- Kategori
- Güncel
KESK: Aydınlık için 21 Aralık'ta grevdeyiz

BURDUR EĞİTİM SEN
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) 21 Aralık'ta gideceği grev için örgütlü olduğu bütün illere merkez yöneticilerini göndererek sıkı bir çalışma başlattı. Bu kapsamda Burdur'a gelen Enerji Sanayi çalışanları Sendikası Genel Başkanı Mustafa Şenoğlu ile Birleşik taşımacılık Çalışanları sendikası genel Başkanı Yavuz Delikol Eğitim Sen Burdur Şubesinde bir basın açıklaması yaptılar.
Şenoğlu, "2012 bütçesi 8 Aralık Perşembe gününden itibaren TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı 2012 bütçesi 11 Aralık Pazar günü Genel Kurulda görüşülecektir." dedi.
2012 yılı bütçesi, giderek derinleşmesi beklenen ekonomik krizin yarattığı havanın gölgesinde ve daha öncekilere benzer bir yaklaşımla uluslararası finans çevrelerinin beklentileri esas alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca, kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklar sadece görüntüde artmakta, kamu yatırımları açısından bakıldığında istikrarlı bir azalma yaşandığı görülmektedir.
AKP hükümeti bu yıl da, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi eğitim sisteminde yaşanan temel sorunlar üzerinden değil, sadece rakamlar üzerinden hesaplamalar yaparak 2012 eğitim bütçesini şekillendirmeye çalışmıştır. Bütçe rakamları içinde en kapsamlı ve en yaygın kamu hizmetleri olan eğitime ve sağlığa ayrılan payın sadece rakamsal büyüklükleri üzerinden övünenler, dikkat edilirse bu payların nerelere harcanacağından hiç bahsetmemektedir.
2011 yılında 34 milyar 112 milyon 163 bin TL olan MEB bütçesi, artan okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve öğrenci sayısına rağmen, 39 milyar 169 milyon 379 bin TL olarak öngörülmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı okullara yeterli ödenek ayırmadığı için eğitim harcamalarının önemli bir bölümü öğrenci velilerinin üzerinden çeşitli adlar altında karşılanmaktadır. Öngörülen eğitim bütçesi rakamları, aynı durumun 2012 yılında da süreceğini göstermektedir.
Şenoğlu’nun okuduğu ortak basın metni şöyledir:
“Bırakalım ‘ileri’sini, en geri demokrasilerde bile olmayan uygulamalar günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. AKP için demokrasinin kıstası AKP'li olmak, AKP politikalarını kayıtsız şartsız desteklemek, en tehlikeli iş ise AKP karşıtlığıdır. İnsanca yaşamak isteyen işçiler, suyunu ve toprağını korumak isteyen köylüler, parasız eğitim isteyen öğrenciler, ülkemizde füze kalkanı istemeyenler, gerçeğin peşindeki gazeteciler, adalet arayan avukatlar yani haklarını arayan herkes gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Yıllardır uygulanan kadrolaşma politikaları sonucu devlet AKP'lileşti. AKP'li olmayan demokratik kurum ve kuruluşlar, hatta kişiler topyekûn bir saldırı ve baskı dalgasıyla karşı karşıya. Sendikacılar, seçilmişler, üniversite öğretim görevlileri, Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi muhalif gazeteciler, siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri, gençler, AKP'li olmayan belediyeler AKP'nin hedef tahtasında. Yargı hiçbir dönem olmadığı kadar siyasi iktidarın yönlendirmesi ve etkisi altındadır. Hükümet aleyhine en ufak bir soruşturma açan savcı ya da hâkimler ya görevden alınıyor, ya da görev yerleri değiştiriliyor. Hükümetin politikalarına uygun hareket edenler ise terfi ettirilerek ödüllendiriliyor. Tuzun koktuğu yer tam da yargının şu an içinde bulunduğu durumdur.
“İçeride tam bir otoriter düzen inşa etmeye çalışan AKP, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin Ortadoğu’daki taşeronluğunu harfiyen yerine getirerek ülkemizi komşularıyla neredeyse savaşın eşiğine getirmiş durumda. Kendi halkına türlü baskıları reva gören AKP zihniyeti, baştaSuriye olmak üzere birçok ülkeye demokrasi dersi vermeye çalışıyor.”
…
Şenoğlu şöyle devam etti:
2012 bütçesi 8 Aralık Perşembe gününden itibaren TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı 2012 bütçesi 11 Aralık Pazar günü Genel Kurulda görüşülecektir.
2012 yılı bütçesi, giderek derinleşmesi beklenen ekonomik krizin yarattığı havanın gölgesinde ve daha öncekilere benzer bir yaklaşımla uluslararası finans çevrelerinin beklentileri esas alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca, kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklar sadece görüntüde artmakta, kamu yatırımları açısından bakıldığında istikrarlı bir azalma yaşandığı görülmektedir.
AKP hükümeti bu yıl da, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi eğitim sisteminde yaşanan temel sorunlar üzerinden değil, sadece rakamlar üzerinden hesaplamalar yaparak 2012 eğitim bütçesini şekillendirmeye çalışmıştır. Bütçe rakamları içinde en kapsamlı ve en yaygın kamu hizmetleri olan eğitime ve sağlığa ayrılan payın sadece rakamsal büyüklükleri üzerinden övünenler, dikkat edilirse bu payların nerelere harcanacağından hiç bahsetmemektedir.
2011 yılında 34 milyar 112 milyon 163 bin TL olan MEB bütçesi, artan okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve öğrenci sayısına rağmen, 39 milyar 169 milyon 379 bin TL olarak öngörülmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı okullara yeterli ödenek ayırmadığı için eğitim harcamalarının önemli bir bölümü öğrenci velilerinin üzerinden çeşitli adlar altında karşılanmaktadır. Öngörülen eğitim bütçesi rakamları, aynı durumun 2012 yılında da süreceğini göstermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi 2011 yılına göre yüzde 14,8 artışla 39 milyar 169 milyon TL olmuştur. Bütçe rakamları içinde en kapsamlı ve en yaygın kamu hizmetleri olan eğitime ve sağlığa ayrılan payın sadece rakamsal büyüklükleri üzerinden övünenler, dikkat edilirse bu payların nerelere harcanacağından hiç bahsetmemektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, sayısal olarak tüm bakanlıklar içinde en büyük bütçelerden birisidir. Ancak kamuda çalışan personelin yüzde 48’i eğitim alanında yer almaktadır. Dolayısıyla MEB bütçesinin büyüklüğünün temel nedeni, hükümetin eğitime verdiği önemden değil, büyük ölçüde personel ödemelerinden kaynaklanmaktadır. Eğitim yatırımlarına ayrılan paylar, MEB bütçesi içindeki yatırım payları ve öğrenci başına yapılan harcamalar dikkate alındığında, MEB bütçe büyüklüğünün oldukça yetersiz kaldığı açıkça görülebilmektedir.
İlk bakışta icracı bakanlıklar içinde en fazla bütçeye sahip gibi görünen MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri, sosyal güvenlik devlet primi giderleri, cari ve sermaye transferlerine gitmektedir. 2012 Yılı MEB bütçe rakamlarına baktığımızda;
—2012 yılı için öngörülen Merkezi yönetim bütçesi 350 milyar 898 milyon TL’dir.
—2012 yılı eğitim bütçesi, 39 milyar 169 milyon TL olarak belirlenmiştir.
—2012 MEB Bütçesi, 2012 tahmini milli gelirin (GSYH) %2,75’ine, Merkezi bütçenin %11,1’ine tekabül etmektedir.
—2012 MEB Bütçesinin %71’ini oluşturan 27 milyar 707 milyon TL sadece personel giderleri için ayrılmıştır. Eğitim bütçesi içinde personel giderlerinin yüksek olması, MEB’in “ek ders karşılığı” ücretli öğretmenlik uygulamasını yaygınlaştırmasının en temel nedenleri arasındadır. MEB’in önümüzdeki yıl yeni uygulamalarla (daha fazla güvencesiz istihdam, performans değerlendirme vb gibi) personel harcamalarının bütçe içindeki payının azaltılması hedeflenmektedir.
—2012 yılı için sosyal güvenlik devlet primi giderleri MEB bütçesinin %11,5’ini (4 milyar 523 milyon TL) oluşturmaktadır.
—Mal ve hizmet alımları için ayrılan miktar ise MEB bütçesinin %8’ini oluşturmakta, sadece 3 milyar 73 milyon TL ile sınırlı kalmaktadır.
Türkiye’de Bütçeden Eğitime Ayrılan Pay ve
Eğitim Harcamalarının Milli Gelire Oranı
2012 Bütçe Kanunu Tasarısı’nda öngörülen miktar
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin milli gelir (GSYH) içindeki payı 2012 yılında %2,75 olarak öngörülmüştür. Eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu sorunlar, bütçe rakamlarının eğitim sisteminin ihtiyaçlarına yanıt verecek oranlarda arttırılmasını gerektirmesine rağmen, 2012 MEB bütçesinde böyle bir sonuç görmemiz mümkün değildir.
Eğitimden beklenen amaçların gerçekleşmesi, artan öğrenci sayısı, derslik açıkları, eğitimin niteliğinin yükselmesi, fiziki alt yapı ver donanım eksikliklerinin giderilmesi, 24 öğrencili sınıfların oluşturulması ve öğretmen açıklarının giderilmesi için MEB bütçesinin milli gelire oranı mutlak olarak arttırılmak zorundadır.
AKP Hükümeti eğitime en yüksek payı kendisinin ayırdığını iddia etse de bu tespit gerçek değildir. AKP iktidara geldiğinde MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay %17 iken 2011 yılı itibariyle MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay sadece %5,85’te kalmıştır. Tek başına bu rakam bile “eğitime en çok payı AKP hükümetinin ayırdığı” ifadesinin gerçeği yansıtmadığını göstermek açısından önemlidir.
2012 Yükseköğretim Bütçesi Rakamları;
2011 yılı için yükseköğretime ayrılan pay rakamsal olarak, 12 milyar 743 milyon TL’dir ve milli gelirin %0,89’una, Merkezi yönetim bütçesinin %3,63’sine denk gelmektedir. Bu oran, ülkemizde yükseköğretime ne kadar önem verildiğinin görülmesi açısından önemlidir.
Yükseköğretim bütçesinin %52,67’si (6 milyar 712 milyon TL) personel harcamaları oluşturmaktadır.
Yükseköğretim bütçesinin sosyal güvenlik devlet primi giderleri ise 1 milyar 157 milyon TL’dir.
Mal ve hizmet alım giderleri ise 1 milyar 861 milyon TL olarak öngörülmüştür.
Bütçeden 2012 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na ve yükseköğretime ayrılması düşünülen paylar, yapılan rakamsal artışlara rağmen eğitim sisteminin en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
Türkiye’de Bütçeden Yükseköğretime Ayrılan Pay ve Milli Gelire Oranı
2012 Bütçe Kanunu Tasarısı’nda öngörülen miktar
Bilindiği gibi geçtiğimiz dönemde üniversite olmayan illerde yeterli altyapı olmadan çok sayıda yeni üniversite açılmıştır. Hemen hemen her ilde yeni üniversiteler açılmış olmasına rağmen AKP hükümeti, yükseköğretim sisteminin ihtiyaç duyduğu kaynağı genel bütçeden karşılama noktasındaki “cimri”liğini sürdürmektedir.
Genel bütçeden yeterince kaynak ayrılmayan üniversitelerimiz, son yıllarda bilimsel üretimleri tehdit eden “kendi kaynağını yaratma” arayışları içine itilmiştir. YÖK’ün danışma kurullarında sermaye temsilcilerinin temsili ile ilgili olarak aldığı kararlar da dikkate alındığında, üniversitelerin yükseköğretim kurumları olmaktan uzaklaşması ve piyasada faaliyet yürüten şirketlerden farkları kalmaması kaçınılmazdır.
AKP Hükümeti, eğitimi “serbest piyasa sistemi”ne açmak, okulları ve üniversitelerimizi birer ticarethane gibi “işletmek” isteğini, geçtiğimiz 9 yılda atmış olduğu yasal ve fiili adımlarla pek çok kez göstermiştir. Bu anlamda 2012 yılı eğitim ve yükseköğretim bütçesi, tıpkı geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, yoksulluk politikaları ve paralı eğitim uygularını sürdüren bir yapıda ve zihniyette oluşturulmuştur.
2012 yılı için öngörülen bütçe rakamları ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki alt yapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir.
2012 yılı içinde eğitime bütçede belirtilen kadar harcama yapılacağını söylemek elbette mümkün değildir. Kamu hizmetlerinde yıllardır yaşanan ticarileştirme ve piyasalaştırma süreci, kamu hizmetinden yararlananların her yıl daha fazla oranda cepten ödeme yapmak zorunda kalmalarını beraberinde getirmiştir. Zaten AKP hükümetinin amacı da kamunun sırtında “yük” olan sosyal harcamaları kamu kaynaklarıyla finanse etmekten vazgeçmek, bu harcamaları adım adım halkın sırtına yıkmaktır. Geçtiğimiz dokuz yıl içinde bu anlamda oldukça mesafe alınmıştır.
2002 yılında bir ilköğretim öğrenci velisi, aile bütçesinden çocuğu için 2002–2003 eğitim öğretim yılında 720 TL eğitim harcaması yapıyorken, 2011–2012 eğitim öğretim yılında yaklaşık 3 bin 200 TL eğitim harcaması yapacaktır. Halkın cebinden yaptığı eğitim harcamaları her geçen yıl katlanarak artmış ve bugün neredeyse Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi rakamlarıyla yarışır hale gelmiştir. Temel bir insan hakkı olan parasız eğitim ve sağlık hakkı AKP hükümeti döneminde bir hak olmaktan çıkarılmış, herkesin parası kadar eğitim, parası kadar sağlık hizmetlerinden yararlanmasının önü açılmıştır.
Eğitim Sen olarak;
—Eğitimde yeterli bütçe, okullarımıza ödenek ayrılması için,
—Öğretmen açıklarının kapatılması ve ataması yapılmayan öğretmenlerin kadrolu atanması için,
—Esnek ve güvencesiz çalışmaya son verilmesi için,
—Demokratik, nitelikli, kamusal, laik ve anadilde bir eğitim için,
—Yaratılmaya çalışılan baskı ve korku imparatorluğuna karşı durmak için,
—Gözaltı ve tutuklamaların son bulması için,
—Sefalet zamlarına ve ek ödemelerdeki adaletsizliğe dur demek için,
—KHK’lar ile getirilen haksızlıkların ve özellikle ek ödemelerle ilgili adaletsizliklerin düzeltilmesi için,
—Performans değerlendirmesi ve rotasyon uygulamalarının kaldırılması için,
—YÖK’ün kaldırılması, üniversitelerin özerk, bilimsel, demokratik yapıya kavuşturulması için,
—Özür grubu atamalarının önündeki engellerin kaldırılması için,
—Temel tüketim maddelerinden vergi alınmaması, ilaçta katkı payı, sağlıkta katılım payı adı altında alınan paraların kaldırılması, vergi payının düşürülmesi herkesten kazancına göre vergi alınması ve vergide adalet için,
—Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için,
21 Aralık Çarşamba günü Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştireceğimiz grevle taleplerimizi bir kez daha haykıracağız. Tüm eğitim ve bilim emekçilerini mücadeleye ve grev meydanlarına davet ediyoruz.