- Kategori
- Psikoloji
Kendin kalabilmek...

Yaşamak için yiyordu, içiyordu ve en büyük gerekliliği olarak bol bol kahkaha atıyordu ama bir şeyler eksikti.
Bir şeyler eksikti, emindi ama ne olduğunu bulamıyordu.
Sanki sabahları uyanmak daha keyifli olmalıydı, uyumak daha çok dinlendirmeliydi onu, belki daha huzurlu uyuyabilmeliydi. Ama nasıl?
Yedikleri, tokluk hissi dışında, keyif vermeliydi. Ama nasıl?
Atılan kahkahalar anlık olmamalı gibi geliyordu, sanki o kahkahalın izi yüzünde biraz kalmalı. Ama nasıl?
Tam bu sorulara cevap bulmak için sorgularken kendini ve yaşadıklarını, bazen de keyif aldığı günlerin bugünden farkını düşünürken girdi hayatına, bu soruların hepsine, belki de daha fazlasına cevap verircesine... Yine kendi olmamak için, sabırlı olmak için, duygularını saklamak için çaba gösteriyordu. Kaçan kovalanır hesabı, sabahları kocaman bir gülümsemeyle “günaydııınnn” demiyor, gece yatmadan önce iyi geceler öpücüğü kondurmuyor ve hatta ona değer verdiğini bile belli etmemek için çaba gösteriyordu. Ne de olsa tecrübeyle sabitti, değer verdikleri “boğulup” gitmişlerdi. Sevgi, ilgi, düşünülmek ve önemsenmek fazla gelmişti onların sığ yüreklerine.
Her şeye rağmen, şimdi sabahları büyük bir heyecanla selamlıyor hayatı, yemek yerken daha keyifli gülümsüyor, attığı kahkahaların izleri saniyeler boyunca terk etmiyor yüzünde aldıkları yerlerini ve daha fazla şarkılar mırıldanıyor yemek yaparken.Bilgisayar başından ayrılabilirse, çay demleyip geçiyor o güzel menekşelerinin başına ve başlıyor onlara anlatmaya, hayatın ne kadar güzel olduğunu...
Bu sefer çok temkinli. Menekşeleri ile konuşurken dönüp kaktüslerine de bakıyor ara sıra, hayatın güzelliklerinin yanı sıra kötü yanları da var diye hatırlatıyor kendine. Hemen “kızım” diye hitap ettiği menekşelerine dönüyor ve tadını çıkarıyor güzelliklerin, ama varlıklarını unutmuyor kaktüslerinde...
Hayatının tadını çıkarmaya çalışıyor, biliyor artık ne de olsa o anlık güzelliklerin tadını çıkarmazsa mutlu olamayacağını. Plan, program yaparken o anları nasıl da görmezden geldiği günleri hiç unutmadan yaşıyor artık hayatı. Hiç unutmuyor, “Seni Seviyorum” diyemeden ölüm haberini aldığı dedesinin başında duyduğu pişmanlığı.
Hani saniyeler içinde yıkılan binaların ve yok olan hayatların barındırdığı pişmanlıkları ve ertelemeleri yaşamak istemiyor ama böyle tadını çıkarınca hayatın ve söyleyiverince hemen yüreğinden ne geçerse, bir yalnızlık şarkısı kalıyor dilinde, buğulanmış gözleri ile bakarken gökyüzüne buruk yüreği ile, söz veriyor tüm dünyadaki insanlara. “ Sevmekten vazgeçtim, insan gibi davranmayacağım, içimden ne geçerse söylemeyeceğim, yalan fakat güzel olan sözlerle süsleyeceğim söyleyeceklerimi...”Söz veriyorum sizin gibi olacağım diye çığlıklar atıyor her kırgınlığında ama olmuyor işte...Yüreği kıvranıyor susmaya zorlanırsa, acı çekiyor eğer kendi gibi davranamazsa.
Acı çekiyor, yalnız kalıyor ama hep kendi oluyor sonunda....