmiş, nefes alışı değişmiş ve milyonlarca beyin hücresi dökme işleminin bir planını zihni hazırlığına başlamış, bu işlem için gerekli kaynakların kullanımına geçmişti bile… İnsanların çoğunda neden hep yasak ve olumsuza karşı bir eğilim olduğunu hiç düşündünüz mü?
Çocuğunuza “sütünü dökme!” derken gözünüzün içine baka baka döktüğünü, öğrencilerinize “konuşmayın!” sözünü söylerken daha sınıftaki sesinizin yankısı dinmeden birbirlerine dönüp bir şeyler fısıldadıklarını… Ya da “Boyalıdır elleme!” yazısını test etme isteğini, “Buraya çöp dökme” tabelalarının hemen altındaki sinekli manzarayı, “Buraya park etmek yasaktır! Çimlere Basma!..vs.” uzar gider. Aslında ne söylediklerimizde ne de tabelalarda yanlış vardır.
Onu algılayanlarda da kusur yoktur. Bu durum negatif emir diye adlandırdığımız hipnotik bir komutun yanlış yerde kullanımı ile açıklanabilir. Basit hipnoz kalıplarından birisidir aslında Negatif Emir. Size "maviyi düşünme" dersem kendinizi birden mavi rengin nasıl olduğunu düşünürken bulursunuz. Çünkü ifademin anlamını çıkarmak için maviyi aklınıza getirmek zorundasınızdır “bir filin hortumunu düşünmeni istemiyorum” dersem de durum değişmez. Bir hipnozcu çok çabuk gevşemeni istemiyorum derse karşısındaki kişi bu sözcüklerin anlamını çıkarmak isterken kendisini genellikle gevşemeye başlamış bir halde bulur. Olumsuz bir ifadeyle söze başlamak dinleyen kişi üzerinde o yönde bir tepki verme baskısı oluşturacaktır.
Aynı kalıbı alıp istenmeyen tepkiler almak için özensizce kullanmamız ise yaygın yanlışlardan biridir. İyi niyetli anne baba çocuğuna “tabağını dökme, evi dağıtma, tırnağını yeme, oyuncaklarını dağıtma, sınavı kazanamazsan… ” diyebilir. Bir patron personeline: “O müşteriyi kafana takma, işten kovulacağını düşünme bile, stres yapma! Bir öğretmen öğrencilerine “Siz aptal değilsiniz, sizin iyi bir geleceğiniz var.” diyebilir. Buradaki bütün örneklerde cümleyi kuran kişi farkında olmadan muhatabına negatif bir emir vererek yapmasını istemediği şeyi aksine “YAP” diyor. Çünkü beyin içeriksiz çalışmaz. Söylenen cümlenin içini mutlaka doldurur. “Aptal Değilsiniz” cümlesinde beyin kendi kendine birkaç saniyede aptallığın ne demek olduğunu canlandırmaya çalışır. Çaplı bir araştırma başlatır ve belleğindeki aptal kelimesini tanımlar. Var olan örnekleri bulur ve sözü söyleyenin daha önce aptal diye değerlendirdiği kişilere ulaşır. Bu detaylı arama işlemi sırasında arkadan gelen “iyi bir geleceğiniz var” cümlesi unutulmuştur bile. Bu işlemin ardından kendini yüzlerce bilindik ve bilinmedik örneklerle karşılaştıran beyin çoktan sıkılmıştır. Çünkü beynin ilk anda olumsuzu anlayamayan bir tabiatı vardır.
Şimdi bir uygulama yapın. Bu sözü kendinize çevirip birisinin bunu size söylediğini hem de bu kişinin bunları alışkanlık haline getiren bir kişi olduğunu düşünün. “Sen aptal değilsin” “Sen …… değilsin” Boşluğa ne gelirse gelsin sonuç değişmeyecektir. Bu tür cümlelerle aslında kendisini çok beliğ zanneden nice insanlara etrafınızda şahit olmuşsunuzdur. Bu tür kişiler kaş yapıyorum edasındayken kırıcı olduğunun farkında değillerdir ve daha da önemlisi aslında kelimelerdeki sihirden de habersiz kendi dünyasını karartıyorlardur.
Bazı insanlar yetenek, özdeğer, cesaret ve özgüven bakımından oldukça zengin ve teçhizatlı olabilir Bunlar büyük ihtimalle “bende hiçbir değişiklik olmadı” diyecek olan azınlık bir gruptur. Ancak bu zenginlik bazen bir ömür boyunca yakalanamayabilir. Hele toplumumuz göz önüne alındığında Mevcut şartlarda "Güvenlik" boyutuna takılmış ve "Kendini Gerçekleştirmeye" çalışan bir toplumsa*...
Olumsuz bir dil kullanmak ayrıca çoğumuzun kendi kendimize yaptığı bir şeydir. "Bu konuyu düşünmeyeceğim" der ve düşünürüz. Çoğumuza tanıdık gelecek diğer başka örnekler: "Beni deli etme! Yatmadan önce tatlı yeme!" şeklinde uyarılar ya da “kendini salmamalısın, sen aptal değilsin, bir daha yapmayacağım, uyumamam lazım…” şeklinde telkinlerde bulunabiliriz. Bu sözlere muhatap olan kişi duyduklarına bir anlam vermek için mutlaka o istenmeyen davranışı hayal edecektir. Beyin ise ilk birkaç saniyede olumsuzu kavrayamadan davranışın kendisiyle tepkide bulunacak ve böylece o davranışı yapma ihtimalini artıracaktır. Demek ki bu tür uyarılar yapan ya da benzer cümleler kullanan herkes bilmeden kendisini, eşini çocuğunu ya da idaresi altındakileri istenmeyen davranışları yaptıracak şekilde bir nevi “hipnoz etmiş” olur. Kişiler ise ne yapmak istemediğimizi düşünmeye eğilim gösterir ve sonra da gider onu yaparlar.
Bu kalıpları değiştirip yerine olumlu ifadeleri koyamadığımız takdirde benzer olumsuz durumlara sıkça düşebiliriz. Ya da olumlu ifadeleri özenle seçerek; “….anlatacağım hikayeyi dikkatlice dinlerken arkanıza yaslanabilirsiniz, adımlarını sakince at ve dikkatli yürümeye devam et, ellerinin ve tırnaklarının bakımına dikkat edebilirsin, akıllı çocuklar derli topludurlar ve oyuncaklarını daima yerli yerine koyarlar…” şeklindeki olumlu ifadelerle kendimizin ve etrafımızdaki insanların hayatlarını güzelleştirebiliriz. Neyi istemediğimizi söyleyeceğimize, neyi istediğimizi söyleyebiliriz. Deneyin. Kendi kendinize tekrarladığınız negatif bir ifadeyi aklınıza getirin ve şimdi onu olumlu bir ifadeye dönüştürmeyi deneyin. Örneğin, kendinize "Endişelenmemenizi söylemek yerine, "Fırsatlar karşısında uyanık ol" demeyi deneyin. Ya da "Bu engeli aşmak için en iyi nasıl hazırlanabilirim?" veya, "Ne hissetmek isterim?" deyin. 10 milyar borcum var demek yerine 10 milyar kazanmam lazım demeyi deneyin. Bu sadece kendinizi daha iyi hissettirmekle kalmaz, beyninizi başka bir yöne yönlendirir ve gerçekleşmesini istediğiniz olumlu şeylere odaklanarak arzuladığınız şeylere ulaşmanız için size ön ayak olur.
Hikayenin sonu mu? Ve küçük kızı o halden kurtarmamız da zor olmadı iki küçük adım kala. “Aferin işte tabağı böyle tut ve bana bak, şimdi dikkatli yürü ve sadeceee rahat ol…" diyoruz yüzümüzdeki tebessümle de onu desteklediğimizi hissettirerek.
Dilimizde ve dünyamızda bir huzur inkılabı yapmanın zamanı geldi ve belki de geçiyordur. Bugün bir farklılık yapın ve bu yazıyı birkaç kişiyle paylaşın. Bir sonraki yazıda farklı çözümlerle yeniden birlikte olacağız.
“Bu yazıların kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacağını sakın düşünmeyin!” görüşmek dileğiyle
Emrah Eker (Şubat 2004)
*Maslow : Değerler Hiyerarşisi