Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Kent ve yaşam: Rotasız ilişkiler

Kent ve yaşam: Rotasız ilişkiler
 

“Sonra neden, zihninden gelmiş geçmiş herşey bir araya gelip son sürat o kahverengi noktaya çarptı. Noktanın ucundaki çengel ucuna taktığı ne var ne yoksa çekti, içini kemiren kurdun önüne attı. Kaldıramadığı kafasının önüne boca edilen o cümleler arasında debeleniyordu kurt… Çıkış yolu yoktu, saldıracaktı.

Gözlerin ne olursa olsun göresi gelmeyesi bir sahneden geriye kalanlar, öylece kurdun önünde duruyordu. Pişkindi, görmek istemediği sahnelerin sahibi. Ona inat, kemiremediği bir parça önünde kalamazdı, hepsini sindirmek için silkelendi, “olan olduysa eğer biz de bize düşeni yapacağız” diyerek doğruldu.

Kırmızı bir çerçeve belirdi, zihnindeki kurdun gözlerinde:

Haydi… dişe diş, kana kan; cana can!”

Sevdiğini vermek ister mi insan? Kim kaldırabilir ki ihaneti? Zahmetlerle kurduğu dünyasının bir anda yerle bir olmasını izlemek ister mi hiç kimse? Kan bürümez mi gözlerini, ellerini kifayetsiz hissetmez mi o vakitten sonra…

Kimisi bir yola çıktığında varacağı noktayı kafasında belirler, bu yolda bir aksilik olmadıkça ya da adres değişmedikçe o rotadan kolayca ayrılmaz. İlerlemeyi istediği rotada onun varmayı arzuladığı hedef neyi gerektiriyorsa da, tercih ettiği yola sermekten çekinmez. Bu niyetle ilerlerken karşısına çıkan kişilere de o yönde yaklaşır, o çerçevede davranır. Kendisine saygısı, özgüveni ve insani kapasitesi ile çevrelenmiş naif bir de yaklaşımı vardır, kökleri sağlamdır böylelerinin.

Diğer yanda ise, karşısına çıkanlara göre rota belirleyenler durur. Gözüne bir noktayı kestirip o noktaya doğru ilerlerken bir başka şey ilgisini dağıtırsa birden yön değiştirebilir böyleleri. Bırakın rotayı, dünyayı yeni keşfeden bir bebek gibi gözleri renkli olan her şeyde, her yerde olabilir… Söz vermeyi, gönül almayı, saygı göstermeyi öğrenmemiştir daha bu türlerde amigdala. Güzel birşey gördüğünde onu beğendiğini sadece bedensel-içgüdüsel tepkilerinden anlar, yani kendiyle bile vücut diliyle anlaşır.

Tabii ki bu türlerin her ikisinde de dereceler vardır. Uç noktalar normal bir dağılım ile ağırlık merkezine doğru gelindikçe ehlilleşir. Eğitim düzeyi, kültürel normlar, görgü ve aile terbiyesi burada kısmen etkili olabilse de bu ispatlanmamış teorik düzeyde bir bilgidir. Sonradan öğrenilecek bir beceri de değildir, kim neye sahipse onunla yaşamak zorundadır.

Rotasız bir örnek diğer gruptan birinin rotasına girerse ne olur peki? Tabii ki işler karışır. Böyle bir durum kimin avantajınadır, kimin değildir, nasıl olmalıdır gibi bir çok konu başlığı tartışmaya açıktır. Biz ne dersek diyelim, rotasız olan taraf bir algı şaşırması yaşar, yeni bir cazibe unsuru ile karşılaşmıştır, yenisine yönelene kadar biraz duraksar. Onun bu şaşkınlığı sırasında rotası belli olan, “bunda bir yanlışlık var sanki” diye bir bakar ona, belki de hoşuna gider, rotasını hafif saptırır. Sonra tekrar bakar, içine sinmezse, rota tayinini saptıran unsuru devreden çıkarır, yoluna devam eder. Etki altında kalır ve o etkiden memnun kalırlarsa ne olur dersiniz? Durup tehlike çanlarını dinler mi yoksa, yeni bir yol bulmaya mı çalışır, bütün bunlar ne kadar zamanını alır bilinmez. Yalnız, sabredenlere beklentisizce sevmeyi de öğretir böyle ilişkiler. Bir son düşünmeden sevmenin mümkün olduğunu gösterir.

Rota bir kök olarak da düşünülebilir, bir niyet olarak da, bir his olarak da. Önemli olan rota ne olursa olsun, açıklıkla sergileyebilmek, ortaya koymaktır. Yani rotası bir başka yönü gösterirken yaptığı bambaşka bir şey ise kişinin “rotasız” bir durum ortaya çıkar. Mesela birisi “seninle ömür boyu sürecek bir aşk yaşamak istiyorum” deyip yıllar sonraki buluşmanın planlarını yapıyor olabilir, diğer yanda bir başkası “ben senden vazgeçmeliyim” derken sevdiceğine evlilik hayallerine dalıyor olabilir. Her iki durum da rotasızdır ilişki, ortaya konulan ile arzu edilen birbirini tutmaz.

Güven olmadan hiçbir ilişkide yol alınmaz. Rota ne olursa olsun netlikle ortaya konmadıktan sonra zihin hep açık arar, görevini yapar. İlişkilerini çelişkilere sürüklemekten başka bir yere ulaşamaz nihayetinde rota tutturamayanlar. Olduğu gibi görünmek ile göründüğü gibi olmak ne kadar zor olsa gerek ki, köklerinden yapraklarına kadar sevgiye açılırken kalpler, akıl hep şüphe ile içindeki kurtları besler, kavgalar çıkarır ve aşk uçar gider…

Rotası tutan kalplerin, aşk ile birbirini bulması dileğiyle...

 

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..