Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '18

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Kesilir Belki Fakat Çekmeye Gelmez Boynum

Kesilir Belki Fakat Çekmeye Gelmez Boynum
 

“Büyük balık küçük balığı yutar, demişler
Bok yemişler!”

Oktay Rifat

Cam sürahi ile cam bardak çarpışırsa, kırılan bardak olur genellikle.  Ancak bu kural her zaman geçerli değildir.

Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Galatasaray’ı henüz beş – on yıl önce kurulmuş deneyimsiz bir Anadolu ilçesi takımının yendiğini hiç görmedik mi?

İşte son örnek: İki hafta önce, Akhisarspor geldi; Galatasaray’ı kendi evinde 3 – 2 yenip gitti. Ama aynı Galatasaray gitti; Karabükspor’u 7 – 0 yendi.

                Aynı bunun gibi, vali ile kaymakam sürtüşürse, genellikle kaybeden kaymakam olur. Güçlü olan validir çünkü.

                1990’lı yıllarda, Tekirdağ Valisi ile Malkara kaymakamı sürtüşmüştü de sonucu ne olmuş, öğrenememiştik.

                Niçin mi sürtüşmüşlerdi?

                Kaymakam Turan Eren, ilçesinin köy yollarını asfaltlamak için, Ankara’daki bir firma ile anlaşıp asfalt üreten konkasör şantiyesi kurar. Bunu gören vali, “Şantiyeye, İl Özel İdaresi olarak ben de ortak olayım.” diye ısrar eder.

                Kaymakam razı olmazsa da muhtarlarla yapılan toplantıda, namus ve şeref sözü verip, “Önce İpsala köylerinin asfaltı bitecek, sonra başka ilçelere” diyerek muhtarları ikna eder. Ortaklık sözleşmesi de böyle hazırlanıp imzalanır.

                Ancak, kural gereği, şantiyenin başkanı olan Vali, sözünde durmaz. Üretilen asfaltın tümü Tekirdağ’a taşınır da Malkara köylerine bir avuç bile verilmez. Bir ay böyle, iki ay böyle, üç ay böyle derken, sabır taşı çatlayan Kaymakam gidip şantiyenin sigortalarını sökerek üretimi durdurur.

                Vali telefon edip bunun sebebini sorar. Kaymakam, “Şantiyeyi niçin kurduğumuzu biliyorsunuz. İlle de ortak olmak isteyen sizdiniz. Muhtarlara namus ve şeref sözü verip yemin etmiştiniz. Protokolü siz imzaladınız. Neden sözünüzde durmuyorsunuz?” diye sorar.

Vay!.. Bir Kaymakam, Vali’ye nasıl böyle cevap verir? Nasıl böyle saygısızca soru sorar?  Vali, elbette kızıp, “Seninle görüşürüz.” diye tehdit ederek kapatır telefonu.

                ek başına Vali ile başa çıkamayacağını bilen Kaymakam, “Deveden büyük fil var.” diye düşünüp Ankara’yı arar hemen. İlgili ve yetkili biriyle görüşüp durumu anlatır.

                Bir saat sonra Vali arar. Sanki biraz önce tehditler savuran o değilmiş gibi, “Turan’cığım, biraz sonra Şarköy’e hareket ediyorum. Yol ayrımında bekle, birlikte gidelim.” demez mi?

                Ve yol ayrımında kendisini bekleyen Kaymakam’a kırk yıllık dost gibi sarılıp öper O’nu.

                İyi bir yönetici böyle olmalı işte! Sıkıyı gördü müydü, bir saat önce söylediğini unutuvermeli hemen!

                Arabaya bindiklerinde ne söylemiş bakalım, bu seçkin yöneticimiz?

                “Turan’cığım, sen nasıl adamsın? Devlet Bakanı E. C. beni aradı. “Tekirdağ’ı seviyor musun Vali Bey?”diye sordu. Ben de, “Çok seviyorum efendim.”dedim. “Madem çok seviyorsun, Malkara Kaymakamı ile iyi geçin. Bu benim talebim değil, Sayın Başbakan’ın emridir.”dedi. Hayret ediyorum, Başbakan’dan böyle bir emri nasıl çıkardın? Kiminle görüştün, ne yaptın?” diye sorar merakla.

                Herhangi bir açıklama yapmadan, nezaketle geçiştirir bu soruları Kaymakam.

                Ve noktayı şöyle koyar Sayın Vali:

                “TamamTuran’cığım, sen sigortaları taktır. Bundan sonra nereye istiyorsan, malzeme oraya çekilsin.”

                Ertesi gün şantiyeye gidip söktüğü sigortaları yerine takar Kaymakam. Ve o günden sonra üretilen her şey Malkara’ya verilir. Üç yıl içinde Malkara köy yollarının tümü asfaltlanır.

                Şantiye Başkanı Vali Bey, bu süre içinde, bir kez olsun müdahale etmez.

                Ne akıllı, ne zeki, ne anlayışlı bir valiymiş O!

                “Malkara’dan önce Vezirköprü Kaymakamı iken eğitime verdiği önem nedeniyle “Eğitimci Kaymakam” diye ünlenen genç yöneticimiz, bu ilçede inek, süt, yem fabrikası, asfalt, asfalt şantiyesi derken, eğitimi unutmuş mu?” diye geçiyor aklınızdan, değil mi?

                Hayır, unutmamış.

                Endüstri Meslek Lisesi’nin hizmet binasını en kısa sürede tamamlatıp Millî Eğitim Bakanı Avni Akyol’un da katılımıyla güzel bir açılış töreni yapar.

                İlçede ilköğretim ve ortaöğretimde aksayan bir şey yoktur. Öyleyse, Malkara’da niçin bir yüksekokul olmasındı? (*)

                Bu amaçla Trakya Üniversitesi Rektörü Poyraz Ülger’i ziyaret edip fikrini söyler. Rektör hiç itiraz etmez:

             “Olur Kaymakam Bey, yaparız; der. Yalnız, geçici bir bina bulacaksın. İçini tefriş ederek eğitim öğretime hazır hale getirip bize tahsis edeceksin. Atayacağım müdüre sıfır kilometre bir makam arabası alacaksın. Bunları yap, hay hay, Malkara’ya bir yüksekokul açalım.”

                Bu iş, dışarıdan görüldüğü gibi, o kadar basit değilmiş; değil mi?

                Basit olsa, herkes yapardı. Karşımızdaki yönetici, gözü korkup hemen pes edecek biri değil ki! Hiçbir engel, hiçbir problem karşısında yılmıyor. Aksine, “Bu engeli nasıl aşar, bu problemi nasıl çözerim?” diye düşünüyor hep.

                Nitekim ilçeye döner dönmez, ilgililerle konuşup tartışarak en uygun binayı bulur. En kısa zamanda dayayıp döşeyerek eğitime uygun hale getirir. Müdür için de yepyeni bir makam aracı alınca doğruca rektöre gider.  

                Rektör de sözünün eri imiş. O da gerekli işlemleri bir an önce tamamlar. Böylece Malkara’da Süt Teknolojisi, Sıhhî Tesisat, Bilgisayar ve Muhasebe’den oluşan dört bölümlü bir yüksekokul açılır.

                İsteyince neler neler yapmaya kâdir, neler neler yapmaya muktedir insan!

                Hele hele bir kaymakam, hele hele bir vali!..

                Ama önce isteyeceksin.

                Yapmayı isteyeceksin önce.

                Ilımlı olmak, yumuşak başlı olmak iyidir; iyidir de, koyun gibi olmanın da hiçbir anlamı yok.

                Gerek kendisinin gerekse yönetmekle sorumlu olduğu halkın sömürülmesine ses çıkarmayan, çıkaramayan korkak yöneticilerle hiçbir yere varılamaz.

                Aynen sizin gibi, her zaman ve her yerde, “Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum” diyebilen insanlara saygı duyarım ben.

Hüseyin Erkan                    

huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

 

--------------------------------------------------------------------------------------

(*) Bugün için, dahası beş – on yıl öncesi için bu soru çok normal de, 25 – 30 yıl öncesinin Malkara’sı için hiç de normal değil!

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..